Kanalda video olarak basılan içerikleri, yazı olarak görmeyi istediğinizi söylüyordunuz uzun zamandır. En sonunda Can Türkdoğan pırlanta gibi bir Doctor Strange yazıp okuyunca, bu isteği yerine getirmeye başlayalım dedik. Buyurun, önce videoyu izleyin, sonrasında da kaptırın kendinizi yazıya!
Doctor Strange ilk defa 1963 yılında Stan Lee ile birlikte pek sevgili Ömercik Adamı da yaratan Steve Ditko tarafından yaratılmış ve Strange Tales’in 110’uncu sayısının kapağında belirdi. Efsane çizer Ditko’nun da 2008’de söylediği üzere, adını da ilk gözüktüğü bu çizgi roman serisinden almıştı Karakterin esin kaynağı da Chandu the Magician, yani Sihirbaz Chandu adında 1930’larda başlamış bir radyo tiyatrosu kahramanıydı
Öncelikle Strange Tales nedir ondan biraz bahsedelim. Strange Tales 1951’de öyle süper kahraman çılgınlıklarının aksine biraz daha korku, dehşet öğeleri barındıran bir seri olarak başladı yayın hayatına. İşte vampirler, hayaletler, zombiler, canavarlar dünyası; bilirsiniz. 60’larda, hatta direk 62’de çizgi romanın gümüş çağı diye adlandırdığımız yıllarda ilk olarak fantastik dörtlüden de tanıdığımız Human Torch girdi bu hikayelerin içerisine. 1963’te de Doctor Strange bu hikayelere dahil ediverdi kendini.
Strange, nevi şahsına münhasır bir karakterdi. Stan Lee amcamıza göre, bu seriyi özellikle öğrenciler arasında popüler kılan şey, o 60’ların çiçek çocuklarının Ditko’nun sürreal ve saykedelik çizimlerini çok tutmasıydı mesela. Sadece mistik yaratıklar yoktur bu arada Strange Tales hikayelerinde; Nick Fury ile daha bilimsel bir kısmı da vardır ama bizim konumuz o değil, bizim konumuz Doctor Strange. Biz oradan şaşmayalım, ve dilerseniz Doctor Strange’in orijinine bir bakalım.
Stephen Strange çok başarılı fakat egodan gözü dönmüş bir doktor iken feci bir trafik kazasında ellerinden yaralanır. Ellerini kullanamadığı için cerrahlığı da beş para etmez bir hal alır Stephen İlginç abimizin. Tüm servetini ellerini kurtarmaya dökse de başaramaz, kurtulmaz o eller. Cincilere, hocalara okutup üfletse de titrer elleri. Bir gün sahilde derbeder bir şekilde yürürken iki denizcinin Ancient One’dan bahsettiğini duyar ve Himalaya’lara derdine derman bulmaya çıkar.
Ancient One dede, ki bu filmde kendisi Tilda Swinton tarafından canlandırılan bir nene olacak, başta Strange’e yardım etmek istemez. Çünkü Strange iğrenç bencil, egoist, narsist bir heriftir. Fakat daha sonra içindeki iyilik galip gelir ve mistik sanatların en değerli kişisi olan Sorcerer Supreme yani Yüce Büyücü titrini taşımaya hak kazanır, New York’a geri döner ve Sanctum Sanctorum‘da yaşamaya başlar.
Doctor Strange güçlerini Agamotto, Cytorrak, Ikonn, Oshtur, Raggadorr ve Watoomb gibi mistik varlıklardan alır. Ayrıca uçmasını sağlayan bir pelerini ve Agamotto’nun gözü adında bir muskası vardır. Baya bildiğiniz muska. Bu muska sayesinde nazardan ve kötü büyüden sakınır. Ayrıca Vishanti’nin kitabı sayesinde beyaz büyü konusunda erdemine erdem katarken, Agamotto küresi sayesinde görülmeyen şeyleri görür.
Bunca erdeminin yanında Strange ayrıca bir dövüş ustasıdır. Boyutlar arası seyahat, ilüzyon, zamanda seyahat, enerji atmak güçlerinin sadece birkaçı. Evrendeki en ulu büyücü ve tüm hümanoidlerden kudretli bir varlıktır kısaca Strange. Tam olarak gücünün nerede başlayıp, nerede bittiğini bilmesek de bazen bilim odaklı düşmanları karşısında güçlerinin çok da etkili olamayabileceğini biliyoruz.
E bu kadar ayılar gibi kuvvetli bir adam kiminle savaşıyor diye düşünüyorsunuz değil mi? Başka evrenlerden karanlık evrenin başındaki Dormammu mu dersiniz? Sattanish mi dersiniz, ki kendisi dünyanın bildiği en büyük iblislerden bir tanesidir. Böyle ayı gibi güçlü düşmanları vardır kendisinin. Biz bu kadar kuvvetli bir adamı MCU’ya nasıl dahil edeceklerini oldukça merak ediyoruz. Özellikle Avengers filminde nasıl bir rolü olacak, orada da binaları mı bükecek bilmiyoruz. Ama saykedelik şeyleri sevdiğimiz için Doctor Strange filmine çok yükseliyoruz. Ya siz?