Zaman hiç durmaz mı değerli dostlarım? Çoğumuz için durmayabilir ama Tom Cruise için ciddi bir şekilde yavaşladığı belli. Top Gun’ın ilk çıkışından Top Gun: Maverick’in çıkışına kadar geçen 36 yıl, dünya için büyük değişimlerin yaşandığı bir yıl olabilir ama Maverick karakterini oynayan yetenekli oyuncu için durum böyle görünmüyor. İyisiyle ve kötüsüyle, aynı yorumu ikinci film için de yapabiliriz. Tüm bu yıllar boyunca film dünyasında, anlatı geleneklerinde ve yapım yöntemlerinde birçok gelişme yaşanmışken Top Gun: Maverick; bu gelişmelerin bir kısmını gayet yerinde takip etmiş, bir kısmını da olduğu gibi bırakarak 1986’da kalmış gibi bir izlenim bırakıyor.
Güzel vakit, keyifli bir deneyim ama baştan ve baştan gördüğümüz bir film. Peki, neden?
Öncelikle şunu söylemek istiyorum, film boyunca Star Wars ile bir sürü benzerlikler kuracaksınız. Hatta bazı yerlerde Star Wars’da görmemiz gereken sahnelerin, karakterlerin bunlar olması gerektiğini bile düşünebilirsiniz. En azından böyle bir konu için ayrı bir küçük film veya bir dizi izlemek fena olmazdı. Pilotların ağır şartlarda kritik bir görev için aldıkları eğitimi bir Deathstar öncesinde görme düşüncesi sizleri de heyecanlandırmıyor mu? Ya da İmparatorluk veya Cumhuriyet pilotlarının nerelerde, nasıl yetiştiğine tanık olmak güzel olmaz mıydı? Ne yazık ki filmin Star Wars ile paylaştığı bu benzerlikler aynı zamanda onu aşağıya da çekiyor. Star Wars’u izlediyseniz bu filmi de çoktan izlemiş sayılırsınız.
Yine de Top Gun: Maverick çok keyifli bir film. Karakterler çok doğal ve samimi geliyor, bu durumu oyunculuklara da borçlu olabiliriz. Bu karakterlerin birbirleriyle kurdukları dostluklar ve rekabetler de aynı şekilde doğal hissettiriyor ve film boyunca değişiyor, gelişiyor. Bazılarının yaşamlarına ve hikâyelerine hiç girmesek de onların bile tavırları, kişilikleri ve yürüdükleri yolları film boyunca hiç zorlanmadan anlayabiliyoruz. Filmin iskeletini oluşturan asıl hikâyenin karakterleri ise Hollywood’un üzerimize atmaktan sıkılmadığı, yıkılmaz ve mükemmel kişilerden çok, kendi zayıflıklarının koyduğu zorluklar ile mücadele eden doğal insani insanlar.
Bu noktada Top Gun: Maverick’in bir avuç deli pilot ve onların gökyüzünde uçurduğu savaş uçakları hakkında olduğunu söylememe gerek yok ama bu uçaklarla yaptıkları şeyler hakkında konuşmamız şart. Filmin başından beri hareketlerini takip ettiğimiz bu uçan makineler, belli ki dikkatle seçilmiş. Üstüne aksiyon sahnelerinde yaratıcılıklarını zorlayarak yaptıkları imkansız manevraları izlemek ayrıca çok keyifliydi.
Pilotların kendi yaşamlarında karşılaştıkları zorlukların kendi uçuşlarına, savaşlarına tutarlı bir şekilde yansıması da oldukça iyiydi. Uçaklarla alakalı bir filmin aksiyon sahnelerinden sıkılabileceğim ihtimali beni biraz rahatsız ediyordu ama izlediğim süre boyunca hiç sıkılmadım, belki son beş dakika dışında. Bu nedenle Top Gun: Maverick’in ona ayıracağınız zamana değecek bir deneyim sağlayacağını kesinlikle söyleyebilirim. Bu filmin kendisi içine attığı kavramlarla özellikle bir ilginiz olmasa bile yine de keyifli olacaktır.
Sıkıldım diye bahsettiğim son dakikalar ise artık nostalji dozunun iyice arttığı ve geçmişe olan bağların inkar edilemez bir noktaya kısım. Filmin sorunlarından birisi de işte tam olarak bu; nostalji takıntısı. Top Gun: Maverick buram buram seksenler kokan bir film ve aradan geçen kırk yıl boyunca bu aroma, biraz daha vasat bir hâle geldi. Eski filmin havasına olan bu yakınlığın bir bölümünün tercihen olduğuna inansam da geriye kalan gereksiz nostalji havasını, artık geçmişte kalmış bir sürecin, düşüncenin, ısrarın yarattığı kanısındayım. Şu aralar bir çok filmde gördüğümüz bu geçmişte kalmış alışkanlıklar, yeniden elden geçirilmeden veya arkada bırakılmadan daha ne kadar nostaljik yapım görürüz, onu da zaman söyleyecek.
Top Gun: Maverick keyifli bir film. Çok iddialı bir çıkışı var ve bu iddiasını belirli bir seviyeye kadar yaşıyor ancak orada da çakılıyor. İronik. Yine de çıktığı yükseklikte izleyicilerini tutmayı başarıyor ki dikkatimizi finale kadar sürükleyebiliyor. Bunu da karakter yapıları, etkileşimleri ve bu karakterlerin gökyüzünde yaptıkları gösteri niteliğindeki aksiyonlarla sağlıyor. Bazı yerlerde “Bunu neden gördük şimdi?“, “Niye böyle bir şey desin?” veya “Buna ne gerek vardı?” gibi düşünceler geçebilir aklınızdan ve bunların bir kısmı, gerçekten de hiçbir yere çıkmayabilir. Buna rağmen seyir keyfinizi rahatsız edecek veya bozacak sahneler değil bunlar ve filmin akışına hemen kendinizi bırakıyor olacaksınız.
Top Gun: Maverick keyifli bir film. Kötü değil, çok iyi de değil ama somut bir şekilde keyifli. Gereksiz nostaljiyi ve nedensiz çıkışları, hikâyenin ve aksiyonun akışında atlattıktan sonra iyi bir deneyim yaşayacağınızı düşünüyorum. Keyifli seyirler.
2 Comments
Top Gun: Maverick keyifli bir film. keyifli keyifli keyifli keyifli keyifli keyifli keyifli keyifli
Başarılı bir filmle alakalı ne kadar kötü bir inceleme yapılabilir sorusunun cevabı sensin kardeşim. Bunu başarmak eminim seni çok mutlu etmiştir. Özellikle Star Wars izlediyseniz bunu da izlemiş sayılırsınız kısmında kendi kendime dedim ki gerisini okumama gerek yok adam bitirmiş ama yine de okudum ve sen beni şaşırtmadın bu şekilde devam etmelisin yazılarını merakla takip edeceğim bence daha iyisini yapabilirsin