Yeniden merhaba hepinize, değerli Orta Dünya geekleri! Bu yazıda Quenta’nın ilk bölümü, Günlerin Başlangıcına Dair’den bahsedeceğim, yavaş yavaş yol alırken arada da müdahale edip bazı yerlere heyecanlı heyecanlı notlar ekleyeceğim. Bol bol da önceki yazılara atıfta bulunacağım, haberiniz olsun, o yüzden eğer okumadıysanız şu ana kadar yazdığım Silmarillion Antolojisi yazılarına da bir göz atmanızı tavsiye ederim.

Böylece J.R.R. Tolkien’i de ölümünün kırk yedinci yıl dönümünde, onun yarattığı bu benzersiz evreni biraz daha tanıyarak, biraz daha hatırlayarak anmış olacağız. Fantastik edebiyata apayrı bir boyut kazandıran, hepimizin kalbinde kocaman bir yer edinen bu evreni yaratan eşsiz yazarımız Tolkien’e bir kez daha teşekkür ediyoruz, saygı ve sevgimiz sonsuzdur diyoruz. Hadi, Günlerin Başlangıcı’na gidelim!

Arda bugünki halini almadan, dünya sessiz ve sakinken çıkar İlk Savaş. Hangi savaş bu biliyor musunuz, şurada anlattığım Tulkas’ın Arda’ya inip Melkor’a karşı Valar’a yardım etmeye geldiği savaş işte. Başlarda üstün gelen Melkor, Tulkas’ın gelmesiyle geri çekilir ve Arda’yı terk eder. Sıradan bir yenilgi değildir bu, Melkor adeta aşağılanır: Tulkas, onun yüzüne kahkaha atmıştır! Böylece Melkor, Arda’yı terk etmiş olsa da bir Vala’ya yenilmenin getirdiği nefret duygusuyla karanlıklara siner.

Lambalar Çağı

Melkor’un gidişini takiben Arda’da uzun süren bir barış dönemi başlar. Yavanna, tohumlarını Arda topraklarına eker; denizleri, toprakları düzenler. Fakat Arda karanlıktır- bu nedenle Yavanna, Aulë’ye giderek ondan Arda’yı aydınlatmasını ister. Aulë de böylece iki adet lamba yapar: Illuin, -yani Gök Mavisi- ve Ormal -yani Yüksek Altın- denir bu lambalara. Illuin, Orta Dünya’nın kuzeyindedir, Helcar adı verilen kulenin üzerinde durur. Ormal ise güneyde, Ringol adı verilen kulededir.

Silmarillion’un eski versiyonlarından birinde Helcar’ı Valar değil, Melkor inşa etmiş ve bir kule değil buzdan yapılmış bir sütunmuş. Valar henüz buz diye bir maddenin varlığından haberdar değilmiş. Bununla ilgili bir anekdot daha vereceğim fakat şimdilik hikâyeye geri dönelim diyorum.

Yavanna sayesinde topraklar bereketlenir, canlılar yaşamaya başlar. İki ışık kaynağı arasında kalan Almaren adacığı, ki bu isim Quenya’da “kutsal mekan” demektir, Valar’ın Orta Dünya’daki ilk evi olur. Valar orada dinlenerek Arda üzerinde başardıklarını izler. İşte burada, Arda’nın Baharı sırasındaki şenliklerde Tulkas, Nessa ile evlenir. Evlenmesinden kısa bir süre sonra da Arda’nın sakinliğine güvenerek, bitkinliğine yenik düşer ve uzun süren bir uykuya dalar.

Arda’nın Baharı’nın Sonu

Arda her ne kadar sessiz ve sakin gözükse de perde arkasında işler tam olarak böyle değildir zira Melkor boş durmamış, ajanlarını göndermiştir bile. Arda’da kendi yokluğunda olan biten her şeyden haberi vardır. Arda’nın ışıklarını, Valar’ın neşesini kıskanır. Öyle bir yere saklanmıştır ki Valar, onun saklandığı yeri Illuin’in ışığı yüzünden göremez. Melkor kaybolmamıştır yani, yalnızca geri dönmek için doğru zamanı bekliyordur. Eh, onu en başında Arda’dan kaçmaya zorlayan Tulkas’ın uyumasıyla da bu zamanın artık geldiğine hükmeder ve Arda’nın iki lambasının da aydınlatmadığı kuzey dağlarının ardında, Angband’ın ilerisindeki Demir Dağlar’ın altında kendine adına Utumno denen bir kale inşa eder.

Melkor, Utumno’dan müdahale etmeye başlar Arda’ya. Arda Baharı onun yüzünden yarıda kesilir. Yavanna’nın emek verdiği toprak kirlenir, yeşillikler de yabani otlar ve bataklıklarla dolar. Ormanlar kararır, hayvanlar canavarlara dönüşerek toprağı kana bularlar. Melkor’un kıskançlığı ve öfkesi böylece sona ermez elbette, çok kıskandığı o ışığın kaynağı olan iki lambayı, Illuin ve Ormal’ı da yok eder. Illuin’in düştüğü yerde oluşan denize Helcar Denizi denir, Ormal’ın düştüğü yer de Ringol Denizi’dir.

Dağılan sütunların döküldüğü toprak parçalandı ve denizler karıştı ve lambalardan kavurucu bir ateş sızıp yeryüzünün dört bir yanına yayıldı. İşte bu felaketler Arda’nın biçimi, denizlerin topraklarla olan uyumu bozuldu ve hiçbir zaman, Valar’ın emek döküp verdikleri o şekiller bir daha yapılamadı.

J.R.R. Tolkien, Silmarillion, İthaki Yayınları, Çev:Berna Akkıyal

Tam burada düşük çeneli yazarınız olarak bir kez daha çenemi açacağım, büyüyü bozup müdahale edeceğim zira söylemek istediğim ilginç bir dipnot daha var: Silmarillion’un eski versiyonlarından birinde Valar, Melkor’un yaptıklarını görünce onunla ateşkese gitmek istemiş. Böylece barışmışlar ve lambaları eski haline getirmek için ondan yardım istemişler. Melkor, onlara yardım etmeyi kabul etse de gönlünden haseti kopartamamış tabii. Valar’a, lambaları tamir ederken kullanabileceklerini söyleyerek buz vermiş. Onlara bu buz eriyene kadar ne isterlerse yapmalarını fakat buz eridikten sonra lambanın ışıklarının da söneceğini, Arda’ya karanlığın çökeceğini ve Arda’nın ayakta kalamayacağını söylemiş. Şu an elimizdeki hikâye ise bundan çok farklı.

Melkor, Manwë’nin sesini ve Tulkas’ın ayak seslerini duyar ve kalesine kaçar. Olanları gören Valar, güçlerini Melkor’u alt etmektense Arda’yı eski haline döndürmek için harcar. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, Arda hiçbir zaman eskisi kadar güzel olamaz. Arda’nın Baharı da işte böyle sona erer.

Almaren’i terk eden Valar, Aman Diyarı’na gider. Yaşadıkları yeri bu defa surlarla çevirirler ki Melkor bir daha saldırırsa haberleri olsun, böylece Pelóri duvarları yükselir. Pelóri’nin en yüce dağının zirvesinde, Taniquetil’de, Manwë’nin tahtı kurulur. Taniquetil’e daha sonra Amon Uilos da denir ki bu Sindarin’de “ebedi beyaz dağ” demektir. Manwë dışındaki Valar da Valinor denen bölgeye yerleşir.

Kutsanmıştı bu yurt, Ölümsüzler mesken tutmuşlardı çünkü onu ve burada hiçbir şey ne solar ne sararırdı, tek bir leke dahi görünmezdi tek bir çiçekte, bir yaprakta dahi, ne illetler bulaşabilirdi buradaki herhangi bir canlıya, ne de yok oluş; taşlar ve sular dahi kutsanmıştı çünkü.

J.R.R. Tolkien, Silmarillion, İthaki Yayınları, Çev:Berna Akkıyal

Valinor’un İki Ağacı

Böylece yavaş yavaş yerleşim yerleri, şehirler kurulur. Yavanna’nın kutsadığı Ezellohar şehri bunlar arasında en önemlileridir zira o sık sık buraya oturup güçlere dair şarkılar söylerken Nienna da onu gözyaşları içinde izler. Bir gün, Yavanna’nın şarkılarını söylediği anda toprakta iki filiz belirir. Bu filizler Yavanna’nın söylediği şarkılar eşliğinde uzayarak çiçeklenir. Yavanna’nın en kadim eseri olan Valinor’un İki Ağacı da böylece doğar. Birine Telperion, öbürüne Laurelin denir. Birinin ışığı sona erince öbürü devralır, aydınlatır Valinor’u. Ezellhohar’ı o kadar sevmişlerdir ki buranın çevresinden pek kaybolmazlar: Valar, Máhanaxar denen konseylerini bu şehrin ilerisine kurar.

Valinor’u pek fazla terk etmez Valar. Manwë, özellikle, Taniquetil’i neredeyse hiç terk etmez: Oturduğu yerden her yeri izler. Kartalları sayesinde yurdun dört bir köşesinden haberdar olur. Bütün bu kudretine rağmen asla haber alamadığı bir şey vardır: Melkor ve yardımcıları.

Zaman içinde Elfler ve İnsanlar da yeryüzüne yerleşmeye başlarlar. Yalnız onlar Ainulindalë ezgisini pek anlamadıklarından ötürü Ainur’un işlerine pek karışmazlar, böylece Ainur da onların efendisinden ziyade yol göstericisi olur.

Bir Elf on binlerce yılın yorgunluğuna düşmedikçe, yıllar ve çağlar alt edemez gücünü ve öldüklerinde de Valinor’un Mandos salonlarında bir araya gelirler, geri de dönebilirler buradan zamanla. Oysa İnsanlar ölmeye ve dünyayı terk etmeye mahkumdur, bu yüzden Misafirler ve Yabancılar denir onlara. Kaderleri ölümdür onların, Ilúvatar’ın ihsanı, öyle bir hediye ki Zaman geçip de yıprandıkça Güçler bile imrenir.

J.R.R. Tolkien, Silmarillion, İthaki Yayınları, Çev:Berna Akkıyal

Derin bir nefes alıyorum şimdi. Bir büyülü yolculuğun daha sonuna geldik, bu kapıyı da böylece kapatmış olduk. Bir önceki yazıda da dediğim gibi, başlangıcın başlangıcındayız henüz. Hikâyemiz devam ediyor. Valar da, elfler de, insanlar da, Melkor da tekrar karşımıza çıkacak, merak etmeyin. Şu ana kadar keyif alıyor musunuz bilemem, sadece umut edebilirim çünkü ben yazarken gerçekten de inanılmaz eğleniyorum. Yalnız olmadığımı düşünmek iyi hissettiriyor! E hadi o zaman, kalkayım ben artık.

J.R.R. Tolkien’i bir kez daha anıyoruz, ardında bıraktığı bu muhteşem evren için ona yeniden teşekkür ediyoruz. Saygılarımız, sevgilerimizle! Bir sonraki Silmarillion geekliğinde görüşmek üzere, namarië!

Author

Batı Edebiyatları okur, kedi sever. Bir de buralarda yazıp çizer. @mightbeyagmur

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.