2020 yılında yayın hayatına başlayan Dispatches From Elsewhere, yayınlandığı tarihten itibaren keşfedenler tarafından epey övülmüş ama nasıl olduysa çoğu kişinin radarına yakalanmamıştı. Jason Segel’ın uzun zamandan sonra tekrardan yazarlığa dönmesini sağlayan, İlk Bölüm Canavarı’nın da sonunda fırsat bulup izleyebildiği Dispatches From Elsewhere, nasıl olmuş?

İlk Bölüm Canavarı, üstümüze yağan yüzlerce dizi arasından hangisi kime gider, değer mi değmez mi, bakmaya karar vermiş bir canavardır. İlk bölüme bakar, azıcık wiki kurcalar, tavsiyelerini verir ve kaçar! Dizilerle ilgili yorumlar kesinlikle objektif değildir, geek izleyicinin keyfine göre ayarlanmıştır! Bu yazılarda sadece ilk bölüm ile ilgili olmak üzere spoilerlar olabilir.

Özet Geç!

Monoton ve maceradan uzak bir hayat yaşayan Peter, bir gün kendisini, dört kişilik bir takım ile birlikte, büyük bir örgütün düzenlediği bulmacalarla dolu bir serüvenin içinde bulur. Yeni girdiği serüvenlerle birlikte imkânsızın gerçek olabileceği bir bakış açısıyla hayatı görmeye başlar.

Ne Kadar Uzun?

Her bölüm yaklaşık 50 dakika, toplam on bölümden oluşuyor. Merak uyandıran konusu sebebiyle bir oturuşta bitirme isteği uyandırsa da her gün bir bölüm izleyip en azından bir haftada bitirmek en iyisi. 

Ne Seven Bunu Da Sever?

Bildiğimiz dünyanın içinde gizemli ve biraz dünya dışı başka oyunların var olması sebebiyle Maniac diyebilirim. Özellikle de yarattıkları dünyanın havası; yani bilinmeyen bir örgüt, deney vs gibi öğeler ve son olarak akıl sağlığı üzerinde dolanmaları da Maniac’ı epey andırıyor. 

Ne Beklemeyin?

Bildiğimiz dünyaya alternatif bir gerçeklik oluşturma potansiyeli sebebiyle gizemli bir havası var ancak Unfortunate Events kadar komik bir şov beklememeliyiz.

Biraz Daha Detay ve Yorum?

Jason Segel’ın yapımcılık ile kalmayıp bölüm bölüm yazarlık ve yönetmenlik şapkalarını da taktığı Dispatches from Elsewhere dizisi, ilk bölümüyle çok doğru bir başlangıç yapmış diyebilirim. Segel’ı yeni bir dizide görmek bile beni zaten mutlu etti, üzerine biraz da Marshall Eriksen’ın depresif hâli gibi bir rol üstlenmesi bende küçük bir nostalji yaratmadı değil. Peter’ın hayatına renk gelme ihtimalinde bile duygulanması çok etkileyiciydi, eminim ki aynı dönemden geçen seyirciler, en az Peter kadar duygulanmışlardır. Peter’ın hayatı farklı bir bakış açısından görmeye ne kadar ihtiyacı olduğu belli oluyordu. Bu ve dizinin başında tanıştığımız Octavio Coleman Esquire’ın da ısrarla kendimizi Peter yerine koymamızı istemesi, bu maceraya Peter kadar bizim de ihtiyacımız olduğunu tekrar tekrar vurgular nitelikteydi. 

Bahsi geçmişken, dizide sıkça kullanılan Octavio Coleman Esquire’ın dış sesi, hikâyeye değişik bir hava katmayı başarmış. Normalde seyirciye yapılan anlatım tarzının hayranı değilimdir, dizinin bana olayları anlatması yerine göstermesini tercih ederim. Bu dizi ise bize anlatması gereken şeyler ile bizim kendimizin görmesi gereken şeyler arasındaki çizgiyi kendisi çok net çizmiş, daha ilk bölümden bu belli oluyor. Peter’ın hayatının sadece monoton olduğunu ve Peter’ın depresyonda olduğunu bilmemiz bize yeter, bunun detayına inmeye gerek yok. Fakat Peter’ın Simone ile etkileşiminde yaşadığı hissiyat bize anlatılmıyor, onun yerine çekim ve arka fondaki müzik ile bize gösteriliyor. Peter’ın geçmişi değil atıldığı macera ile birlikte yaşadığı değişimi görmemiz yeterli.  Tam bu noktada dizinin yönetmenliğini takdir etmek lazım.

Peter’ın hayatına giren maceraya gelecek olursak, Jejune Institute ve Elsewhere Society topluluklarının içinde bulunduğu savaş ve Clara adlı bir kadını bulma serüveni, adeta bir macera evinin ya da bir rol yapma oyununun gerçek hayata uyarlanmış hâli gibi. Bölüm içinde sıradan gözüken sokaklarda, sıradışı dükkanlara girip Kocaayak’a benzeyen kişilerle gecenin bir yarısı dans eden Peter, istediği rengi bulmuş gibi. Dizi de çekimleri ile aktarmak istediği “aslında hiçbir şey sandığınız gibi değil” hissiyatını çekimleriyle çok güzel veriyor. Öyle ki bölümün sonunda Hogwarts mektubunu bekleyen on bir yaşındaki çocuğun heyecanına benzer bir heyecanla bir bilet alıp Philadelphia’ya gitmek istedim.

Peter’ın takımındaki diğer üyeler Simone, Janice ve Fredwynn de aynı rengi farklı nedenlerle arayan kişiler. Bölümün sonunda Peter’ı bırakıp Simone’u takip etmeye başladığımıza göre her bölüm farklı karakterlerin hikayesini izleyeceğiz. Bu da bize serüven boyunca takip ettiğimiz karakterleri daha yakından tanıma şansı verecek. Ayrıca bölümün başındaki montaj sayesinde Peter’ı çok net tanımış olduk, başkalarının macerasında azar azar görmeye devam etmek daha iyi olacaktır. Her bir bölümün başka bir karaktere atanması aslında dizinin gerçek amacı hakkında bize ipucu da veriyor; Jejune Institute ve Eslewhere Soceity kapışması, aslında dizinin amacı değil, aracı. Bu takip ettiğimiz macera aslında karakterler hakkında daha çok şey öğrenmemize yardımcı olacak. 

Meraklısına küçük ve tam olarak spoiler sayılmayacak ama bence diziyi ilginç kılan ve sonu hakkında bir fikir edinmenize sebep olabilecek bir bilgiyle de bu incelemeyi kapatmak isterim. Bu sebeple eğer hiçbir fikrim olmasın diyorsanız bu paragrafın devamını okumayın. Dizi aslında gerçek hayattan uyarlanmış, hem de Jason Segel’ın gerçek hayatından. Dispatches from Elsewhere, Jeff Hull adlı bir sanatçının yaklaşık 2008 gibi yaptığı gerçek bir sanat projesi. Bu projeyi dizinin ilk bölümü gibi düşünebilirsiniz. Bu sanat projesini anlatan The Institute adlı bir belgeseli izleyen Jason Segel, proje ile çok ilgileniyor ve hakkında bilgi almak için iletişime geçmeye çalışıyor. İlk başta cevap alamayan Segel’a birkaç gün sonra bir telefon geliyor. Tıpkı Peter’ın Jejune Institute’un genel merkezine çağırılması gibi Segel da San Francisco’ya çağırılıyor. Bu sayede Hull’un ikinci projesine dâhil oluyor ve bizim birinci bölümde izlediğimiz mecaralara benzer deneyimler yaşıyor. Yaşadığı sihirli gerçeklik hissiyatı ona bu diziyi yaratmak için ilham veriyor. Tabii ki bu dizideki olayların gerçek mi yoksa bir oyun mu olduğunu net bir şekilde söylemez, sonuçta bu Segel’ın hayal gücüne bağlı. Ama dizideki olayların gerçek olma ihtimali bana diziyi daha da sevdirdi.

Ve Sonuç! İzler Miyim?

Dizinin tuhaf ve gizemli havasıyla beraber yürüttüğü karakter gelişimlerini merak ettiğim için kesinlikle izlerim diyorum. Üstelik Jejune Institute ve Elsewhere Society’nin savaşı nereye bağlanacak çok merak ediyorum. 

Author

İlk Bölüm Canavarı, üstümüze yağan yüzlerce dizi arasından hangisi kime gider, değer mi değmez mi, bakmaya varar vermiş bir canavardır. İlk bölüme bakar, azıcık wiki kurcalar, tavsiyelerini verir kaçar! Dizilerle ilgili yorumlar kesinlikle objektif değildir, geek izleyicinin keyfine göre ayarlanmıştır! Bu yazılarda sadece ilk bölüm ile ilgili olmak üzere spoilerlar olabilir.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.