Brent Weeks’in Işık Yaratan serisinin ilk kitabı Kara Prizma’yı okuyalı uzunca bir zaman geçti. Fakat az çok o zamanlarda, modern fantastik edebiyat serüvenime de başlangıç yaptığım için, o zamandan bu zamana daha net tecrübeler kazandım. Bu sebeple adı sanı duyulmuş, en az bir sefer oranızdan buranızdan çekiştirilerek “Mutlaka okumalısın” denmiş serilerin ilk kitaplarını okuyup, bir ilk izlenim yakalama serüvenime Kara Prizma’yı dâhil etmek istedim.

Sizin fantastik yahut bilim kurgu / fantastik türüyle maceranız birebir benim gibi olmasa bile her yeni kitap, yeni bir evren demek ve herkes, bir yerinden başlayarak giriyor bu evrenlere. Nereden giriş yapacağını bilemeyip bocalayanlar için, herkes bir başkasına tutkuyla bağlandığından hangisine başlayacağından emin olamayanlar için, bütün forumlarda hepsi övüldüğünden hangisini gerçekten seveceğini kestiremeyenler için, sadece ilk kitapları kapsayan birer izlenimin yer aldığı bir serüvene girişmek istedim. Bu da bizlerin fantastik serüveni olsun!

Kara Prizma’ya geçmeden önce, içlerimizi de bir ferahlatmak lazım: Kitapla ilgili arka kapağına yazılamayacak şeyler söylemeyecek; temel ve genel bilgiler dışında hiçbir spoiler vermeyeceğim.

Ne Anlatıyor Bu Seri?

Kara Prizma, ışık tayfları kullanılarak büyü yapılabilen bir dünyada, tüm renkleri büyü yapmak için kullanabilen Prizma unvanlı bir hükümdarın etrafında şekilleniyor. Bu hükümdar, yönetici sorumluluklarını yerine getirmekte ve hayatındaki birtakım sorunlarla boğuşmaktayken 16 yıldır varlığından haberdar olmadığı gayrimeşru bir çocuğunun olduğunu öğreniyor. Sonrasında da olaylar gelişiyor.

Dili ve Üslubu Nasıl?

Serinin ilk kitabında yazarın dil ve üslubunun bana hitap etmediğini söylemem lazım. Ardı ardına yanlış kullanılan sıfatlar insanı özellikle rahatsız ediyor ve eğer fazlaca kitap okumuş biriyseniz, genel itibariyle günlük konuşmadan çok öteye gidemeyen bir üsluptan da rahatsız olabilirsiniz. Bunu abartmak yahut kusur bulmak için söylemiyorum; yeri gelip de güzel bir cümle okuduğunuzda, önceki iki yüz sayfada benzerine rastlamadığınız bu cümlenin, aynı yazardan çıkıp çıkmadığını merak edebileceksiniz. Hatta kendi adıma Türkçe okuduğum için, çevirmenin elinden geldiğince kendisinden kattığını, geliştirdiğini düşündüğüm yerler oldu.

Öte yandan güzel ve orijinal bir konu bulmaktan çok, iyi bir şekilde anlatabiliyor olmanın önemli olduğunu düşünen insanlardan biriyim. Eğer sizler edebi zevklerin yerinin ayrı, fantastik ve güzel bir hikâyenin keyfinin ayrı olduğunu düşünüyorsanız bunu dikkate almayabilirsiniz.

Ne Kadar Uzun?

Serinin üzerinde konuştuğumuz ilk kitabı 728 sayfa. Seriye bağlı, bir kısmı yazının tarihi itibariyle üçü Türkçe’ye çevrilmemiş dört kitabı daha bulunuyor. Diğer kitapların uzunlukları 700 ile 900 sayfa arasında değişiyor.   

Dimağımızda Bıraktığı Tat Nasıl?

Kara Prizma, karakter yazımı ve anlatımda büyük sorunları olduğunu düşünsem de aklımda azalsa da düşmeyen temposu, heyecan uyandıran sahneleri ve aynı kitap içerisinde beni iki kere şaşırtabilmesiyle kalan bir kitap oldu.

Bu, her anlamda bir seriye giriş kitabı diyebiliriz. Kendini birçok şeyi ileride açıklamak üzere tanıtmaya adayan ve sizi bıraktığı yerde de çıkılacak bir sürü macera olduğu belli edilen bir kitaptan bahsettiğimiz için, muhtemelen sizin de dimağınızda benzer tatlar kalacaktır.

Evren İlgi Çekici Mi?

Kitap, görece uzun bir kitap olduğu ve ilk görevini size bu dünyayı, içerisindeki karakterleri tanıtmak olarak belirlediği için, ilk yüz–yüz elli sayfasını ite kaka atlatmak zorunda kalabilirsiniz. Bu cümlem, aslında pek çok kitap için geçerli olan bir durumu belirtiyor olabilir tabii. Bu kısmı aştıktan sonra ise merak duygusu kamçılanıyor. Elli sayfa çok hareketli olmayan ve dünyayı, karakterleri tanıtmaya yönelik bir anlatım varsa, sonraki elli sayfada da mutlaka bir dövüş veya bir savaş gibi büyük bir hareket ve entrika dönüyor. İnsan ne çok yoruluyor ne de çok sıkılıyor kısaca.

Kara Prizma, ilk izlenimde iyi kurulmuş ve üzerine düşünülmüş bir dünyada geçiyor, bu kadarını söylemek güvenli. Dünyada büyünün nasıl işlediği, Tavşan’ın şuradaki yazısında üzerinde durduğu hard magic’e dâhil olacak şekilde detaylı anlatılmış. Büyüyü kullanabilenlerin oluşturduğu sınıflar ve alt sınıflar belirlenmiş. Bunun yanında büyü ve büyüyü kullanmanın bir bedeli var; istisnalara kadar net bir şekilde bunlar işleniyor. Dünyada yer alan bölgeler, buraların genel özellikleri ve üzerlerinde yaşayan insanlar da aynı şekilde, roman boyunca size anlatılıyorlar. İnanç sistemlerini, ekonomik kaynaklarını, politik durumlarını biliyorsunuz ve zaten hikâye de bunlarla ilişkili şekilde ilerliyor.

Bütün bunlardan hareketle genel itibariyle fantastik türü seviyorsanız Kara Prizma’nın dünyası çok ilginç ve görülmemiş şeyler vaat etmese yahut hayal gücünüzü harekete geçirecek şekilde kurulmasa da keşfetmesi eğlenceli olabilecek bir evren. Bana sorarsanız ilk kitaptan hareketle evren değil, tanıştığım karakterler ve onların arasındaki ilişkiler ağı, daha ilgi çekiciydi.

Kimler Sever?

Çoğunlukla fantastik edebiyat eserleri okuyanlar için bu kitabı sevmemeye bir neden yok denilebilir. Bu bir fantastik edebiyata giriş yapma kitabı değil; türü biraz, en azından önce sözlük kısmını karıştırarak okumaya başlayacak kadar tanımanız elzem. Sonrasında Tolkien beklemezseniz büyük hayal kırıklığına uğramazsınız.

Büyünün olağanüstülüğünde ve sınırlarınızı genişleticiliğinde değil de matematiğinde daha fazla yer alıyorsanız, soyut şeyleri kalem kâğıda ihtiyaç duymadan kafanızda somut hâlde canlandırabilmek için çok zaman harcamıyorsanız ve bunlarla uğraşmayı seviyorsanız Kara Prizma’dan çokça hoşlanmanız mümkün. Ayrıca kitap içerisinde denizcilik ve deniz taşıtlarıyla ilgili çok güzel teknik kısımlar var, ilgilileri de bu kısımlara bayılacaktır diye düşünüyorum.

Bunların dışında liderlik arayışlarını, entrikaları ve plot twitstleri seviyorsanız, bunlar da hikâyeye kapılabilmek için artı sebepler. İlk kitaptan yola çıkılarak hikâye, merak uyandırıcı gözüküyor.

Kimler Sevmez?

Okuduğu kitaplardan edebi ve estetik zevk almayı öncelik hâline getiren herhangi bir kişinin bu kitabı sevmeyeceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu kısmı zaten dil ve üslup başlığı altında açıklamıştım.

Bir başka açıdan, eğer sizi bu diyarlardan ve bazen tarih kitaplarından okuduklarınız bazen ailenizden dinledikleriniz bazen de kendi yaşadıklarınızdan tecrübe ettiğiniz gerçeklikten ayrılmak; onun yerine fantastiğin de bir çıkışı olan “kaçış”a sığınmak istiyorsanız, pek tatmin olmayabilirsiniz. Büyü var ve tüm hesaplamalarıyla yerinde ancak üzerinde yaşadığımızdan daha büyülü bir dünyadan da bahsetmiyoruz.

Son olarak biraz daha kaderini gerçekleştirmek, biraz daha dünyanın yükünü omzunda taşımak, biraz daha büyük gücün büyük sorumlulukları altında ezilmek, biraz daha ihanete uğramak, biraz daha mehdiler-kurtarıcılar yahut sahte kurtarıcılar hakkında çok da özgün olmayan şeyler işitmek istemezseniz, bu kitaptan da uzak durmak isteyebilirsiniz.

İkinci Kitabı Açtırır Mı?

Kara Prizma, kendi içerisinde tamamlanan bir hikâye sunmuyor okuyucusuna; bir başlangıç yapıyor. Nitekim kendisi bir serinin ilk kitabı zaten bunu bekliyor da olabilirsiniz. Bu durumu bir kenara bırakarak düşünsek bile kitabı bitirir bitirmez elinizde ikincisi varsa, en azından bir açıp bakmamak elde değil. Daha önce de söylemiştim sanırım, kitabın bittiği yer sizde hikâyenin asıl başladığı yer gibi bir his yaratıyor. Bir de eğer tanıdığınız karakterleri sevip, başlarına neler geleceğini merak ettiyseniz zaten devam etmemek için sebebiniz de kalmıyor.

Öte yandan elinizde ikinci kitap yoksa ve bir süre ulaşamayacaksanız, aklınızda büyük bir yer bırakmama ihtimali var diyebilirim. Mutlaka seriyi okuyup her kitaptan sonra bir diğerini geçirmek için sabırsızlananlar vardır. Ben naçizane bu yazının yazarı olarak, aradan iki yıl geçmesine rağmen içimde böyle bir dürtünün uyanmadığını belirtebilirim. Elbette devamını merak ediyorsunuz, etmemek elinizde değil ancak uzun vadede bu kitap, hayatınızda genişçe bir yer kaplayacak türden de değil sanki.

İlk izlenimimin ardından, serüvenin bu kısmının sonuna geldik. Yeterli değilse, “Ben kitabı okuyup tekrar geleceğim” derseniz yahut Kara Prizma ile ilgili daha detaylı ve spoilerlı bir değerlendirme okumak isterseniz sizleri şuraya davet ederek, yazımı bitiriyorum. Söylemeden geçmek istemedim.

Adı sanı duyulan, oranızdan buranızdan çekiştirilerek okumanızın tavsiye edileceği seriler için yazacağım, ilk kitaplar özelindeki serüvenim devam edecek. Sonraki yazılar için sizlerden tavsiye yahut öneri almayı çok isterim. Kim bilir, belki kendinizi adamaya cesaret edemediğiniz seriler vardır, onları yazarsınız? Bu serüvenin neresinde olursanız olun, bana katılır; bazen yön gösterir bazen benimle keşfeder bazen de “Hoop, orada dur!” derseniz, müteşekkir olurum.

Author

Editör-in-çiif. Hayvan dostu, çokça yalnız; ismiyle müsemma ama çoğunlukla zararsız. İyi tavsiye verir, geç olana dek ciddiye alınmaz. Her geçen gün bitkinliğine şaşırarak ‘takı taluy takı müren‘ arıyor.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.