Bazı yazarların evreninde, bir besteye kulak verirken buluruz kendimizi. O yazarlar çok iyi bilirler ki şarkıların ilhamını hikayelerine katmanın formülünü bulanlar, nesillerin aklına bela olurlar. Bu belalı hale bürünenlerden biri J.R.R. Tolkien olunca işte, düşlediği gezegenin kıtalarında dahi ezgilerin altın nefesi dolaşır. Bu kadar özel bir alaşımla yaratıldığı için de Arda’nın yer kabuğu; en az elfler, cüceler ve kör talihli insanlar kadar söz hakkına sahiptir Ea’nın kurulu düzensizliğinde.

The War of the Rohirrim animasyon dizisinden esinlendiğim dosya konusunda, serbest çağrışımlardan ilhamlar derliyorum gördüğünüz üzere. İlkinde Eorlingas halkının tarihini anlatırken ikinci yazımda Rohirrim’in direnişini sezdiğim savaşlara öykünmüştüm. Bu seferse Rohan hakkında bizzat Arda’nın verdiği hükümlere bakalım istiyorum. Çünkü kötülük hep Arda’nın kabuğuna bitiştiği yerden karanlığını döktü Rohan’ın üzerine. Mesela Genç Eorl’ün Celebrant savaşına giderken Dol-Guldur’dan yayılan karanlıkla baş ettiğini yazmıştım laf arasında. Yetmezmiş gibi Miğfer Dibi kuşatmasından çıkan Feanor ve Gondor Vekilharcı Beren sayesinde, Orthanc kulesinin anahtarları ciğerini bildiğimiz Saruman’a teslimdi. Rohan Orta Dünya’yı korurken kötülüğün ordularının merkezlendiği bölgeler de ayrı birer aktördü yani. Öyleyse varsın Udun’un alevi üzerimize yağsın, köprülerden geçmenin yolunu buluruz elbet diyelim ve karanlığın inlerine sızmaya başlayalım!

Utumno

Elflerin lisanı Sindarin’de Utumno için cehennem anlamına gelen özel bir isim var: Udûn. Tanıdık gelebilir zira Gandalf kafa tuttuğu Balrog’a Udûn’un felaketi diye seslenir. Orta Dünya ondan daha dehşetli bir cehennem çukuru görmemiştir ebedi tarihinde. Melkor birinci savaşta Maiar Tulkas tarafından kovalandıktan sonra, hırsının ve nefretinin alevinden sinsice oyar Demir Dağları’nın altını. Kuzeydeki İlluın ve güneydeki Ormal lambalarının ışığıyla mest olan Valar’ın ölümcül ihmalinin eseridir bu inşa. Lordumuz; sınırın ötesinden toprağı zehirler, lambaları birbiri ardına devirir ve Arda’nın ahengini sonsuza dek bozar. Derinlerinde iblislerin ve düşmüş kutsal ruhların barındığı Utumno kontrol merkezi olur yıkımın. Bunun üzerine Valar Aman kıyılarına çekilir ve yeni sığınaklarının etrafındaki Pelori dağlarını yükseltirler.

Bu şu manaya gelir: Melkor’a gece batıdan doğmuştur. Çünkü Valinor’da dikilen iki ağaç; Telperion ve Laurelin’in ışıkları ne yazık ki dağlar sebebiyle Arda’nın kalanına sızamaz. Işıksız Orta Dünya’ya kalan tek gerçekse tabii ki yine Melkor’dur. Eru Iluvatar’ın ilk çocukları elfler, gözlerini Helcar Denizi kıyısında açtıklarında, onları soğuk emellerle karşılar; orkları Utumno’nun mahzenlerinde elflerden yaratır. Neyse ki Ağaç Çağı’nın 1099’unda Valar harekete geçer de elfler uğruna yapılan savaşta, dokuz yıllık kuşatmayla alaşağı olur şer ikametgâhı.

Savaşın seslerini işitecek kadar yaşlı elfler; yerin durmaksızın sallandığını, denizlerin kaynadığını ve kuzeyi kaplayan ateş hattını anlatırlar. Utumno o kadar devasa boyutlardadır ki, Melkor en derin mahzende yakalansa dahi, saklanan tüm kötü varlıklara erişemez Valar. Balroglar gibi Sauron da kurtulanlar arasındadır. Bundan sonra insafına yenilen Manwe tarafından serbest bırakılana dek Melkor üç çağ boyunca Valinor’da esir. Ama geride bıraktığı ve komutasında Sauron’un olduğu güçlü bir kale daha var: Angband.

Angband

karanlık,

Serbest kalan ve Ungoliath’tan yardım alan Melkor bu kez ağaçları yok eder, Silmarilleri çalar ve Demir Dağlardaki Angband’a koşar. Başlangıçta Utumno’yu savunsun ve cephanelik olsun niyetiyle kurulan bir kale Angband. Ancak Melkor saltanatını devraldıktan sonra, küçük kale; üzerinde Thangorodrim denen üç volkanik dağ silsilesi yükselen, labirentler ağından oluşan bir yeraltı yerleşkesine dönüşüverir hızlıca. Kapısına ulaşırken uçurumlardan geçilir, etrafındaki topraklar yılanlarla dolu ve kuraktır. Ortadaki dağın dibinde Angband’ın Kapısı yer alır ve önünde de kurt adam soyundan vahşi Carcharoth.

Volkanları kullanarak bir demir silah sanayisi kuran Melkor, orkları durmadan çalıştırır. Ejderhaları ilk kez burada yaratır ve Silmarilleri geri almaya yemin eden Noldor Elfleri’ninkiler başta olmak üzere, sayısız zulme sahne eder Angband’in zindanlarını. Utumno’nun dehşetini masallarda işitenler için kendisi hala canlı bir örnek.

Sayısız Gözyaşı Savaşı’nı da barındıran Beleriand Savaşları, 400 yıla yayılan kuşatma, Fingolfin’in yiğitçe eski Melkor elflerin taktığı yeni ismiyle Morgoth’la yaptığı kılıç düellosunda can vermesi, Gondolin’in düşüşü hep burada. O halde sonu nasıl geliyor? Cevap Beren ve Luthien’in aşklarında gizli. Şaşırmadınız değil mi? Beren ve Luthien bu ölüm yuvasına sızarlar ve büyüyle Morgoth’u uyutarak hırsıza hırsızlık yapar, demir taçtan Silmaril çalarlar. Aşkın gözü kara diye buna derim! Kaçarken Carcharoth sebepli bir ölüm molası yaşarlar ama bu başka yazının konusu olsun.

Hem Melkor’un yenilmez namını çizdiren, hem de Angband’a saldırıyı çabuklaştıran ana sebep olur kaçışları. Son; Luthien’in torunu Elwing ve taktığı Silmarilli mücevherle, kocası Earendil’in gemisini Valinor kıyılarına ulaştırmasıyla gelir. Gazap Savaşı’nda Valar destekli batı ordusuna yenilerek Arda dışındaki boşluğa kovulur Morgoth. Nihayet birinci çağ 587’de Angband da yerle bir halde, hem de nasıl! Ejderha Kara Ancalagon Thangorodrim’in üzerine düşerek parçalarken dağları, kuzeyin çoğu da sular altında kalmıştır. Demek ki Valar’ın sabrını taşırmaya gelmiyormuş, Morgoth- yahut tercihe göre Melkor -.

Barad-dûr

Tabii kara lordun biri gider biri gelir Arda’da. Vedalar asla son değil bu sektörde. Melkor mührünü Demir Dağlara vurduysa, ondan boşalan tahta oturan Sauron da Mordor’la özdeş. Çorak arazinin ve heybetli dağların kalbi Mordor’da ikinci çağın 1000 yılında, Kül Dağları’nın yamacında yükseltmeye başlar kulesini. Efendisinin aksine o en tepede olmayı arzular. Bu yüzden Orodruin olarak da bilinen Hüküm Dağı’nı selamlar kulesi. 600 yılda tamamlanan yapının ihtişamı, çelik ve adamant gibi madenlerden yapılan kırılmaz duvarlarıyla, uçurumlar üzerindeki bulutlara oturur.

Dikkat edin, başta bedenli bir zat Sauron. Bedeninin formunu kaybedişi Numenor kralı Ar-Phazaron’a esir olması ve Numenor’un düşüşü sırasındaki boğulmasına rastlar. Bu trajik deneyimden geri dönüşte korkunç biçimlere bürünmeyi öğrenir, örneğin kuzeybatı yönündeki en yüksek kulenin zirvesinde, Frodo’nun korkularını cisimleştiren göz halini almak gibi. Yüce krallar Gil-Galad ve Elendil’in ölmesine neden olan Dagorlad Savaşı’nda kendisine son darbeyi indiren İsildur sayesindeyse bir müddet daha sahipsiz kalır kara kule. Ancak tek yüzük var olduğu sürece yıllara dayanacak kadar sağlamdır temeli. Üçüncü çağın 2941’inde kulesine son kez dönen karanlık lord, Orodruin’in lavları tek yüzüğü yiyene dek Barad-dûr’un zirvesinin tartışılmaz sahibi olur.

Orthanc Kulesi

Dol-Guldur geçici bir ikamet sağladığı için geçiyorum izninizle ve güneye yanlayıp Isengard’a iniyorum. Bizi karşılayan üç büyük kötünün sonuncusu Saruman’ın ini! Gerçi diğerleri gibi sıfırdan yaptırılan bir yerleşke değil Orthanc. Bu yüzden de sonu Saruman’la birlikte gelmez zaten. İkinci çağın üç binli yıllarında Gondor’un inşa ettiği kule, parlak kara kayalarıyla Numenor günlerinin işçiliğini taşır. Sanki hiçbir insanın parmak izini barındırmadan, yerin kendi iradesinden oluşmuş kadar mağrurdur, Isengard vadisinde. Saruman tarafından amacından saptırılsa da, bir zamanların Calenordhan’ı yani Rohan Geçidi’ni korumak için tasarlanmıştır aslında.

Dumanlı Dağlar’ın ucundan çıkan kayalar kullanılarak yüzük şeklinde bir sur oturur çevresine. Bu koruma çemberiyle sınırlanan Orthanc, yerle ve gökle muntazam bir bütünlük gösterir. Dört sütundan oluşan gövdesi, sivrilerek yılan dişlerine benzer bir kavisle sonlanır. Tek girişi güneydeki kaya surların ortasındaki demir kapı olduğu için, Isengard Yüzüğü de denen çembere ancak gözü kara kartallar destursuz dalabilir. Eskiden yeşil ovada dağlardan inen akarsuların göllendiği bölge, zamanla gölgenin hışmıyla lekelenir, çıplak bir vadi haline gelir. Ayrıca içinde Elendil’in ta Numenor’dan getirdiği, diyarları görmeye yarayan ve uzaklardan iletişim sağlayan yedi palantiri küresinden biri vardır.

Gandalf’ın bu kulenin zirvesinde hapsedildiğini bilirsiniz. Kutsal amacı çıkarı için satan Saruman, tek yüzüğe ulaşmanın hırsıyla Miğfer Dibi yenilgisine dek bu taş kuleden, nice canlar yakar. Ork ordusu Rohirrim kılıçlarında yenilgiyi bulduğundaysa, yerleşkeyi Entlerin kuşatmasıyla adım adım yitirir. En sonunda Saruman’ın Vadisi olarak anılan bölge Saruman’dan temizlenir ve Entler sayesinde Orthanc’ın bahçesi oluşur. Bu kısımda Yüzüklerin Efendisi anlatımına girmedim, sonsuza kadar yazar giderdim yoksa. Merak edenleri ve özleyenleri hasret giderme seansına özendirdiysem ne mutlu bana!

Donanımlı bir karargahın dünya hakimiyetindeki önemini inkar edemeyiz. Neticede tüm dikkati üzerine çeken karanlık lordlar, sığınaklarının sert kabuklarına saklanmadan hain planlarını işletemez, kanlı bıçaklılarına kolayca gözdağı(!) veremezlerdi. Yüzüklerin Efendisi düşmana ana üssün kadar havalısın diyor sanki, katılır mısınız? Rohirrim’in bela yuvası olarak karşısına en çok Barad-dûr ve Orthanc kuleleri çıksa da Melkor’un kendinden sonra gelenlere kılavuzluğunu atlamadan, buralara dek benimle ilerlediğiniz için teşekkürler. Siz en çok hangi şeytan yuvasında konaklamak isterdiniz? Yorumlara beklerim.

Author

Alternatif evreninde voleybolcu olamayan versiyon. Düşünce satıcısı, hikaye koleksiyoncusu. Ayrıca yanaklı birey. Bence dünyanın hayallere, hayallerin kelimelere ihtiyacı var.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.