Tyrant’ı ben de, muhtemelen pek çoğunuz gibi Batı menşeili internet siteleri ve dergiler sayesinde duydum. Konusu kağıt üzerinde ilginçti, kurgusal bir Orta Doğu ülkesi Abbuddin’i yöneten Al Fayeed ailesinin Amerika’da yaşayan küçük oğlu Bassam, yeğeninin düğünü için memleketine geri döner. Mevzubahis dizi bir Amerikan yapımı olduğundan, dizinin yaratıcısını görene kadar pek heyecanlanasım gelmedi. Ne de olsa Amerika – Orta Doğu ilişkilerine görece düzgün bir aynayla bakan tek Amerikan yapımı Homeland’di, diğerleri pek bir basitleştirici ve oryentalistti.
Bir de ne göreyim? Tyrant’ı yaratan, hem Homeland’i, hem de Homeland’in uyarlandığı kaynak materyal Prisoners of War’ı yapan Gideon Raff’tı. Üstelik dizinin diğer baş yazarları arasında Craig Wright (Dirty Sexy Money) ve Howard Gordon (24, Homeland, Awake) vardı. Not defterimi hazırladım, planımı kurdum. Tyrant’ın ilk bölümünü izleyecek, sizlere izlenimlerimi aktaracaktım. Seveceğimden çok emindim diziyi. Bölümü edindim. Çift tıkımı yaptım. Tyrant S01E01’i açtım.
Sonra, bir noktada, yavaş yavaş birikip sonra da patlayan bir şekilde izlediğim şeyi sevmediğim farkındalığı çöktü üzerime. O noktadan sonra da arkadan gelen sele engel olamadım. Her ufak diyalog, her abartı sahne, her ucuz alt konu bana batmaya başladı. Sorun karşımdaki şeyin kötü olması değildi, zira Tyrant sürükleyici, izleyiciyi pek de sıkmayan bir yapımdı. Sorun, ciddi bir drama değil, düpedüz bir pembe dizi olmasıydı.
Ben de bunu size kanıtlayacak 5 şeyi not defterime şöyle yazdım, aşağıya şu şekilde aktardım. Buyurun.
1. Buram Buram Kokan Oryentalizm
Tamam, kabul, televizyon dizisi çekiyorsunuz. Stereotipler birinin belirli bir ırka, etnik kökene veya milliyete dahil olduğunu göstermek için kısa yollardır. O yüzden örneğin Jamal karakterinin silahı belinde gezen, kadınlara binek hayvanı muamelesi yapan bir adam olmasını bir noktada sineye çekebiliyoruz. Nihayetinde “bu adam ataerkil” demenin başka yöntemleri de var, ama her diziden de derin karakter analizleri bekleyecek değiliz. Bazı diziler de ortam analizi olabilirler, hikayeleri ön planda olabilir. Olabilir oğlu olabilir.
Tyrant’ı oryentalist yapan şey, neredeyse en ufak pikselkaresine kadar tüm ekranı “BAKIN BURASI ORTA DOĞU” şeklinde uyarıcılarla doldurmuş olması. Uçaktan inen Al Fayeed ailesine kırmızı halı mı serilir? Hayır, tabii ki işlemeli Acem halısı serilecek. Bir sokakta Ferrari mi var? Tabii ki tamamen çarşaflı kadınlar ve başı takkeli erkeklerden oluşmuş kalabalık etrafına toplanacak. Ana karakterimizin tiran babası nerede yaşıyor? Bittabi Alaaddin’den fırlamış bir sarayda, nerede olacak?
Anlıyorum, Orta Doğu dinamiklerini de hikayenin içine katmak istemiş Gideon Raff, Howard Gordon ve Craig Wright. Fakat bunu yaparken, meseleye fazlasıyla basitleştirici bir şekilde yaklaşmışlar. Bazı detayların stereotipik olmasını kabul edebilirim, fakat koskoca bir coğrafyadan anladığınız tek şey “açık kahverengi duvarlar ve işlenmiş halılar” seviyesindeyse, belki de Orta Doğu hakkında dizi çekmeseniz daha iyi olur.
2. Korkunç Karikatür Karakterler
Eldeki karakterlere şöyle bir göz atalım isterseniz, ne dersiniz? İlk önce baş karakterimize bakalım. Bassam “Barry” Al Fayeed. Kendisi 16 yaşında memleketinden kaçmış ve Amerika’ya yerleşmiş bir doktor. “Geçmiş travmalarım var, bunları da konuşmayarak içime atıyorum” şekli bir yapısı, iki de çocuğu var. Çocuklarından biri “mantığın sesi” ergen genç kız, diğeri ise “isyan benim göbek adımdır” tipi ergen genç oğlan. Eşi ise “zor anlarda destek veririm, baş başa kaldığımızda seni darlarım” tipi bir sarışın afet. Yani uzun lafın kısası, dört Amerikan dizisinin üçünde gördüğümüz aile bireyleri.
Jamal, yukarıda bahsettiğimiz gibi “avrat buldun kap, silah buldun sık” tipi bir Orta Doğu erkeği. Karısı “eşimi sevmiyorum, ama evli kalmak zorundayım” ikilemini yaşayan yirmi milyarıncı siyasi lider eşi herhalde. Annesi, yani Bassam’ın da annesi “evlatlarla baba arasındaki köprü” vazifesini gören herhangi bir anne. Arada bir de “idealist olup, ana karakteri de idealizme itmeye çalışan” gazeteci / araştırmacı abi geldi, ben orada kopmuştum zaten.
Güzel hikayeler, güzel karakterlerle anlatılır. Tyrant’ın tüm karakteri önceki arketiplerin karikatürü. Sanki son çekilmiş yüz Ameirkan filmi ve dizisini bir blender’a koyup, çıkan şeyden dizi çıkartmaya çalışmışlar gibi bir hava var Tyrant’ta. Karakterlerin hiçbiri orijinal değil. Bassam’ın son dakikada gördüğmüz twist’i belki ilerisi için ümit veriyor ama, sanmam. Bu saatten sonra şu karakterlere derin arka plan hikayeleri çıkmaya çalışmak, A4 kağıdın üzerine gökdelen inşa etmeye benzer. Olmaz, maya tutmaz.