Netflix’in The Witcher dizisinin ardından bölümleri konuşmaya, üçüncü bölümle devam ediyoruz. The Witcher’ı dünyaya tanıtan hikâyenin uyarlandığı bu bölüme, Hain Dolunay ismini vermişler.

Bölümü Geralt’ın bir fahişe ile birlikte olduğu yatakta açıyoruz, buradaki konuşmalar doğrudan kitaptan –fakat başka bir yerden- alınmış. Ne ifade eder sizin için bilmiyorum tabii bu bilgi. Sonrasında fahişe kendisine madencileri yiyen bir canavardan bahsediyor, Geralt da olaya meraklanıyor ve maceramız başlıyor. Tabii ki yine bölüm özeti vermiyorum ve sadece değinilmesi gerektiğini düşündüğüm şeylerden bahsediyorum. İlk olarak Triss ile bu bölümde tanışıyoruz. Kitaptakinin tamamen aksi bir biçimde, canavarın lanetli olduğunu anlayan ve Geralt’a laneti kırabileceğini açıklayan kişi, Triss oluyor. Geralt, canavarın öldürdüğü bedenlere bakıyor ve bu yaratığın madencilerin zannettiği canavar değil, bir striga yani lanete uğramış bir genç kız olduğunu anlıyor.

Triss_in_Teaser

Kral Foltest, kız kardeşine âşık olduğu için Foltest’ten nefret eden ve lanetin arkasından çıkan lordu, kitaptakinden farklı şekilde hareket ediyorlar. Bir kere kitapta, Geralt’tan kızını kurtarmasını isteyen, Foltest’in kendisiydi. Triss’in bu uyarlamada yerini aldığı saray büyücüsü Velerad ise Geralt’ın kızı kurtarmayıp doğrudan öldürmesi için ona rüşvet teklif ediyordu. Çünkü lanetli kız, Foltest’in kız kardeşi ile yaşadığı ensestten dünyaya gelmişti. Bu gerçek açıktan biliniyor ancak gizlice konuşuluyordu. Hazır kralın yaşadığı bu ensest ilişki Adda’nın ölümüyle sonlanmışken, yıllar sonra kızın tekrar saraya dönmesini ve olayların tekrar alevlenmesini siyaseten istemiyordu. Lord Ostrid ile kralın kız kardeşine âşık olduğu için değil, bu rezalet ortaya çıksın da Foltest tahtı kaybetsin diye uğraşıyordu açıkçası, lanet ile de bir bağlantısı yoktu.

Dizide ise durumu gizleyen kişinin Kral Foltest olduğu hatta bu durumun doğrudan gizlendiğini anlatılmış. Neyi değiştirir derseniz, birincisi, bu hâliyle Foltest’in kız kardeşini hamile bırakmış olduğunun çok anlaşıldığını düşünmüyorum. İkincisi ise kitaptaki hâliyle Foltest, Geralt’ın kendisiyle Ciri arasındaki durumdan ve yine lanetli bir kız olan, kurtaramadığı Renfri ile arasında yaşananlardan ötürü daha fazla empati kurabileceği bir karakterdi. Acılı bir babaydı; insanlar ne derse desin, krallığı elinden gitse bile, kızı bir canavara dönüşmüş olsa bile, bir ucubeye babalık etmek zorunda kalsa bile, kızını korumak; umutsuzca âşık olup kaybettiği Adda’nın hatırasını yaşatmak istiyordu. Buradaki Foltest ise skandalları ortaya çıkmasın ve gönlünce yiyip içebilsin diye canavarın varlığını inkâr edip eylemsiz kalan bir adam.

İnsanların hâlâ Triss’i beğenmediklerini veya yakıştıramadıklarını biliyorum. Normalde de zaten burada olmaması gerekiyordu ama sezon sonunda onunla tanışabilmemiz için bulunmasının en uygun olduğu yer, Vizima’daki saray olacaktı mecbur. Benim bu konuda düşüncelerim net, izlediğim Triss’i kitaptaki hâline yakın buluyorum ve durumdan memnunum. Geralt’ın güvenebileceği yetenekli bir saray danışmanı bekliyordum, öyle de oldu. Harika oynamış, aman rolü çok saçmaymış ya da bunların tam tersiymiş gibi kaygılarım yok. Çünkü o kadar önemli bir karakter değil. Sağ olsunlar, hayran gazına kapılıp Geralt ile aralarına insanları kaşımak için bir romantik sahne falan da yazmamışlar.

striga

Geralt’ın striga ile savaşına hazırlanırken yaptıkları, gümüş zincirini kullanması, striga onu sıkıştırdığında aard ile zemini çökertmesi ve genel olarak bütün mücadeleleri, kitapta olduğunu hayal ettiğim gibiydi. Görüntü açısından beni rahatsız eden bir şey de yoktu. Neticesinde striga, olması gereken hâline döndü ancak korkuyla Geralt’ı boğazına açtığı kesikle çok kötü bir şekilde yaraladı. Kitapta Geralt’ın bu savaşın ardından kendini toparlayabilmesi için aylar boyu Melitele Tapınağı’nda kalması gerekmişti, burada ise Triss’in şifacılığının yardımıyla biraz daha çabuk iyileştiğini gördük. Melitele’ye ise canavar prenses, rehabilite olması amacıyla gönderilmiş. Bu bölümde Triss’in şifacılığına ve Melitele’ye bir yatırım yapmışlar, sonraki sezonlarda oldukça işlerine yarayacaktır diye düşünüyorum.

Yennefer cephesinde ise kendimizi, onun garip fantezi dünyasının içerisinde buluveriyoruz. Istredd ile sevişiyorlarken, saray erkanı imajı veren insanlar, onları izliyorlar. Bu tabii ki bir yanılsama, Istredd de Yennefer’den hem işine devam etmesini hem de yanılsamasını çeşitlendirmesini talep ediyor. Ne işimize yaradı bunlar derseniz, Yennefer’in cinsel hayatı hakkında net bir bilgimiz oldu ki bu da bizi sonrasına hazırlayacak -alışkanlıklar kolayca bırakılmıyor. İkinci olarak da Yennefer’in artık büyü yeteneğini geliştirmiş olduğunu görüyoruz.

Ancak yeteneği, yeterli değil. Çünkü Büyücü Kardeşliği, kendisinin, Tissaia’nın söz verdiği ve Kral Virfuril’in tercih edeceği gibi Aedirn’e değil; kimsenin gitmek istemeyeceği Nilfgaard’a gitmesine karar veriyor. Bu kararda ise Stregobor’un parmağı var. Istredd’i manipüle ederek Yennefer’in elf kanı taşıdığı bilgisini almıştı, bu bilgiyi de kendi emelleri için kullanmakta gecikmedi. Kuzey Krallıkları ve bir önceki bölümde de biraz gösterdikleri gibi özellikle Cintralılar, elflerden nefret ediyorlar. Ayrıca daha pek çok farklı fantastik eserde de göreceğimiz gibi Kuzey halkları büyücüleri çok kaale almıyorlar. Müdiremiz her ne kadar Yennefer’in çeyrek elf olduğunu söylese de, karar istedikleri gibi çıkmıyor.

yennefer - after the tansformation

Yennefer, Aedirn’e kendisine söz verilenin aksine Fringilla’nın (ki kendisi Toussaint saray büyücüsü yetkili abinin yeğeni oluyor) gönderileceğini öğrenince ufak çaplı bir sinir krizi geçiriyor. Tissaia’dan böyle bir kararın neden verildiğini öğreniyor, hâliyle Istredd ile yüzleşmeye gidiyor. Burada ikisi birbirine kötü sözler ediyorlar, özellikle Yennefer’in güzel olmaması ve güzel olsa bile yine de kimsenin onu önemsemeyeceği gibi kısımlar, tetikleyici oluyor. Istredd, Yennefer’i sevdiğini söylüyor ve her şeyi bırakıp kendisiyle sıradan bir hayat yaşamasını istiyor. Yennefer için ise bu yeterli değil, uzun bir zaman da olmayacak. Bir hışımla kontrolü eline almaya karar veriyor, kardeşlik ne derse desin diye gemileri yakıyor ve kendi dönüşümünü, kendisi talep ediyor.

Dönüşümü gerçekleştiren stilist/estetik cerrah/yetenekli büyücü, üç bölümdür gördüğüm en saçma şey olabilir. Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum. Onun yerine daha mantıklı şeylerden bahsedelim. Mesela bu dönüşümün, normalde, bu kadar acı verici olmaması gerekiyormuş çünkü fiziki aksaklıkları giderilecek olan kızlar, yatıştırıcı etkisindeyken olanlar oluyormuş. Fakat Yennefer’i daha sevilebilir yapalım ve ona acıyalım diye düşünmüş olacaklar ki, anestezisiz ameliyat sahnesi çekmişler. Belki biraz da Yennefer’in istediği zaman neleri göze alabileceğini göstermek istediler, bilmiyorum. Bana kalırsa sadece ne kadar dürtüsel ve kontrolsüz bir insan olduğunu, verdiği kararların da ne kadar aceleci ve güvenilmez olabileceğini göstermiş oldular. Şu an geriye bakınca böyle diyorum ama yumurtalıkların alındığı sahnede, anı yaşadığım için, iki büklüm koltukta kıvrıldım açıkçası.

Neticesinde ise Yennefer, bizim onu görmeyi istediğimiz şekilde, dönüşüm geçiriyor ve Kral Virfuril ile kendisi tanışarak Aedirn’e kapağı atıyor, böylece de hem Fringilla’ya hem de planlarını altüst ettiği Stregobor’a bir kazık atmış oluyor. Bu yaptığı ise kendisine yol,su ve elektrik olarak geri dönecek, çok net.

Yennefer’in geçirdiği dönüşümden sonra bakışların hepsini kendisine aldığı bayat balo sahnesinde, biraz öncesinde Tissaia’nın Vizima Kraliçesi’ni iki küçük çocuğu Foltest ve Adda’yla birlikte selamladığını görüyoruz. Böylece zamansal çizgimiz netleşiyor. Geralt, Kral Foltest’in ensest kızı striga ile savaşırken; Yennefer, Foltest’in çocukluğunda dönüşüm geçiriyor. Bölümün sonunda ise Brokilon’un çağrısını duyup ormana doğru koşan Cirilla’yı görüyoruz. Yani bu bölümde Yennefer’i, Cirilla’nın zamanından otuz-kırk yıl önce izledik. Geralt’ı ise yine Cirilla’nın zamanından aşağı yukarı on iki yıl önce görüyoruz.

Bir sonraki bölümde neler olacak, onu da ilgili yazıda konuşuruz artık.

Author

Editör-in-çiif. Hayvan dostu, çokça yalnız; ismiyle müsemma ama çoğunlukla zararsız. İyi tavsiye verir, geç olana dek ciddiye alınmaz. Her geçen gün bitkinliğine şaşırarak ‘takı taluy takı müren‘ arıyor.

4 Comments

  1. Ömer Demircioğlu Reply

    2. Sezon çıkmaya yaklaşırken bilmem kaçıncı kez 1. Sezonu bitiriyorum. Her bölüm sonrası burada incelemelerinizi okuyorum. Kitapları da okumuş birisi olarak dizi ve kitap arasındaki bağlantıyı çok güzel kuruyorsunuz. 2. Sezon bölüm incelemelerini iple çekiyorum 🙂

    • Meltem Deniz Doğan Reply

      Ben de şimdiden yazmak için heyecanlanıyorum, çok teşekkür ederim!

Melike için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.