Bir dahaki sefere bir film açıp izlediğinizde, dikkat edin. Yönetmenin bazı oyunculara daha sık yakın çekim yaptığını, bazı oyuncuları ise daha geniş plandan aldığını fark edeceksiniz. Bu genelde –belirli bir his vermek için yapılmıyorsa– yönetmenin bazı oyuncuların mimiklerine diğerlerinden daha çok güvendiği anlamına gelir. Ve eğer bir dahaki sefer izleyeceğiniz film, Joseph Gordon-Levitt‘in olursa, çifte dikkat edin olur mu? Çünkü yönetmen gözetmeksizin, tarz gözetmeksizin, herkesin kamerayı onun suratına yapıştırıp bıraktığını fark edeceksiniz.

Bizim teorimiz, savımız bu; bu yazıda. Bizce Joseph Gordon-Levitt çağının muhtemelen en hakkı yenen oyuncularından biri. Bizce kendisi, pek çok noktada, diğer aktörlerin aktarmak için kırk laf döktükleri, ellerini kollarını çılgınca sağa sola koşturdukları hisleri tek bir bakışıyla, kaşının tek bir kalkışıyla, dudağının tek bir bükülüşüyle verebiliyor. Bize inanmanız için de, şu aşağıdaki altı kanıtı toparladık. Sizin de elinizde ekstra delil varsa, görmekten memnun oluruz.

 

50-50

50-50

Merak etmeyin, herhangi bir spoiler verecek değiliz. Bu sahne nereye gidiyor, nereden geliyor bilmeniz gerekmiyor. Joseph Gordon-Levitt’in burada yaptığını takdir etmek için, filmin DVD kutusuna yazdığı şeyleri bilin yeter. Adam, kanser. Genç yaşında, beklenmedik bir tip kansere yakalanıyor. Bu, onun ameliyata gitmeden önceki sahnesi. Omzunda sığındığı kişi de annesi. O gözlerinden ekrana doğru akan şey? İşte o, çaresizlik ile, masum bir korku‘nun kusursuz birleşimi. Bakarken bile bir kötü ediyor insanı…

 

500 Days of Summer

500 Days of Summer

Bu, sondaki çizim sahneyi saymazsak, kelimenin tam anlamıyla 500 Days of Summer‘ın son sahnesi. O zamanlar muhteşem bir yönetmen olacak ve Hollywood’u darmaduman edecek zannettiğimiz ama sonradan Spider-Man filmlerinin gümbürtüsüne giden Marc Webb’in, Gordon-Levitt ile ilgili savunduğumuz şeyi fark ettiğinin en büyük kanıtı. Çünkü adam, tüm filmini, böyle bitiriyor. Joseph Gordon-Levitt, o meşhur ismi öğreniyor ve dönüp kameraya bakıyor. O dakikaya kadar filmden edindiği her şeyin toplamı bir hisle hem de.

 

Don Jon

Don Jon

Don Jon’un şu sahnesinde, Don Jon’u izleyenler Jon karakerinin neye baktığını çok iyi biliyorlar. Biz şimdi burada, yok efendim, oradaki ekranda ne aktığını söyleyerek genç okurlarımızın tadını kaçırmayalım. Ama porno var. Jon’un karşısında orada porno var yani. Ve Jon’un ona bakışı, iki şeyi mükemmel yapıyor. Birincisi, Gordon-Levitt sadece bu bakışıyla bambaşka bir karaktere bürünüyor. Jon’un kaba tabirle “guido”luğu tek bir bakışa sıkıştırılmış resmen. İkincisi, filmin her şeyi üzerine kurduğu Jon-porno ilişkisini, kusursuz diziyor her şeyin temeline. Müthiş.

1 2
Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.