Uzay kovboyumuz Mandalorian’ın yeni sezonunda dört bölümdür yan görevler yapıyorduk, bazılarımız ufaktan homurdanmaya başlamıştı ve tam da “Ne zaman büyük bir şeyler olacak?”, “E hikâye ne zaman ilerleyecek?” diyorduk ki Dave Filoni’nin yönettiği kırk dakikalık The Jedi adlı bu beşinci bölüm çıkageldi. Hem de nasıl geldi…

Hazırsanız başlayalım, The Jedi bölümü nasıl olmuş ve hikayeyi nasıl ilerletmiş bir görelim. Buradan itibaren spoiler içeren bölgeye giriyorsunuz, aman dikkat.

Öncelikle belirtmek isterim ki, her bölüm olduğu gibi bu bölümde de The Mandalorian’ın alametifarikası olan sade anlatım ve küçük dokunuşlar kendini gösteriyordu. Bu küçük dokunuşlara zaten ileride ayrıca geleceğim ama belirtmek istedim. Ayrıca bir önceki bölüm incelemesinde bu bölüme dair pek çok haklı öngörüde bulunulmuş, öyle ki bazı yerlerde sevgili Deniz’e kahin gözüyle baktım diyebilirim. Şimdi gelelim bu bölüm olan bitene…

Daha önce üçüncü bölümde Bo-Katan’ın uzay kovboyumuza “Ahsoka’yı bul” demesi üzerine hepimiz bu ismi duyunca bir coşmuştuk, sonraki bölüm ise Razor Crest topalladığı için Ahsoka’nın bulunduğu gezegene gidemeyip, soluğu, Nevarro’da eski dostlarımızla almıştık. Geçen bölüm bir nevi Ahsoka’yı bulma yolunda basılmış bir pause tuşuydu ve Nevarro’da başka küçük bir macera yaşadık. Şimdi ise durağımz Ahsoka’nın bulunduğu Corvus gezegeni.

Gözlerimizi Corvus’un küçük bir kasabasının yakınında, ışın kılıçlarıyla dövüşen bir Ahsoka ile şakkadanak diye öyle bir açıyoruz ki bu sahne, Star Wars severler için şölen niteliğinde bir sahne olsa gerek. Ayrıca The Mandalorian için benim de sıklıkla söylediğim “Genel olarak yeni bir şey katmayıp, seyir anlamında keyifli bir tat vermesi” durumu bu bölüm itibariyle yıkıldı diyebiliriz. Çünkü gözlerimiz ilk kez live-action yani kanlı canlı bir Ahsoka gördü yahu, daha ne olsun. Üstelik itiraf etmeliyim ki, Clone Wars’u her ne kadar bölüm bölüm ezbere bilmesem de kendisinin yeri bende ayrıdır. Ahsoka da animasyon dışında herhangi bir şekilde film veya dizide canlandırılmasından hoşnut olmayacağım bir karakterdi. Çünkü nedense işin içine gerçeklik girince bütün o büyünün bozulacağını ve animasyonda olduğu kadar hoş gözükmeyeceğini düşünürdüm ama The Mandalorian sağolsun, bu algımı bir güzel yıktı.

Daredevil dünyasının hemşiresi Rosario Dawson’ın oyunculuğu ve her gördüğümde “Nasıl da güzel yapmışlar yahu!” dediğim Ahsoka Tano, kostümünden makyajına, görsel tasarımıyla beni benden aldı. Meğer live-action bir Ahsoka ne de güzel oluyormuş dedim durdum. Siz ne düşünürsünüz bilmem ama bana adeta Clone Wars’dan çekip almışlar ve o sevdiğimiz Ahsoka’yı da büyük ölçüde karşımıza çıkarmışlar gibi geldi. Eleştirilecek hiçbir yanı yok mu? Elbette var. Mesela benim hafızamdaki Ahsoka Tano hem daha ufak tefek hem de daha şakacı bir karakterdi. Ha, bize sunulan şekliyle bu Ahsoka Tano rahatsız ediyor mu? Hayır, burada sunulan karakteri de oldukça beğendim doğrusu. Bir de fark etmiş olacaksınız ki Ahsoka’nın ışın kılıçları beyaz idi. Normalde bildiğimiz ışın kılıçlarından farklı olarak, Ahsoka’nın Clone Wars ve Rebels evreninde İmparatorluk Soruşturmacısı Bil Valen’ın ellerinden alarak saflaştırmış, böylece oldukça eşsiz bir ışın kılıcına sahip olmuştu.

Farkındaysanız Ahsoka konuşmaktan hâlâ bu bölüm anlatılan olaylara tam olarak giremedik. Şimdi gelelim Ahsoka’nın bir bilgi almak için korku saçtığı şu yirmi hanelik kasabaya. Öncelikle merak ettiğim bir konu var. Bu nasıl bir yönetici be kardeşim? Neydi o Ahsoka’ya “Bu vatandaşların hayatları umurumda değil!” restleri, milleti de öldürmeye veya feda etmeye dünden razı tavırlar falan. Hani o zaman ne halt etmeye orayı yönetiyorsun demezler mi insana? Onca köylüyü öldürünce kimi yöneteceksin ablacım, üç beş robotu mu? Ayıp ayıp, ne demiş Ata’mız: Köylü milletin efendisidir!

Bu küçük sitemden sonra gelelim uzay kovboyumuz Mando’nun yolculuğuna. Gözlerimizi, Corvus’a varan Razor Crest içerisinde açıyoruz ve tabii ki o muhteşem ikili karşılıyor bizleri. Sizce de dizi-film mecrasında hatırlanası bir ikili olmadı mı bebek Yoda ve Mando? Hatta dizi bizi öyle alıştırdı ki, yarın öbür gün yolları ayrılacak olsa -ki gördüğümüz kadarıyla ayrılmaları çok olası duruyor- baya oturup ağlayabiliriz. Tamam belki ağlamayız ama içimiz bir cız eder, epey bir duygulanırız yani. Ne diyorduk? İşte bu ikiliyle maceramız devam ediyor ki burada ufak bir nokta var. Yine bebiş Yoda güç kullanarak o meşhur vites topuzunu çekiveriyor avucuna ancak Corvus’a indiklerinde Mando bunu fark edip kapıyor bebişin elinden. Burayı unutmayın, zira biraz sonra geri geleceğiz.

Efendim, sonra uzay kovboyumuz hani şu Ahsoka’nın daha önce ışın kılıçlarıyla şov yaptığı köye varıyor ve burada etrafa sorayım diyor. Ancak köye bir giriyor ki insanlar bir garip, konuşmak istemiyorlar ve derken köyün lideri midir, diktatörü müdür artık o kadın çağırıyor huzuruna. İşte burada The Mandalorian için çokça yaptığımız bir benzetme olan RPG oyunu gibi etraftan görev alma durumuyla yeniden karşılaşıyoruz. Açıkçası bu noktada ben biraz olayların fazla tahmin edilebilir olduğunu anlamıştım zaten. “Bak gideceksin bir Jedi öldüreceksin, sonra da aha şu beskar çeliği mızrak senin!” dediği anda tamam dedim, olacaklar belli. Mando gidip Ahsoka’yı bulacak ve tabii ki onu öldürmeyecek çünkü o da Ahsoka’yı arıyor. Sonra birlikte bu kadına karşı savaşacaklar diye düşünmüştüm ki The Mandalorian zaten tahmin etmesi çok güç olmayan bir anlatıma sahip. Bu arada bu, şikayet ettiğim bir unsur da değil, illa aşırı karmaşık olaylar ve ancak sonda anlayabileceğiniz senaryolar gerekmiyor. Ne de olsa Mandalorian’ı biz böyle sevdik, böyle de devam ediyor.

Nerede kalmıştık? Hah, Mando bu görevi Ahsoka’yı bulmak için kabul ediyor ve sonunda çorak bir ormanın derinliklerinde aradığını da buluyor. Başta düşman gibi karşılaşsalar da, Mando “Beni Bo-Katan gönderdi!” deyince, bir de Ahsoka arkada bir kayanın üstünde oturan tatlış bebişi görünce işin rengi değişiyor. Tanışıp konuşuyorlar, dertleşiyorlar derken hepimizin bu dizinin başından beri merak ettiği asıl konuya geliyorlar: Kimdir bu bebiş?

Meğer bizim bu dizi boyunca The Child, bebiş, cep boy Yoda gibi bir sürü isim taktığımız ufak yaratığın adı Grogu imiş. Biraz hayal kırıklığına uğradığımı ifade etmeliyim, daha havalı bir isim beklerdim ama önemli değil. Bizim bu küçük Yoda hatta daha doğrusu an itibariyle Grogu, medeniyetin beşiği olan Coruscant’ta bir Jedi tapınağında yetiştirilmiş mi? Yıllar boyunca bir sürü ustadan ders almış mı? Klon Savaşları sona erdiğinde İmparatorluk güçlenince bir güzel saklanmış mı? Üstüne birisi bunu tapınaktan kaçırmış ve elli yaşındaki Yoda ırkının küçük üyesi Grogu, bunca olaydan sonra hafızasını kaybetmiş. Evrende bir oraya bir buraya savrulmuş ve bugün gelinen noktada artık kendisini kaybetmiş çocukcağız. Bu arada Ahsoka sayesinde kulaklarımız uzun zamandan sonra “Jedi Ustası Yoda”nın ismini duydu ki içimiz hafiften kıpraştı, duygulandık.

Bebiş Yoda yani Grogu hakkında bu arka arkaya öğrenilen gerçeklerden sonra, sıra geldi ufaklığı bir güç testine tâbi tutmaya. Başta o küçük çakıl taşını Ahsoka’ya geri gönderemeyince kendi kendime biraz söylendim açıkçası. “Yahu bebiş, sen neleri neleri attın tuttun da ufacık bir taşı mı geri gönderemiyorsun?” diye ama sonra hak verdim. Ahsoka’nın da dediği gibi, ufaklık yıllar boyunca yeteneklerini saklamış. İçini büyük bir korku kaplamış. Malum, ortalıkta Order 66 emri kol geziyor, güçlerini açığa çıkarsa bir çırpıda harcanabilirdi.

Neyse ki Ahsoka, aralarındaki Güç iletişimi sebebiyle küçük Grogu’nun zihninden geçenleri bir şekilde anlayabiliyordu ki bütün bunları biz de Mando’a öğrenmiş oldu. Çakıl taşını geçmiş korkuları ve belki de yeni tanıştığı Ahsoka’ya tam olarak güvennmemesi sebebiyle alamayan Grogu, Ahsoka’nın ikisinin arasındaki bağı çözmesiyle birlikte yeteneklerini sergilemeye hazır oldu. Mando çakıl taşını kenara atıp cebinden vites topuzunu çıkarttı ve Grogu da kaç seferdir yaptığı gibi, topu güçle aldı. Böylece geniş zamana yayılmış diyebileceğimiz bir set-up tamamına erdi. Fakat Grogu’nun gücü hâlâ kullanabiliyor olmasına ve Mando’nun bütün gururlu ebeveyn tavrına rağmen Ahsoka, küçüğü eğitemeyeceğini söyledi. Sebeplerinden biri, Grogu’nun Mando ile kurduğu güçlü bağdı. İkincisi ise bu denli bastırılmış bir korkunun yanında bu denli bir bağın, güçlü bir Jedi’ya ne yapabileceğini daha önce görmüş olmasıydı. Ahsoka, Anakin’in yanına yetiştirilmek için verildiğinde aralarında büyük bir bağ gelişmişti ama hepimizin bildiği gibi Anakin, küçük yaşlardan beri içinde taşıdığı korkunun çeşitli sebeplerle nefrete evrilmesiyle büyük felaketlere sebep olmuştu.

Mando ilk seferde Ahsoka’nın eğitemem demesini kabullenmedi tabii. Diktatör ablanın kendisini Ahsoka’yı öldürmek için gönderdiğini söyledi ve tek kozunu oynadı: Eğer çocuğun yetişmesine yardım edersen sorunlarını çözerim dedi. Ahsoka da bu teklifi reddedemedi. Buradan sonra yine Star Wars sevenlere şölen yaşatacak şeyler oldu. Kasabaya dönüp hem oradaki tutsakları kurtarmak hem de Ahsoka’nın sorusuna cevap bulmak için yola çıktılar. Bu süreçte Mando’yu akıllıca bir şekilde sürpriz unsuru olarak kullandılar. Tam da Mando’nun dediği gibi, “Bir Jedi ve Mandalorian, kendilerine neyin çarptığını göremeyecekler“. Bu noktada ne Ahsoka’nın bir Jedi ne de Mando’nun bir Mandalorian olmaması da -çünkü ikisi de kendi ilkelerini takip etseler de birliklerinden kovulmuştu- güzel bir ironiydi. Mando tutsakları kurtardı, Ahsoka da adının Morgan Elsbeth olduğunu öğrendiğimiz diktatöre ulaştı. Aralarında bu bölüm Beskar çeliğinin ışın kılıcına karşı koyabildiğini iyice kafamıza yazdıran bir mücadele yaşandı. Mücadeleyi tabii ki Ahsoka kazandı. Ama mızrak da gene Mando’ya gitti tabii, bu da Moff Gideon ile olası bir mücadelede Beskar’ın gücünü önceden bilmemiz için önemli.

Bölümün sonuna geldiğimizde ileriye yönelik bir sürü yeni yolumuz vardı. Ahsoka Mando ile aralarında baba-oğul ilişkisi olduğu için Grogu’yu eğitemeyeceğini tekrarladı. Ama bunu yaparken Grogu ile bir kez daha zihinsel iletişim kurduğu için sanki Ahsoka’dansa Grogu’nun isteği buymuş gibi gözüktü, ne dersiniz? Baba-oğul, veda vakti falan derken içimiz eridi doğal olarak, Ahsoka’nın da öyle olmuştur herhalde. Gri Leydi çocuğu almadı ama sonraki adımlar için bir yol da göstermedi değil. Mando’nun nereye gideceğini öğrendik, Grogu’nun eski bir Jedi tapınağının kalıntılarına gitmesi gerektiğini söyledi. Burada, Grogu güç ile bağlantı kurmayı seçerse, hayatta kalan Jedilar varsa Grogu’yu hissedecekler, peşine gelecekler. Bu Jediların kim olabileceğini de düşündük çünkü zaman çizgisinde şu an Jedilardan çok fazla hayatta kalan yok. Ahsoka, Morgan Elsbeth’in Rebels’in kötü adamı Thrawn‘a çalıştığını öğrendiği için, akıllara Ezra Bridger geldi. Son olarak Grand Amiral Thrawn ile beraber hyper space’e girdiği sırada gördüğümüz Ezra’yı kurtarmak isteyen Ahsoka’nın, Grogu’yu almak istememe sebeplerinden biri de olabilir. Muhtemelen hâlâ Ezra’yı aradığı için başka bir sorumluluk istemiyor.

Thrawn ve Ezra Bridger Mandalorian’a dâhil olacaklar mı şu an bilmiyoruz ama Mandalorian bu zamana kadar gösterdiği bir şeyi mutlaka sonrasında kullanan bir dizi. Basit ve sade yapısı gereği bu böyle oldu. O yüzden bir şekilde diziye girebileceklerini veya başka bir dizide onların hikâyesinin devamının anlatılabileceğini de düşünmekte serbestiz. Bu bölüm görmediğimiz ama Mando ile Grogu’nun ana hikâyesine bağlantılı olduklarını bildiğimiz isimler de duruyor daha. Moff Gideon’un, Bo-Katan’ın yeri önceki bölümde bıraktığımız gibi. Gideon Mando’yu ve Grogu’yu arıyor, Bo-Katan ise Moff Gideon’u arıyor. Son üç bölüm kaldığını düşünürsek bunlardan biri yine yan görev olabilir. Ama tam gaz gidip dolu dolu geçse bile gene de üç bölüm var, bu üç bölümde Ezra ve Thrawn olaylarına girmezler sanki. Sonraki sezonlar için zaten her türlü olmasına bir engel yok. Siz ne dersiniz?

Bölümü beğendiniz mi, Ahsoka’yı kanlı canlı nasıl buldunuz? Sizce Grugu’yu hisseden Jedi olacak mı ve Ezra diziye gelecek mi? Ahsoka’yı bu sezon bir daha görecek miyiz? Bu ve bunun gibi sorularınızı ve ayrıca katkınız varsa onları yazmayı unutmayın. Yol, budur.

Author

tasarımcı, fotoğrafçı, oyuncu, teknolojisever, soundtrack delisi. her türlü online mecradan ulaşmak için: @mfurkanakyuz

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.