Üstadımız Oscar Wilde’ın en sevdiğimiz eseri Dorian Gray’in Portresi üzerine yaptığımız geekliğe şu yazıda başlamıştık, buradan da devam ediyoruz dostlarım. Bir önceki yazıda Wilde’ın bu kitabı yazarken geçirdiği süreçten ve bu kitabın hangi şartlar altında yazıldığından şöyle bir bahsedip Dorian Gray karakteri üzerinden sanatın faydasızlığını anlamaya çalışmıştık. Wilde’ın sanat hakkındaki görüşlerinden, Victorian döneminin sanata yaklaşımından da kıyısından köşesinden bir bahsedip bitirmiştik. Serinin ikinci yazısında, bu defa Basil Hallward’ı merkeze koyacağız, nasıl bir karakter olduğundan ve kitaptaki diğer karakterleri nasıl etkilediğinden bahsedeceğiz. Anlayacağınız, edebiyat geekliğine devam!
Bir önceki yazıda uyardığım gibi burada da uyarımı geçeyim. Eğer Dorian Gray’in Portresi’ni okumadıysanız ama okumayı düşünüyorsanız haberiniz olsun, bu yazıda spoiler var. Kitaptan alacağınız zevki artırmak amacıyla önce kitabı sonra yazıları okumanızı tavsiye ederim. Bunu da hallettiysek, hadi başlayalım!
Basil Hallward bir insan olarak moralist, bir sanatçı olarak da idealist birisi. (Norbert Kohl demiş bunu, aha burada) Hayatta iyiliğin ödüllendirilip kötülüğün cezalandırılacağına inanıyor. Lord Henry’nin hedonist bakış açısından oldukça uzak bir görüş bu- zaten kendisi de bu kadar saflıkla yaşayamıyor, sonunda kendi yarattığı “canavarın” bir avı oluyor. Canavar diyerek biraz abartmış olabilirim fakat burada gerçekten de bir yaratım süreci söz konusu zira eğer Dorian’ın bir şekilde karakter değişimine gittiğini savunacak olursak bunun tek günah keçisi Lord Henry olmamalı.
Benimle tanıştın, bana iltifatler ettin, beni güzel fiziksel görünüşümle gurur duymaya yönelttin. Bir gün beni gençliğin güzelliğini açıklayan bir dostunla tanıştırdın ve bana gençliğin güzelliğini gösteren bir portre çizdin.
Oscar Wilde
Basil, kitabın başından beri Dorian’ı çevresindeki “kötü” insanlardan uzak tutmaya, onu adeta bir biblo gibi korumaya uğraşıyor. Özellikle Lord Henry’nin etkisinden korkan Basil Hallward için Dorian adeta bir tabula rasa gibi. Doldurulabilecek, boş bir tablo! Dorian ayrıca Basil’in sanatı için de bir dönüm noktası zira Basil, Dorian’ın resmini yaparak kendi hayat görüşünü de ifade edebileceğine inanıyor. En nihayetinde kendisi bir idealist, Dorian da ideal güzelliğin sembolü.
Basil hayata da sanata baktığı gibi bakıyor yani. Hatta “Günah kendini insanın yüzünden belli eder,” diyor bir defasında Dorian’a. Dorian’ın fiziksel anlamda ideal birisi olmasının onun karakterini de etkileyeceğini, böylesine güzel bir insanın kötülükten olabildiğince uzak olacağını düşünüyor. Bu görüşün hatalı olduğunu anlaması çok uzun sürmese de anladığında çok geç oluyor zira ölümü gözü gibi koruduğu Dorian’ın elinden oluyor. Biraz geri sararsak Basil’in Dorian hakkındaki hayallerinin yalnızca hayatının son dakikalarında yıkılmadığını, bundan öncesinde de zaten sarsıldığını görebiliriz: Basil, Dorian’ı öylesine saf görüyordu ki, onun mentörü olmak zorundaydı fakat bu rolü kendisinden sakınmaya çalıştığı Lord Henry’e kaptırdı.
Çoğu zaman bana öyle gelir ki sanat sanatçıyı gözler önüne sereceği yerde daha çok gizler. İşte böyle, Paris’ten bu öneriyi aldığım zaman senin portreni sergimin başyapıtı yapmaya karar verdim. … Dorian, bu anlattıklarımdan dolayı kızma bana. Bir keresinde Henry’e de söylediğim gibi, sen tapılmak için yaratılmışsın.
Oscar Wilde, Dorian Gray’in Portresi, Oda Yayınları, Çev.Selin Ceyhan
Dediğim gibi, Basil kitapta birçok savaşı kaybediyor. Dorian, kendini Basil’den çok Lord Henry’e yakın görmeye başlıyor, onun hedonist bakış açısı Basil’in moralist bakış açısından daha gerçekçi, belki de daha heyecan verici geliyor. Basil’in, Dorian’ı Henry’den koruma çabaları başarısız oluyor. Hatta ironiktir, Basil’in ölümü Dorian’ın elinden oluyor. Herkesten koruduğu, saf güzellik olarak gördüğü Dorian’ın elinden.
Bütün bunların ışığında Basil Hallward kitaptaki iyiliği sembolize ediyor diyebiliriz diye düşünüyorum zira o yalnızca Dorian’a karşı değil, Henry’e karşı bile iyilik dolu birisi. Lord Henry’nin görüşlerini kesinlikle tasvip etmiyor, bunu da defalarca söylüyor fakat aynı zamanda Lord Henry’nin hedonizminin yalnızca bir oyun olduğuna inanıyor. Henry’nin düşündüğü kadar kötü birisi olmadığına, onun yalnızca tehlikeli görüşlere sahip bir adam olduğuna inanıyor. Kelimelerin gücüne inanan Basil bu noktada haklı da çıkıyor. Henry’nin düşünceleri tehlikeli, evet, fakat yaşam biçimi öyle değil. Henry, inandığı tehlikeli şeylerin ışığında toplumda kendine yer edinebilen birisi. Diğer taraftan Dorian, Henry’den duyduğu bu fikirleri çok farklı bir şekilde benimsiyor. Henry gibi değil kesinlikle, daha şiddetli.
Basil’in nasıl Oscar Wilde’ın kişiliğinin bazı yönlerini yansıttığından bahsetmek isterdim fakat bu yazıyı çok da uzatmak istemiyorum, söylemek istediğim her şeyi söyledim sanırım. Basil’in karakterini, Dorian’ın kişiliğindeki bu değişimin tek sorumlusunun Lord Henry olmadığını, Basil’in de her ne kadar niyeti iyi olsa da çorbada tuzunun olduğunu belirttik, böylece bu sayfayı da burada kapatabiliriz artık.
Bu kapanış paragrafında da İngiliz edebiyatının en minnoş karakterlerinden birisi olan Basil Hallward’ı bir kez daha selamlıyorum ve başına gelenleri kesinlikle hak etmediğini tekrar ve tekrar söylemek istiyorum. Eh, öyleyse onun birebir tersi olan Lord Henry ile ilgili bir sonraki yazıda görüşmek üzere dostlarım!
3 Comments
Çok güzel bir yazı olmuş gerçekten! Basil’in iyi niyetli bile olsa Dorian’a karşı olan tavırlarının onun dönüştüğü kişi olmasındaki etkisine çok güzel değinmişsiniz!!!
Çok güzel fakat kısa bir yazı olmuş. Ayrıca Basil, Dorian’a kör kütük aşık. O dönemin şartlarından ötürü Oscar bunu açık açık yazamasa da, ya da yazıp sansüre uğramış da olabilir çünkü sansürsüz versiyonunu okuyamadım daha, bariz bir gerçektir bu. Zaten Oscar Wilde’ın tüm hayatını karartan da bu olur, eşcinsel karakterler yazması. Basil gerçekten de minnoş bir karakter, hala daha en üzücü hadiselerden biridir ölümü benim için kitapta.
Evet, kesinlikle! Yalnızca kitabın homoerotik alt tonlarından bahsetmek için apayrı bir yazı yazsam çok daha hoş olur diye düşündüm, öbür türlü kitaba haksızlık ettiğimi hissederdim, o yüzden o konulara hiç girmedim ama bahsetmeniz harika oldu. Teşekkür ediyorum çok ♥