Geekliğin tek formu kesinlikle değil ancak büyük bir kolu, fantastik ve bilim kurgu yazınından geçiyor. Klasik edebiyat sevdalıları ve kitap kurtları için çoğunlukla hafif okuma olarak karşılanan bu alanların, geek dediğimiz karakter özelliğinin artık bir alt kültür olmaktan çıkmasından ve popüler kültürün tahtına yerleşmesinden sonra, yükselişe geçmeleri kaçınılmaz elbette. Gerek yaş gerek çevre itibariyle fantastik edebiyat okumaya, temel klasiklerden ve hatta onlardan da sonra başladım; neticesinde ise ömrüm boyunca sürdüreceğim okuma serüvenimin bu kısmında, fantastik edebiyat serilerini keşfediyorum. Fakat şöyle bir sorun var: Benimle aynı yollardan geçmişlerle bunları konuşamam; yeni çevrem ise belirli bir serinin, altmış beşinci kitabını okumakla meşgul… Derdimi anlatabildim mi?
O zaman, bu sayfalar ne güne duruyor? Sizin maceranız birebir benim gibi olmasa bile, her yeni kitap bir evren ve herkes bunun bir yerinden başlıyor. Özellikle bencileyin bu serüvene katılmak isteyen ama bir yandan da nereden giriş yapacağını bilemeyip bocalayanlar için, ayrıca bir sohbet alanı yaratabilirim belki. Her okuduğum yeni fantastik yahut bilim kurgu / fantastik serisinin ilk kitabı için, biraz bu sayfaları meşgul etmek istiyorum. Böylece her biri en az birkaç kitap süren, herkes bir başkasına tutkuyla bağlandığından hangisine başlayacağınızdan emin olamadığınız, bütün forumlarda hepsi övüldüğünden hangisini gerçekten seveceğinizi kestiremediğiniz seriler için, sadece ilk kitapları kapsayan bir izlenim de verebileceğime inanıyorum. Bu da bizlerin fantastik serüveni olsun!
Serüvenimin ilk kitabını, hazır yolda beklenen bir filmi olduğu için Dune olarak belirledim. İçiniz rahat olsun, yazılarda kitaplarla ilgili temel ve genel bilgiler dışında hiçbir şekilde spoiler bulunmayacak. Neticede okumak isterseniz, keyfinizi baltalamak en son istediğim şey olurdu. Ha, bir de zaman zaman Geekyapar’ın güzide kitap kulübü SAGA ile birlikte yürüyeceğizdir; benim dışımda yorumlar da duymak yahut gelecekten haber almak isterseniz, şuraya da bakabilirsiniz.
Ne Anlatıyor Bu Seri?
İlk kitap itibariyle seri için, seçilmiş kişi kehanetine giden yolda, bir dükün henüz 15 yaşındaki oğlunun hayatını anlatıyor diyebiliriz. Tabii ki bu fazlasıyla düz ve genel bir yorum olur zira Dune’un ilk kitabından hareketle hikâyeden çok anlatılışının, atmosferinin ve devamı için kurduğu temellerin daha ön planda olduğunu; serinin de bu yönüyle parladığını belirtmemiz daha doğru olacaktır.
Dili ve Üslubu Nasıl?
Dune serisinin ilk kitabının belki de böyle bir eserde karşılaşmayı beklemeyeceğiz kadar oturaklı ama akıcı bir dili var. Kitap sizi, artık klişeleşmiş “ilk 50 sayfa” kuralına sokmadan hemen, ilk sayfalarından itibaren ele geçirmeyi başarıyor. Dili için edebi denemez, hatta fantastik evrene özgü terminoloji dışında konuşma diline yakın da bir dili var ancak az önceki başlıkta da söylediğim gibi, üslup çok önemli ve Dune, üslubu ile kitabın çok büyük bir bölümünde sizi çepeçevre sarmalayıp yaşananlara ve yaşanacak olanlara dikkatinizi vermenizi, burada kendinize bir ışık görmenizi sağlıyor.
Serinin devamı hakkında bu yazılarda konuşmuyoruz ve ben de devamını, bu yazı itibariyle okumadım. Ancak ilk birkaç sayfa, insanların Dune’u neden bu kadar sevdiğini anlamam için, tam olarak da bu üslup sebebiyle yeterli gelmişti. Yazarın sizi ne çok gerçekçi bir zeminde tutan ne de çok yabancılaştıran bir tarzı var ve bence bu, bambaşka bir gezegende geçen bambaşka bir hikâye için önemli. Hikâye olağan bir hikâye dahi olsaydı, insanlar Dune’u anlatım tarzı sebebiyle yine kendilerine yakın bulacaklardı diye düşünüyorum fakat bunlar benim kendi çıkarımlarım elbette.
Ne Kadar Uzun?
Toplamda altı kitabı bulunan serinin ilk kitabı, sözlük ve açıklamalar kısmıyla birlikte 712 sayfa. Diğer beş kitabın uzunlukları ise değişkenlik gösteriyor; 300 sayfalık bir devam kitabı da var, 500 civarında da.
Dimağımızda Bıraktığı Tat Nasıl?
Bu biraz çetrefilli bir soru. Hemen her zaman bir kurgusal yaratma için öznel zevkler devreye girer ama Dune serisinin ilk kitabı için bunu biraz daha fazla aklımızda tutmamız gerekiyor. Kitabın ilk yarısından biraz daha fazlası bazılarımızın zihninde daha güzel tatlar bırakacak; son kısımları ise bazılarımızın zihnini daha çok mutlu edecek bir yapıda.
Kitabın aşağı yukarı %75’lik bir kısmında evrene ve karakterlere dair pek çok şey öğreniyoruz. Bunu da sakince, detaylı ve belirli bir noktaya kadar anlaşılır şekilde takip ediyoruz. Bu kısımda karakterlerin motivasyonları, yaşamları ve neyi neden yaptıkları konusunda empati kurmamız daha fazla mümkün oluyor; onları tanıyor ve sonraki hamlelerini az çok biliyor gibi hissediyoruz ve bu sebeple özellikle karakter gelişimleri zihinde oturmuş şekilde yankı buluyor. Yeni bir evrene girerken bu tarz bir anlatımı tercih edenler için çok güzel.
Kalan %25’lik son kısımda ise bunlardan ziyade ileriye yönelik yatırım yapma ve hikâyeyi bir sonuca bağlama düşüncesi ön plana çıkmış. Bu da ister istemez o ana kadar, bir 500 sayfadır alışageldiğiniz tarzın acele etmesine sebep oluyor. Karakterlerin motivasyonunu o kadar da rahat çıkartamıyorsunuz, bazı şeylerin var olduğu bu sefer size sadece söyleniyor ve yatırım yaptığınız bazı olaylar da çok çabuk son buluyor. Spoiler vermeme sözüm olduğu için ancak bu şekilde anlatabilirim. Fakat serinin devamına yönelik yatırımın yapılması ve daha eylemli, hızlı bir şekilde olayların işlenmesi de bu tarz bir anlatımı yeğleyen insanları daha fazla mutlu edecektir.
Evren İlgi Çekici Mi?
Hem de çok. Bu söz öbeğini böyle basit bir tavlama tekniği olarak algılamayın lütfen çünkü tek bir dünyayı yahut kara/su parçasını değil de birden fazla gezegenin farklı karakteristik özellikleriyle bir arada bulundukları bir sistemi yeni baştan anlatan bir kitap için, “Hem de çok” daha farklı bir şey ifade edecektir. Elbette ki ana odakta bir ya da iki gezeden tutuluyor, elbette ki diğerleriyle ilgili daha itibari bilgiler veriliyor ama büyük resimde, sadece ilk kitabı bitirdiğinizde bile bu sistemin nasıl yönetildiği, nasıl ulaşım sağladığı, nasıl eğitim aldığı, nasıl geçindiği, nelerden geçerek sizin okuduğunuz yere ulaştığını, hatta nasıl ürediğini bile net bir şekilde biliyor oluyorsunuz. Sizde merak uyandıran ve henüz değinilmeyen şeyler ise “Acaba böyle mi?” gibi teorilerden ziyade, aradaki boşlukları daha net bir şekilde doldurmak üzere kalıyorlar.
Arrakis’in daha çok Dune ismiyle bilinen bir çöl gezegeni olduğu, buradan baharat denilen bir maddenin çıktığını, kum solucanlarını ve daha birçok şeyi zaten birazcık baktıysanız bile Dune serisi hakkındaki en genel detaylardan biliyorsunuzdur. Fazladan en ufak bir detay daha vermek istemiyorum. Sadece buranın gerçekten yaşayan bir gezegen olduğunu, hikâyede ekolojinin en az bizim bugün uğraştığımız krizler kadar önemli kullanıldığını ve mitoloji de arıyor olsanız, tarih de arıyor olsanız, ucundan kıyısından siyaset de arıyor olsanız Dune’da mutlaka ilginizi çekecek bir şeyler bulacağınızı söyleyerek bu bahsi kapatıyorum.
Kimler Sever?
Ucundan kıyısından bilim kurgu ile teması olan herkes Dune’u sever bence. Daha özelde liste çıkartmaya kalksam sayfalarca sayarım, kimseye de bir faydası olmaz açıkçası. Bir önceki başlığın son cümlesinde de söylediğim gibi Dune’da ilginizi çekebilecek, farklı alanlardan çok fazla şey var. Star Wars seviyorsanız Dune’u seversiniz, Star Trek seviyorsanız da Dune’u seversiniz. Otostopçunun Galaksi Rehberi ama ayağı daha yere basıyor derseniz de seversiniz.
Fantastik türü için biraz daha seçici davranabiliriz belki ama gene de az çok kaliteli fantastik eser tükettiyseniz Dune’un ilginizi çekmemesi için hiçbir sebep yok. Yüzüklerin Efendisi‘ne alaka duyduysanız da Game of Thrones ilginizi çektiyse de sevebilirsiniz yani. Liste böyle gider.
Bana sorarsanız hatta bu iki türü nefret seviyesinde değilse sevmeyen yahut hiç okumamış herhangi bir kişi de Dune’un ilk kitabını okuyup beğenebilir. Bu açıdan türe özgü bir merakın var olmasının gerekmediğini düşündüğüm gibi, kitabın sizi nereden olduğu değişmekle birlikte bir yerinden tutacağını da savunuyorum. Böyle özellikle belirli bir şey aramayan, sadece yeni ve değişik bir şeyler okumak isteyen ve “Güzel bir kitap var mı” diyen birine de önerilebilecek bir kitap kısacası.
Kimler Sevmez?
Kimler sever sorusuna bilim kurgu yahut fantastik türünü sevenler kesin sever diye cevap verdiğim için, burada ne yapsam ben de çok bilemiyorum açıkçası. O yüzden sevmek/sevmemek yerine bu yazı için benzerlik/benzemezlik konuşabiliriz belki dedim.
İlla Harry Potter beklerseniz mesela ona, ne temaları ne anlatış biçimi ne de odağı açısından benzemiyor. İlla Kralkatili Güncesi beklerseniz de aynı şekilde. Yerdeniz Büyücüsü ile kültürel ve coğrafi kullanımlar açısından belki belirli bir ortaklık söz konusu olabilir ama büyü kısmında elenir. The Witcher dedik diyelim; Witcher seviyorsanız Dune’u sevme ihtimaliniz var ama aralarında yine temasal, odaksal, anlatımsal benzerlik bulunmuyor.
İyisi mi biz şöyle diyelim; fantastiği, bilim kurguya tercih ediyorsanız sevmeyebilirsiniz. Bilim kurguyu da daha ziyade Geleceğe Dönüş yahut Doctor Who minvalinde tercih ediyorsanız Dune sizi pek açmayabilir. Hâlâ sevmezsiniz demiyorum bakın, çok fazla sevmeyebilirsiniz diyorum.
İkinci Kitabı Açtırır Mı?
Dune’un ilk kitabını okuyup da sevdiyseniz neden olmasın? Ben ilk kitabı boş vaktim de olduğu için bir tek günde bitirdim, hemen ardına da oturduğum yerden sonraki kitapları sipariş ettim. Ama eğri oturup doğru konuşmam da lazım gibi hissediyorum, lütfen alınıp gücenmeyin, serinin devamını okumazsanız da içiniz içinizi kemirmeyecektir. Bu tarz bir ikinci kitabı açtırmak değil yani bahsettiğimiz şey. Nitekim herhangi bir serinin ilk kitabını sevdiysek zaten ikincisini okuyacağızdır ya da okumak isteyeceğizdir otomatik olarak, değil mi?
Biraz tekrara düşeceğim ama bu sorunun cevabı da ister istemez zihnimizde bıraktığı tat ile ilgili. Eğer önceki başlıklarda biraz daha detay vermeye çalıştığım üzere kitabın ilk %70-75’lik kısmını daha bir hevesle okursanız, son kısmının ardından ikinci kitaba devam etmek konusunda daha isteksiz olabilirsiniz. Çünkü bu ilk kısmı sevdiyseniz o zamana kadar hoşunuza giden pek çok şey tatmin edici olsun olmasın, kitabın sonunda bir sonuca bağlanıyor ve sonrası artık sizin bu evrene ne kadar daha yatırım yapmak istediğinize kalıyor. Yok eğer son kısmı da bayıla bayıla okuduysanız zaten sonrasında olacakları merak eder hâlde oluyorsunuz, ikinci kitabı açacaksınızdır.
Kendi adıma ilk kitabın ardından Dune evrenine daha fazla emek vermek istediğime karar verdim. Fakat bu hikâyesinden ve gelecek olanlara merağımdan ziyade güzel bir eser okumuş olmam; aynı yazarın diğer esererlerinden de aynı tadı almak istememle ilgili bir durum. Son tahlilde ne olursa olsun, Dune nitelik açısından bence kaliteli bir eser ve herkesin de okumasını tavsiye ederim.
Adı sanı duyulan, oranızdan buranızdan çekiştirilerek okumanızın tavsiye edileceği büyük seriler için yazacağım, ilk kitaplar özelindeki serüvenim devam edecek. Sonraki yazılar için sizlerden de tavsiye yahut öneri almayı çok isterim. Kim bilir, belki kendinizi adamaya cesaret edemediğiniz seriler vardır, onları yazarsınız? Bu serüvenin neresinde olursanız olun, bana katılır; bazen yön gösterir bazen benimle keşfeder bazen de “Hoop, orada dur!” derseniz, müteşekkir olurum.
3 Comments
Serinin dördüncü kitabını bitirmiş biri olarak yazıyı çok beğendim. Gayet yerinde ve hoş bir yazı olmuş. Ayrıca Dune serisini bütün geeklere şiddet ile öneririm.
Ben de üçüncü kitabı bitirmek üzereyim, seriyi tamamlamaya niyetliyim 😄 Teşekkür ederim yorumunuz için 🥰
Kitabı okuduktan sonra bu yorumu aradım sanırım hislerime tercüman oldu.
Kitabın ilk %70 lik kısmını severek okuduğum ama yazarın elinde sanki 200 kağıdı kalmış gibi en kritik olayları, savaşları, siyaseti o 200 sayfaya sığdırmak zorundaymış gibi her şeyi aceleye, oldu bittiye getirmesi bende hayal kırıklığı yarattı.