Her hafta Cuma günlerini sabırsızlıkla beklememize sebep olan WandaVision dizisi, bu hafta da büyük bir coşku ile geldi ve hepimizi büyük derecede tatmin ederek gelecek haftayı sabırsızlıkla beklememize neden oldu. Bu beklentilerimizin bizi nereye götüreceğini her hafta tahmin etmekte zorlansak, dizinin gidişatının nereye varacağını kestiremesek de her bölüm WandaVision dizisini daha çok seviyor ve bir sonraki bölümü daha büyük bir heyecanla bekliyoruz. Fakat artık heyecanımız bedenimize sığmayacak düzeye geldi. Bu yüzden ben daha fazla lafı uzatmıyorum ve hemen WandaVision’ın birinci sezon, beşinci bölümü olan “On a Very Special Episode…” bölümünü spoilerlı olarak incelemeye başlayalım.

Geçtiğimiz bölümlerde mutlu bir evliliğe sahip olan ve artık birer ebeveyn olan Wanda ve Vision, çocukları Tommy ve Billy ile mücadele ederken olaylar baya hızlı gelişiyor. Hızlı gelişiyor derken, kelimenin tam anlamıyla hızlı gelişiyor demek istiyorum. Biraz önce beşikte ağlayan çocuklar bir saniye sonra beş yaşına basmış oluyorlar, köpek bakmak için on yaşında olmaları gerektiğini öğrenen ikizler bir anda on yaşına giriyorlar. Her ne kadar bunu Wanda’nın yaptığını düşünsek de aslında hem bu bölümün sonlarında Wanda’nın da bu evrene sandığımızdan daha az etkisinin olduğunu öğrenmemiz hem de ikizler daha bebekken Wanda’nın uyuma büyülerinin onlara işlememesi, ikizlerin de bu büyü güçlerine benzer güçlere sahip olduğuna işaret ediyor. Öte yandan hala daha kim tarafından ve nasıl oluşturulduğunu anlamadığımız Hegzagonal Gerçekliğin ya da Darcy’nin verdiği isimle Hegz’in bu çocuklar için yaratılma olasılığı da gittikçe büyüyor. Bana göre bu gerçekliğin yaratılmasında Tommy ve Billy’nin payı sandığımızdan daha büyük, fakat oraya geleceğiz birazdan.

Bu zamana kadar Wanda’nın kendisine verdiği rolü oldukça sadık bir biçimde oynayan Vision özellikle Agnes’in geliş gidişlerinden, hareketlerinden ve Wanda’nın onun yanındaki rahatlığından şüphelenerek yaşadıkları gerçekliği sorgulamaya ve dolayısıyla Wanda’ya “Ben kimim?” tarzı sorular sormaya başladı. Bu soruların eşiğinde sonunda harekete geçen Vision, bize önce bu gerçeklikte sıkışıp kalan insanların neler çektiğini, daha sonra ise Wanda’nın bu gerçekliği Vision’dan daha çok hâkim olmadığını gösterdi. Gerçek zamanda sadece dokuz gün önce Vision’ın cansız bedenini, SWORD tesislerinden kaçırarak bu gerçekliğe getiren ve yeniden canlandıran Wanda, etraflarında yaşayan insanları kontrol etmediğini ve bütün bu olayların nasıl başladığını bilmediğini itiraf etti. Yine de bu, Wanda’nın bu gerçekliği tamamen bir savunma mekanizması olarak yaratmadığını ve Wanda’nın istemeden bu olaylara neden olmadığını kanıtlamıyor fakat en azından bizi artık üçüncü bir güce karşı uyarıyor.

Şimdi gelin bu üç gücü birazcık açalım. Wanda ve Vision’ın başından beri bu evrende bir güce sahip olduğunu biliyoruz. Özellikle dördüncü bölüm Wanda’nın yarattığı evrene müdahale etmeye çalışan ve bu bölüm bunu ellerine yüzlerine bulaştıran SWORD ajanlarının da Wanda’ya karşı bir güç oluşturduğunu biliyoruz. Her ne kadar bu zamana kadar Agnes ve diğer komşuların farklı bir taraf olduğunu düşünsek de artık bu bölüm sayesinde sadece başkası tarafından kontrol edilen, replik verilen birkaç kukla olduğunu öğrendik, o yüzden onları bu denklemden çıkarıyorum. Bunlardan istisna olarak Agnes gibi birkaç karakterin kendilerini kukla olmaktan kurtardıklarını ama yine de gerçekliği yöneten güçten korktukları için rollerini oynamaya devam ettiklerinin de altını çizmemiz gerekiyor. Geriye kalan üçüncü güç ise bence tıpkı Wanda gibi büyülü güçlere sahip olan, belki de Wanda’nın güçlerini ondan çalarak kullanan farklı bir güç. Bu noktada izninizle size daha önce teorilerde bol bol yazdığımız, konuştuğumuz ve bana göre hâlâ gelmesi büyük olasılığa sahip Mephisto’dan bahsetmem gerekiyor.

Mephisto çizgi romanlarda Wanda’nın hayatında en az Agnes ve Vision kadar önemli bir karakter. Wanda, Mephisto’nun karanlık enerjisini kullanarak Tommy ve Billy’i yarattığını, bu çocukların daha sonra Mephisto tarafından enerjilerinin geri emilmesiyle öldüğünü ve Agnes’in çocuklarının öldüğünü Wanda’ya unutturduğunu daha önce yazmıştık. Bu olaylar Wanda’nın hayatındaki en büyük travmalardan birine sebep olduğunu söylememize gerek yok sanırım. Bu yüzden Wanda’nın bu gerçekliği yaratması, ikiz çocukları doğurması ve tüm bunların dış gerçeklikten izole olması bana göre Mephisto’nun geleceğine birer işaret. Eğer bu konuda kendime bir kılıf, yani teori uydurmam gerekirse Mephisto’nun bir sebepten dolayı güçlenmeye ihtiyaç duyduğunu, bu yüzden Wanda’yı manipüle ederek Hegz’i yaratmasına ve ikizleri doğurmasına neden olduğunu, daha sonra ise bu ikizlerin enerjilerini, ruhlarını ya da büyü güçlerini emerek istediği güce kavuşacağını düşünüyorum. Uçuk kaçık olduğu için bana kızabilirsiniz ama tutarsa büyük hava atarım, şimdiden söyleyeyim.

Şimdi büyük olayı konuşmak için aşağılara doğru kaydırdığınızı biliyorum ama oraya gelmeden önce bir iki şeyden daha bahsedeceğim. Öncelikle SWORD ve onun her zamanki güç meraklısı geri zekâlı bir direktörünün inanılmaz saçma planlarından konuşalım. Amerika’daki her askeri gücün başındaki adamın aklına ilk gelen klişe fikirle Wanda’ya ateş etme emri veren Tyler Harward, karşısında bir anda kırmızılar içerisindeki Wanda’yı görünce oldukça korkutucu bir duruma düştü. Fakat bana öyle geliyor ki bu Harward’ı durdurmayacak ve olayı daha büyük güçlere yani Avengers’a iletmeden önce en az bir kere daha salakça bir müdahale yöntemi deneyecek. Tam olarak bu noktada birazcık geriye gidiyor ve Wanda’nın Hegz’den çıkarak yaptığı atarın, sonra Hegz’e geri girmesinin inanılmaz derecede havalı olduğunu söylemem gerekiyor. Öte yandan Wanda, Hegz’e girdikten sonra gerçeklik duvarını kaplayan kırmızı rengin hemen aklımıza Scarlet Witch’in alametifarikası olan kırmızı renk olduğunu düşünsek de ben, bir önceki paragrafta bahsettiğim gibi o kırmızılığın Mephisto’nun kırmızısı olduğunu düşünüyorum.

Evet, son olarak bu bölüm yapılan göndermelerden biraz bahsederek asıl konuşmamız gereken şeye geliyorum. Öncelikle bölümde karşımıza çıkan ve ölümüyle bizi yasa boğan Sparky’nin, Tom King’in yazdığı Vision çizgi romanında Vision ailesinin köpeği olduğunu belirtmemiz gerek. Ayrıca geçtiğimiz bölüm ara veren ve benim, bölüm içerisindeki favori kısımlarım olan reklamların, bu bölüm “Lagos Peçeteleri” şeklinde geri dönmesi beni çok mutlu etti. Captain America: Civil War filminin başlangıcında Wanda’nın, Lagos’da yaptıkları gizli bir görev sırasında insanları kurtarmak için canlı bombayı bir binaya fırlatmasıyla başlayan, Sokovia Sözleşmesi’nin imzalanmasıyla son bulan olaylara “İstenmedik kazalar mı oldu? Lagos peçetelerini kullanın.” şeklinde yapılan göndermeyi yine çok başarılı buldum.

Geldik bölümün sonunda hepimizi heyecandan yerimizde zıplamamıza sebep olan, geekliğimizden büyük bir mutluluk duyduğumuz o sahneye. Bakın bunu daha önce teorilerde yazdık, böyle bir olayın geleceğinden haber verdik ama bunların hiçbiri, Evan Peters’ın Pietro’sunu kapıda gördüğümüzde sevinç çığlıkları atmamıza engel olmadı. Wanda’nın, ikizlerin bölümde ölen köpekleri Sparky’i canlandırma isteğini duyan Agnes’in, “Böyle bir şeyi yapabiliyor musun?” sorusundan hemen sonra Pietro’nun ama yanlış Pietro’nun kapıda belirmesi hepimizi inanılmaz şaşırttı.  Wanda’nın kapı çaldığında “Bunu yapan ben değilim” demesi, yine üçüncü bir gücün sırf Wanda’yı bu gerçekliğin içinde biraz daha oyalamak için yaptığı bir hareketmiş gibime geldi. Öte yandan MCU Pietro’sunun değil de Mutant Pietro’nun gelmesi, çocukları sorduğu ölüyü diriltebilir misin sorusuna da aslında bir nevi cevap gibiydi. Her ne kadar Wanda’nın güçleri inanılmaz derecede gelişmiş olsa hâlâ daha birini ölümden döndüremiyor bu yüzden ölen Pietro yerine başka bir evrende yaşayan Pietro çalıyor kapımızı.

Aslında tam olarak bu noktada işler birazcık karışıyor çünkü her ne kadar Pietro Maximoff geri gelmiş olsa da bu Pietro ve Wanda’nın hayatı birbirinden oldukça farklı. Pietro doğuştan mutant olarak doğmuşken Wanda, HYDRA’nın yaptığı deneylerin bir ürünü. Öte yandan bir diğer sorun ise Wanda ve Pietro’nun aile geçmişleri. Marvel Sinematik Evreni’ndeki Wanda’nın babasını ismini biliyoruz ve bu, çizgi romanlardan farklı olarak hiç de bizim beklediğimiz gibi Magneto değil. Diğer taraftan şimdi Wanda’nın karşısına çıkan Pietro, babasının Magneto olduğundan haberdar. Bu ikili arasındaki farklılıklar muhtemelen Wanda’nın da Vision gibi bu gerçeklikten kaçmak istemesine neden olacak.

Gelecek bölüm Vision’ın “Neden burada hiç çocuk yok” lafı üzerine bir anda bütün Westview kasabası çocuklarla dolacak ve Cadılar Bayramı’nı kutlayacağız. Bu sırada sonunda evren de çözülmeye başlayacak ve benim için en sezonun en önemli anlarından biri olan Vision ile Agnes’in konuşmasına şahit olacağız. Agnes’in bu gerçeklikte kilit rol oynadığını düşündüğümden gelecek bölüm bazı şeylerin daha belirgin hale geldiği bölüm olabilir diye düşünüyorum. Fakat WandaVision bu belki de hiçbir şeyi belirgin etmeyip, her şeyi daha fazla karıştıracaklar. Bakalım nasıl olacak.

WandaVision’ın “On a Very Special Episode…” bölümünü sevdiniz mi? Sizin dikkatinizi neler çekti? Pietro’nun gelişine heyecanlandınız mı? Yorumlarda tüm bunların cevabını bekliyoruz.

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.