DOCTOR WHO 12.Sezon 5.Bölüm İncelemesi: Judoonların Kaçağı ve CEVAPSIZ KALAN SORULAR

Arkadaşlar, bu bölüm neydi? Neler oldu? Bir şeyler oldu, orası kesin. O kadar çok sorum var ki! Cevap istiyorum, cevap!

Doctor Who’nun yeni sezonu, hayranları kalp hastası etmeye– yani, çıldırtmaya devam ediyor. Bir önceki sezonda veremedikleri ne varsa art arda fırlatıyorlar üzerimize. Ne bu, bir özür mü? Anlayamadım gerçekten. Bu bölümde diğer bölümlere kıyasla çok daha fazla şey oluyor, hepsi de art arda. O yüzden bölüme geçmeden önce üstüne basa basa söylüyorum, bu yazı spoiler içerir. İzlemeden okumanızı önermiyorum.

Beşinci bölümün başında Doktor’un Gallifrey’i hâlâ ziyarete gittiğini ve Master’ı aramaktan vazgeçmediğini öğreniyoruz. Önceki sezonda olmayan konu bütünlüğünün sağlanması beni o kadar mutlu ediyor ki. Sezonun eleştirilerinden ders almış gibiler. Yol arkadaşlarıyla dertleşirken bir anda muhabbetin ortasına dalan bir ses onu ürkütüyor ve akabinde bölümün kötü uzaylılarıyla tanışıyoruz. Bir dakika, hayır, biz onlarla zaten tanışmıştık.

İlk defa onuncu Doktor’u takip ederken izlediğimiz Judoonlar geri dönmüş! Dünyaya kaçan bir “kaçağı” arıyorlar, kim olduğunu Doktor da biz de bilmiyoruz. Kötü uzaylılarımız hakkında söyleyebileceğim tek şey bu arkadaşlar. Önceden tanıyoruz işte, bu kadar. Bu bölümde ne çok parladılar ne de çok korkutucuydular. Bir düşününce, zaten özlerinde de korkunç yaratıklar değiller, Doktor’un da söylediği üzere onlar üstlerine hizmet ediyor sadece. Fakat şöyle bir sıkıntı var, dünyaya uzaylılar iniyorsa insanlar onlardan korkmalı. Alan diye bir karakter vardı, hatırladınız mı, bölümün başındaki Ruth’a yanık pastacı. Bölümün geri kalanında onu tamamen unutuyor olmamızın ve bomboş birisi olmasının yanında, hayatında ilk defa gördüğü uzaylı ırkından korkmadı. Hatta Judoonlardan birini azarladı ve itti. Sokak serserisi mi o arkadaşım, o bir uzaylı ya. Sokaktaki rastgele insan Judoonlardan korkmuyorsa kim korkacak?

Bu büyük bir sorun değil çünkü bölümün odağı zaten Judoonlar değildi. Judoonlarla beraber geri dönen karakterlerden biri de Captain Jack Harkness oldu! Ben iflah olmaz bir Doctor Who hayranı olduğumu itiraf etmiştim, itiraf etmediğim şey şu ki ayrıca iflah olmaz bir Harkness hayranıyım. En sevdiğim karakteri bir kez daha ekranda görünce bir miktar çığlık atmış olabilirim. Captain Harkness, Doktor’a bir mesaj taşımak istediğini söylüyor ve onun yerine yanlışlıkla teker teker yol arkadaşlarını ışınlıyor gemiye. Çok az sahnesi vardı ama geri döndü işte! Harkness’i unutmadılar! Face of Boe! Bir serzenişim var yalnız, madem Harkness’i görecektik neden Doktor ile beraber göremedik? Oysaki ben gerçekten heyecanlanmıştım. Umutlandırmıştınız beni. Muhtemelen bizi böyle heyecanlandırıp önümüzdeki sezonlara zemin hazırlıyorlar. Buradan senaristlere sesleniyorum, bizi hayal kırıklığına uğratmayın lütfen. Kavuşturun bu ikiliyi. Sevenler kavuşsun!

Harkness’in Doktor’a iletmek istediği mesajdan da bahsedelim biraz: “Yalnız Cyberman’den sakın”. Cybermanler geri dönüyor! Benim gözümde Cyberların olduğu hiçbir bölüm Doomsday’den güzel olamayacak fakat bu demek değil ki bizi şaşırtamazlar. Yani, lütfen şaşırtsınlar. Chibnall’a pek güvenmiyorum ve Cyberlar gibi sağlam karakterleri onun ellerine emanet etmek ne anlama geliyor bilemiyorum buna rağmen ona güvenmekten başka bir çaremiz de yok gibi duruyor.

Yol arkadaşları bu bölümde de bizi şaşırtmadılar, yine sıkıcı ve pasiflerdi. Üç adet yol arkadaşı getirdiyseniz ve bizim bunların hepsini ayrı ayrı sevmemizi istiyorsanız hepsine aktif roller vereceksiniz, yok öyle bedavadan sevgi. Bu yeni üçlüyü her bölümde eski yol arkadaşları ile kıyaslıyorum kendi kendime, biliyorum yapmamalıyım ama kıyaslamadan edemiyorum ki. Donna’nın dominantlığına bir baksanıza. Rose’un başına buyrukluğuna, Martha’nın meraklılığına. Bunların hiçbiri yok bu karakterlerde. Sadece mizah ve ayak işleri için Doktor ile takılıyorlar. Hoş değil.

Yol arkadaşlarının başına bütün bunlar gelirken kamerayı Doktor’a çeviriyoruz ve onun bambaşka bir maceranın ortasında olduğunu görüyoruz. Judoonların aradıkları kaçağın Ruth olduğunu öğreniyoruz, Ruth’un sevgilisinin ona attığı mesajı anlamlandırmaya çalışıyoruz. En sonunda Doktor ile Ruth, beraber Ruth’un büyüdüğü yere gidiyorlar, bir deniz fenerine. Doktor bu sırada çevredeki bir mezarda gariplik olduğunu fark edip eline kazma kürek alıyor ve başlıyor kazmaya. Eş zamanlı olarak Ruth da mesajın ne demek istediğini çözüyor. İşte tam o anda bölüm gerçek anlamda yükseliyor.

Tanıdığımız Doktor mezardan bir TARDIS çıkartırken Ruth kendini The Doktor olarak tanıtıyor. Evet, elimizde iki Doktor var ve bunlardan birisini şu ana dek hiç görmedik. Onlar da birbirlerini hiç görmemişler zaten. Gelsin bakalım hayran teorileri! Bölüm bu noktada, şu iki-üç doktorun bir araya geldiği kısa bölümlerden birini hatırlatıyor bana. Bir de ellinci yıl özel bölümünde yaşanmıştı bu olay, hatırladınız mı? Defalarca iki Doktor’un yan yana olmasının çok tehlikeli olduğunu duymuştuk. Elbette yine umursamıyoruz bunu ve devam ediyoruz: Bildiğimiz Doktor ile beraber Ruth’un Tardis’ine atlayıp Judoonların patronunun yanına gidiyoruz, adı Gat. O da Doktor ile hemşehri çıkıyor, iyi mi?!

Üç tane Gallifreyli var ekranlarda. Tarihi not alın, bunu pek görmeyiz. Fakat bir sıkıntı var, bizim izlediğimiz zaman çizgisinde hatırlarsanız Master, Gallifrey’de soykırım yapmıştı, Gallifrey mahvolmuştu. Gat ise bunun tam tersini söylüyor. Üstüne üstlük aynı kişiden iki tane var elimizde ve ikisi de kendi kimlikleri konusundaki iddialarında ısrarcılar. Nasıl oluyor bu, nasıl bir çıkmaza girdik biz böyle?

İzlediğimde kafamda tek bir çözüm belirdi, o da paralel evrenler yani farklı zaman çizgileriydi. Doctor Who, en azından şu yeni seride bu yola hiç girmedi diye hatırlıyorum. Keşfetmesi ilginç olabilirdi. Fakat bu noktada Chibnall’ın şöyle bir açıklama yaptığını gördüm: “Paralel evren değil, hile yok, o gerçekten de Doctor.” E bu nasıl oluyor sevgili Chibnall? TARDIS’inin eski olması nedeniyle acaba birinci Doktor’dan önce mi bu kadın var diye bir soru geliyor akla fakat Doktor, bize kendi eski hâllerini hatırladığını söylemişti. Bir de Tardis’i çalarken birinci Doktor’u görmüştük zaten, yani ondan öncesi olamaz. E kim bu kadın o halde? Altmış yıllık Doctor Who geçmişini saçma sapan bir şekilde yeniden yazmazlarsa çok mutlu olacağım. Bunca soru işareti olmasına rağmen sezon finaline kadar sorularımızın cevaplanacağını zannetmiyorum. Bu da demek oluyor ki bu sezon ya batacağız ya çıkacağız.

Bölüm konusunda benim yorum yapabileceğim noktalar bunlardı. Bu bölümde çok şey oluyor fakat aynı zamanda hiçbir şey olmamış gibi geliyor. Yani şöyle, çok dağınık bir bölüm. Harkness geliyor oradan, Judoonlar orada, bir yanda Ruth var, Gat var, Gallifreyin yeni hâli var, Master’dan bahsediliyor… Oluyor da oluyor. Bu defa bizim de en az yol arkadaşları kadar kafamız karışık. Doctor Who yepyeni bir şekil alacakmış gibi geliyor. Umudum var elbette, sadece yazarlara güvenmemiz gerekiyor. Güveniyor muyuz, orası muamma. Ne olursa olsun, Doctor Who’nun kendisine güvenmeden edemiyorum. Ben serinin bu yeni hali için heyecanlıyım gerçekten. Sizler ne dersiniz?