Showtime’ın Ethan Hawk başrollü, tarihi dönem ve kara mizah soslu mini serisi The Good Lord Bird, nasıl olmuş? İlk Bölüm Canavarı sizler için yazdı.

İlk Bölüm Canavarı, üstümüze yağan yüzlerce dizi arasından hangisi kime gider, değer mi değmez mi, bakmaya karar vermiş bir canavardır. İlk bölüme bakar, azıcık wiki kurcalar, tavsiyelerini verir ve kaçar! Dizilerle ilgili yorumlar kesinlikle objektif değildir, geek izleyicinin keyfine göre ayarlanmıştır! Bu yazılarda sadece ilk bölüm ile ilgili olmak üzere spoilerlar olabilir.

Özet Geç!

Türü tarihi dönem draması olarak geçen dizi, Amerikan İç Savaşı’nın başlatıcısı kabul edilen gerçek hayat figürü John Brown’ın, kurgusal bir karakter olan Henry isimli, ergenliğinin başındaki siyahî bir çocukla olan maceraları anlatılıyor. Dizinin içerisinde mizah da baskın bu yüzden kara komedi sevenleri de kendisine çekebilecektir. Dizisinin yaratıcıları arasında aynı zamanda da başrolü canlandıran Ethan Hawk var. Ethan Hawk’ın yanında kadroda Henry “Onion” rolünde Joshua Caleb Johnson (Black-ish), Bob rolünde Hubert Point-Du Jour  yer alıyor.

Ne Kadar Uzun?

55 dakikalık 7 bölümden oluşan mini bir dizi.

Neyi Seven Bunu Da Sever?

Django Unchained (Zincirsiz) ve  genel olarak Amerikan kırsalına dair diziler. Grafik öğelerin kullanımı, Western hava, Hristiyanlık bağlantısı ve kara mizahtan ötürü Preacher da olabilir.

Neyi Beklemeyin? 

I am the Night, İyi Kötü Çirkin ve ortalama bir western yapım.

Biraz Daha Detay ve Yorum?

Köle karşıtlığı düşüncesinin önderliğini üstlenen ve eylemleriyle Amerikan İç Savaşı’nın başlatıcısı kabul edilen John Brown, hayatının bir diziye konu edilmesi için oldukça ilginç bir isim. Hakkında söylenenlere bakıldığında bir kısım insan için kahraman, diğerleri içinse bir terörist olarak görünüyor. Sadece Amerikan ve siyahî mücadelesinin tarihi bakımından değil, Victor Hugo’nun bile yakalandığında salıverilmesi için kamuya açık mektuplar yayınladığı bir isimden bahsediyoruz. Ancak dizi, ilk bölümünden yola çıkarak bu ilginç ve potansiyeli yüksek hikâyeyi pek çok yönden ıskalamış.

Gerçek hayattaki kimliği ve hakkında anlatılanlar, dizide de ilk bölümün ilk dakikalarındaki silah patlama sahnesinde çizilmeye çalışılan “kurtarıcı” havası, mizah yapmaya ve özellikle dini bağnazlık boyutundan bu mizahı çıkartmaya kurban edilmiş hissi veriyordu. John Brown, tarihte çokça örneğini gördüğümüz Robin Hood tarzı eşkıya, haydut tiplemesine bir örnek aslında. Victor Hugo’nun halka açık mektubu da bunu ima ediyor, Brown’un asılmasının Spartaküs’ün kovulması anlamına gelebileceğini söylüyor. Ancak ilk bölümde biz John Brown’u halkın destek verdiği, otoritelere kafa tutan ve kendi çıkarı için değil de ideal, iyi bir gaye için çabalayan bir kahraman olarak izlemiyoruz. Onun yerine çizilen portre, Tanrı’nın istediğini yapmakla kafayı bozmuş, yer yer Tanrı’nın sesini duyduğunu varsayan ve bu yüzden çevreden komik şekilde görülen karikatürize bir tip. John Brown’un karakterinin gerçek hayatta da bir dindar oluşundan haberdarız, köle karşıtı mücadeleyi başlatması, insanların eşitsizliğinin İncil’e ters olmasıyla ilişkili ancak sadece diziye bakan gözlere sağduyulu bir amacı olmaktan olmaktan uzak bir deli gibi görünebilir.

Üzerinde durulması gereken bir nokta da dizinin köle karşıtlığını ve siyahî mücadelesini yorumlayış biçimi. Neticesinde bu bir dönem dizisi ise o dönemde gündemdeki konu bu. Dizide John Brown’ın ve tayfasının, yanındakilerin siyahilere bakış açısı, bugünkü beyaz suçlululuğu dediğimiz şey. Normal zamanda bununla ilgili bir problemimiz olmayabilir ancak dizinin genel mizah tonu buradan yakalandığında karışık sinyaller verilebiliyor ve bu da hikâyenin iyi ele alınamadığını düşündürüyor. İlk bölümden birkaç örnekle anlatmak gerekirse, Henry’nin kadın zannedilmesi ve ne kadar bu yanlış anlaşılmayı düzeltmeye uğraşırsa uğraşsın kendisine kulak verilmemesi iyi bir örnek olurdu. Sonrasında John Brown ve etrafındakilerin Henrietta olarak bildikleri bu çocuğa “Seni eşitimiz görüyoruz” cümlesini kanıtlayabilmek için haddinden fazla uğraşmaları da bizi yine aynı yere çıkartıyor. Arabacı Bob’un da bir repliğiyle açıkladığı gibi “Kimse bana özgür olmak isteyip istemediğimi sormadı, sahibimi öldürdüler ve beni buraya getirdiler”. Bu da gerçek hayattan aslında, o dönem Amerikan İç Savaşı’nda beyazlarca ‘azledilen’ çoğu siyahi, ellerinde ekonomik güç bulunmadığı, herhangi bir eğitim almadıkları ve bir sahip için çalışmaktan başka bir şey bilmedikleri için sudan çıkmış balığa dönmüşler. Bazıları sırf bu yüzden mücadeleye katılmamış bile. Bunlar bir gerçeğe dayanıyor ve bu gerçeğin dile getirilip konuşulması gerekiyor ancak dizide sadece mizah unsuru olarak kullanılmaları fazladan, farklı bir mesaja ulaştırabilir.

Henry’nin kadın olduğu yanlış anlaşılması ve dizide böyle yer alması az önce anlatmaya çalıştığım birçok açıdan sorunlu olsa da aslında dizinin izlenmesi en ilginç ve hoş kısımlarını da oluşturuyor. Kendisi de toplumda azınlıkta, ezilen konumda yer alan biri olarak kendinden daha da ezilen bir kadın kimliğine büründürülmesi ve bunu algılaması, hoş bir örnek. Sonraki bölümlerde Henrietta’nın maceralarını izlemek bu bakımdan daha ilgi çekici olabilir.

Köle karşıtlığı, siyahîlerin ve kadınların toplumdaki konumu ve hak mücadelesi gibi özellikle bugünlerde tekrar tartışılan, hassas konuları Ethan Hawke öncülüğünde mizahla konuşmak bir cesaret örneğidir, onu da atlamayalım. Sadece bu, herkese o kadar geçirilemiyor.

Devamı Nasıl Olur?

Dizinin ilk bölümünden zaten sonunu yani başkahramanlarımızdan John Brown’un idam edileceğini görmüştük. Henry ile birlikte bu sona doğru gittikleri yolculuğu izleyeceğizdir, o esnada da birtakım çatışmalara girilecek ve durumlarla ilgili espriler döndürülecektir.

Ve Sonuç! İzler Miyim?

Ethan Hawke’ı seven, Amerikan İç Savaşı’na ilgi duyan ve kara mizahtan hoşlananlar için izlenilebilecek bir mini seri olduğunda hemfikir olabiliriz. Ancak bu türün benzediği, bu konuyu işleyen pek çok temel eser var, bunlar izlendiyse The Good Lord Bird farklı bir şey katmayabilir. Mini bir seri olduğu da düşünülürse duruma göre gideri var diyorum.

Author

İlk Bölüm Canavarı, üstümüze yağan yüzlerce dizi arasından hangisi kime gider, değer mi değmez mi, bakmaya varar vermiş bir canavardır. İlk bölüme bakar, azıcık wiki kurcalar, tavsiyelerini verir kaçar! Dizilerle ilgili yorumlar kesinlikle objektif değildir, geek izleyicinin keyfine göre ayarlanmıştır! Bu yazılarda sadece ilk bölüm ile ilgili olmak üzere spoilerlar olabilir.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.