Ey Orta Dünya geekleri, toplanın bakalım! Yepyeni bir seriye başlıyoruz! Silmarillion konusunda bizimle beraber geeklik yapmak isteyecek insanlarla toplaşalım, ara ara böyle sohbet edelim dedik. Bu amaçla başladığımız Silmarillion Antolojimiz hayırlı uğurlu olsun. Uğrayın buralara, bekleriz.
J.R.R. Tolkien’in kurguladığı ve bizim de gözlerimizde pırıltılarla takip ettiğimiz o muhteşem evrenin en önemli detaylarından biri olan Ainulindalë’den bahsetmeye geldim bugün. Benim de en sevdiğim Silmarillion öykülerinden biri olan Ainulindalë’deki temalardan, bu öykünün Tolkien külliyatındaki yerinden konuşuruz biraz dedim. Yani özetle bol bol geeklik yaparız, uyar mı?
Ainulindalë’den bahsedeceksek önce bir hatırlayalım, bu hikâyeyi yeniden dinleyip yeniden büyülenelim diyorum. O halde, hikâyeyi kafamızda tazelemek adına hem sizin hem de kendim için kısa bir özet geçeyim. Bir varmış, bir yokmuş…
Ainulindalë, her şeyden önce var olan yaratıcı güç Eru Ilúvatar’ı anlatarak başlar. Eru Ilúvatar, düşüncelerinden ölümsüz ruhlar olan Ainur’u yaratır ve onlara müziği bahşeder. Bu müzik güzeldir, düzen içindedir, büyüleyicidir, her şey yerli yerindedir. Böylece, sonsuz bir uyum içindeki ezgi yükselmeye başlar.
Bir ses yükseldi, ahenk içinde örüldü, nihayetsiz çalınan ezgiler içinden, yükseldi de delip geçti fani kulakları, ulaştı derinlere ve zirvelere, Eru Ilúvatar’ın diyarındaki her bir haneye, öyle taştı ki duvarlardan, yayıldı hiçliğe; ve hiçlik kalmadı. O vakitten beridir asla terennüm etmedi bu emsaldeki bir müzik (…)
J.R.R. Tolkien, Silmarillion, İthaki Yayınları, Çev:Berna Akkıyal
Fakat Ainur’dan biri, en kudretli olanlarından Melkor, diğerlerinden farklı olan kendi ezgisini ekleyerek müziğin ahengini bozar. Melkor’un ezgisi Ainur’unkine kıyasla karanlıktır, şiddetlidir. Müziğin bocalamaya başladığını duyan Eru Ilúvatar, bu kaosa müdahale etmeye karar verir ve sol elini yukarı kaldırarak müziği yeniden ahenge kavuşturur. Melkor ise bunun altında kalmayacaktır. Böylece yeniden başkaldırır, gürültülü ve uyumsuz ezgisine devam eder.
Müzik ikinci defa kesintiye uğramıştır. Olan biteni gören Eru Ilúvatar, tekrar müdahale eder; bu defa sağ elini kaldırır ve müziği eski zarifliğine döndürür. Melkor’un karanlık ve ağır ezgisi ile Eru Ilúvatar’ın olmasını istediği ince ve yumuşak ezgiler birbirine girer; iki farklı ton adeta birbirini boğmaya çalışmaktadır. Akabinde, keskin bir tını ile müzik sona erer.
Korku girdi içlerine Ainur’un, (…) utançla doluydu Melkor; gizli bir öfkenin kaynağı olacaktı bu utanç.
J.R.R. Tolkien, Silmarillion, İthaki Yayınları, Çev:Berna Akkıyal
Yaratılış, üç aşamadan oluşur. Yaratılışın ilk aşamasında Eru Ilúvatar, kendisinden başka kimseye düşüncelerini ifşa etmez. Bu aşamada yaratılacak olanlar yalnızca Eru Ilúvatar’nun düşüncelerinde yaşar. İkinci kısmında ise Eru Ilúvatar, Ainur’a düşüncelerini gösterir. Ainur bunları hayranlıkla izler. Olacakların bir kısmını görürler. Çünkü Eru Ilúvatar olacakların tamamını görmelerine izin vermez. Üçüncü aşama ise Eä adındaki evrenin ve Arda adındaki dünyanın fiziksel anlamda yaratılışıdır.
İnsanların Hakimiyetinden ve İlkdoğan’ın kaybolup gidişinden evvel kesilip bitti gözlerine görünen hayal; bu yüzden işte, duruverse de Müzik bütün bütüne, Valar göremedi Sonraki Zamanları ya da nihayetini Dünya’nın.
J.R.R. Tolkien, Silmarillion, İthaki Yayınları, Çev:Berna Akkıyal
Melkor da Arda’yı görüp büyülenenler arasındadır elbette fakat Melkor diğer Ainur gibi düşünmez. Çünkü diğer Ainur, Arda’yı Eru Ilúvatar’ın resmettiği haline getirmek için çaba sarf etmek isterken o tam aksine kendi arzuları çerçevesinde kullanmak ister. Bu emellerle Arda’ya iner. Ainur, buna izin vermek istemez; onun peşinden Arda’ya inen Ainur’a Valar denir. Arda’nın hakimiyeti üzerine bir savaş başlar.
Böylece, Melkor’un müdahalesi yüzünden başta resmedildiğinden farklı da olsa Arda yavaş yavaş biçimlenir.
Sembolizm
Müziğin Tolkien’in el attığı tüm eserlerde önemli olduğunu görüyoruz. Lord of the Rings’te, Aragorn’un Elendil’in yeminini söylediği şu sahneyi kim unutabilir ki? Ya da Hobbit’teki şu sahneyi, ya da Pippin’in tatlı mı tatlı olduğu şu sahneyi?
Müzik, Tolkien’ın kurgusal evreninde birçok şeyi sembolize etse de Ainulindalë çerçevesinde konuşacak olursak kutsallığı, hatta kutsal bir güzelliği sembolize ediyor diyebiliriz. Bir düşünsenize, bu müzik, okuyucular olarak Eru Ilúvatar’ın kudreti ile karşılaştığımız ilk kısım. O halde kutsallık kavramı ile müzik, Eru Ilúvatar’da birleşiyor dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Eru Ilúvatar’ın kutsal kimliğini de düşününce, bu bahsettiğim sembolizmi görmek çok daha kolay oluyor. Bunun dışında, Ainur’un bir nevi yaratıcı güç hâline gelmesi de müzik sayesinde oluyor. Bir de Ainur’un kutsal güzellikleri var tabii, bunlardan bahsetmeye gerek bile duymuyorum, hepimiz biliyoruz artık. Silmarillerin kutsal güzellikleri? Yok yok, susacağım. Örnekler arttırılır.
Bu arada, müzik ve kutsallık ilişkisini külliyat içinde yalnızca ve yalnızca Ainulindalë’de görmüyoruz. Mesela Rivendell’de Frodo bir müzik duyar ve büyülenir, “melodilerin en güzeli” şeklinde geçer bu kısım. Külliyatın neredeyse her yerinde buna örnekler bulabiliriz. Bununla kronolojik anlamda ilk defa karşılaştığımız için de Ainulindalë çok önemli.
Tema
Ainulindalë, bunun yanında iyi ve kötünün çatışmasının ilk örneği olduğu için de çok önemli evren için. Zira bu tema yalnız bu eserde değil, külliyatın geri kalanında da bolca işleniyor. Ainulindalë, bize evrenin geri kalanı için bir ipucu oluyor o halde. Yani Tolkien külliyatında olup bitenleri anlamak için önemli bir basamak. Örneğin Melkor’un öfkesine ilk defa burada rastlıyoruz, Melkor ve Eru Ilúvatar çatışmasını ve Valar ve Melkor çatışmasını da ilk defa bu öykü içinde görmüş oluyoruz.
Şuna da dikkat etmek lazım ki bu iki çatışmada da üstün gelenin iyi taraf olması, kötülüğün tamamıyla sona ermiş olduğu manasına gelmiyor. Çatışma asla nihayete ermiyor, eninde sonunda biri yeniden ayaklanıyor. İyilik ve kötülük birbiri sayesinde ayakta kalmaz mı zaten? Kötü bir güç olmadan iyinin değerini bilmek zordur sonuçta. Ainulindalë’deki iyi-kötü çatışması da bana bunu hatırlatıyor.
Bayılıyorum bu hikâyeye be!
Özetle Ainulindalë, bize Tolkien külliyatının büyük bir kısmı için bir kapı aralamış oluyor. Yalnızca karakterler için değil, diğer eserlerdeki temalar ve semboller için de bir örnek olmuş oluyor. Ayrıca Ainulindalë, bizim için bir ilk izlenim. Birçoğumuz Lord of the Rings veya Hobbit sayesinde bu evrenle tanıştık, farkındayım, ama kronolojik sırayla baktığımızda Ainulindalë en başta geliyor. İlk izlenim kelimesini evrenin önemli karakterlerinin büyük bir kısmıyla burada tanıştığımız için kullanıyorum.
Ainulindalë etkileyici olmasaydı evreni merak etmezdik. Melkor’un bile bizi kendine çeken, devamını merak ettiren bir yanı yok mu? Neyse ya, çok konuştum. Çok da övdüm. Ama siz söylesenize, hak etmiyor mu şimdi?
Elbette üzerine daha birçok şey söylemek mümkün fakat ben burada aynı Melkor’un müdahalesinden sonraki ezgi gibi sessizliğe gömüleceğim. Sizin de söylemek istedikleriniz varsa lütfen beni yalnız bırakmayın, yorumlara davet ediyorum hepinizi. Hadi şimdilik görüşmek üzere. Namárië!
2 Comments
Muhteşem ötesi bir eser tekrar okumak istediğim bir kitap. Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit de çok güzel ama Silmarillion çok ayrı bir şey. Böyle bir seriye başlamış olmanız da beni çok mutlu etti açıkçası. Daha anlatıcak ne hikayeler üstüne konuşulacak ne olaylar var ufff be.
Hurinin çocuklarını bekliyoruz bir sonra ki film olarak.