Yazan: Ahmet Fırat Uçar

Hani bazen bir koku, bir esinti olur da sanki çocukluğunuzdan bir anı getirir size. Bir anda kendinizi yıllar öncesinde hissedersiniz. Sanırım yedi numara da benim için o koku, o esinti. Birçoğumuz Yedi Numara’yı izlemişizdir, izlemeyen varsa da -her ne kadar bu söylemi sevmesem de- çok şey kaybetmiştir. 2000’li yılların başında bölümleri TRT’de yayınlanmaya başladığında, bu kadar büyük bir hayran kitlesi kazanacağından habersizdi Yedi Numara ekibi.Oyuncu kadrosu aynı kumpanyada çalışan arkadaşlardı ve biraz kendi gösterilerinin reklamını yapmak, biraz da farklı bir deneyim için bu işe girişmişlerdi. Başta sadece 7-8 bölüm kadar planlanan dizi o kadar çok sevildi ki önce bölümler sonra da sezonlar eklendi diziye.

Peki neden bu kadar sevdik Yedi Numara’yı? Neden unutulmayan diziler dediğimizde hala aklımıza yayınlanmasının üstünden on sekiz yıl geçen bu dizi geliyor? Neden özlüyoruz Yedi Numara’nın sakinlerini? Cevaplayayım: Yedi Numara’yı çok sevdik çünkü gördüğümüz her şey gerçekti. Yedi Numara sakinleri yeri geldi maddi sıkıntılar çektiler yeri geldi manevi. Kavgalarını ve sevinçlerini izledik onların her bölümde; ettikleri her kavgaya ve düştükleri her anlaşmazlığa rağmen birbirlerine sıkı sıkı tutunmalarına tutulduk. Kimsenin ne çarçur edecek parası vardı ne de sadece aşkla meşkle uğraşacak kadar boş bir hayatı. Ders de çalışıyordu 7 Numara’da oturanlar, mantıcıda garsonluk da yapıyorlardı, evin bir odasında toplanıp film de izliyorlardı.

20068161

Yedi Numara, bir de barındırdığı karakterlerle bizimle bu kadar bağ kurmayı başarabildi. Dizideki her karakter aslında bir kişilik özelliğinin vücut bulmuş haliydi. Armağan düzenli ve otoriter, Rüya duygusal, Ayten gösterişi seven, Cansu şakacı ve aklı havada, Haydar çekingen ve düşünceli, Recep mantıklı ve tutumlu karakter özelliklerini taşıyordu. Her birinin baskın bir özelliği vardı ve biz her birinde kendimizi görüyorduk.

Gerçek hayatta tek bir özelliğimiz baskın olmasa da bir bölüm kendimizi Recep’te görürken diğer bölümde Vahit Emmi oluyorduk. Zeliha Yenge her sabah ısrarla herkese kahvaltı yaptırmaya çalışırken izlediğimiz anne şefkati çok tanıdık geliyordu hepimize. Armağan’la Haydar, küçükken ilerde sahip olmak istediğimiz büyük aşkı resmediyorlardı adeta. Gençler Vahit’in terliğinden kaçarken o heyecanla karışık korkuyu tatmış olan insanlar, bir anda Yedi Numara’da buluyordu kendini. Bir nevi o zamanların Türkiye’sini gösteriyordu bize Yedi Numara, bize bizi izletiyordu. Eğer diyordu, seversek birbirimizi hayat işte bu kadar güzel aslında.

Herkes böyle mi düşünür bilmiyorum ama Yedi Numara’yı şu an izlediğimde tekrar o günlere dönmek istiyorum; İnsanların birbirine güvenebildiği ve insanların sırtlarını birbirlerine dayayıp aile olabildiği günlere, hayatın her anının samimiyetsizce ve gösteriş amacıyla her yanda paylaşılmadığı günlere… Toparlarsak eğer, Yedi Numara hissetmeyi, sahte bir şekilde değil de gerçekten hissetmeyi özlediğimiz dostluk, aşk, saygı, sevgi ve daha fazlası. Karakterleriyle, konusuyla ve sıcacık atmosferiyle Yedi Numara; Geekyapar! ekibi yıllar sonra yine Unutulmaz Yerli Diziler diye bir konu verse yine vereceğim cevap olur. Hepimiz Yedi Numara’mızı arıyoruz hayatta ve umarım herkes kendi Yedi Numara’sını bulur efenim.

Amanını mor goyun mee-ler gelir!
Amanını dağları deler gelir!

___________

DEV YAZI ÇAĞRISI 30 Ağustos’a kadar yazılarınızı kabul edecek. Detaylar burada.

Author

Geekyapar okurları Yazı Çağrısı altında toplaşıyor, belirlenen konularda kalem coşturuyor. Sen de parçası olmak istiyorsan, duyuruları takip et!

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.