Kim derdi ki Dark Knight Rises’tan sonra yeni bir Batman filmi izlemek için tam on sene bekleyeceğiz? Hele ki o beklediğimiz Batman’i, aynı sene çıkan Alacakaranlık: Şafak Vakti Part 2 filminin başrolü Robert Pattinson oynayacak denseydi, eminim ben dâhil herkes kahkaha atarak gülerdik. Fakat zamanla her şey değişti. Robert Pattinson, üzerine yapışan “Havalı Vampir Edward” rolünden kurtulmak için epey çaba gösterdi. Ve bu sene, belli ki yarasa temasına bayılan oyuncuyu, Batman rolüyle izleme şansı bulduk; Pattinson’ın performansı da oldukça beğenildi.

Peki ama bu film, uzun soluklu bir Batman serisi için iyi bir başlangıç mıydı? Bence hayır. Gelin bunun sebeplerine birlikte bakalım:

1) Daha Gerçekçi, Daha Sıkıcı.

The Batman, Riddler
Riddler, Paul Dano

Nolan’ın Batman üçlemesi, çizgi roman filmlerine yeni bir kavram kattı: Gerçekçilik. Çizgi roman filmleri artık uçan-kaçan kahramanlardan, çocukça motivasyonlardan oluşmuyordu. Nolan’ın Batman üçlemesi bize bir şeyleri sorgulatan, ciddiye aldığımız filmlerdi. Bu formül başarılı olunca The Batman filminin de bundan nasibini alması pek şaşırtıcı değil. Yönetmen Matt Reeves, yeni Batman serisinin oldukça gerçekçi olmasını istiyor. The Batman filmini izleyince de bu çabayı hepimiz gördük. Evet belki de bu formül, bu filmde çalıştı ama sizce de biraz… sıkıcı değil mi?

Batman’i daha gerçekçi yapmaya çalışmak daha zorlama ve daha tekdüze hikâyeler çıkmasına sebep oluyor. Ayrıca bu Poision Ivy, Clayface gibi birçok fantastik karakterin harcanması veya arka planda kalması demek. Hatta gerçekçilik takıntısı, filmdeki The Riddler karakterinin bile tasarımını oldukça değiştirmiş. Dark Knight üçlemesi gerçekçiliği dengeli şekilde vermesinin yanında Batman çizgi romanlarına da sadık kalmayı başarmıştı. Yarasa mağarasından yarasa temalı araçlara, Scarecrow’un maskesinden Two Face’in tasarımına kadar.

Batman ne kadar gerçekçi işlenirse işlensin, sonuç olarak izlediğimiz şey kabaca, zengin bir adamın geceleri yarasa kostümü içinde kötüleri pataklaması. Bu konuyu çok sevdiğim Batman: Year One çizgi romanının çizeri David Mazzucchelli’nin sözüyle kapatmak istiyorum: “Süper kahramanlar ne kadar gerçekçi olurlarsa, o kadar inanılır olmaktan çıkarlar. Süper kahramanlar mürekkeple çizildiklerinde gerçektirler.

2) Ya Joker Ya Hiç

The Batman, joker
The Batman, Joker

En son ne zaman Joker içermeyen bir Batman içeriği tükettiniz? Düşündürüyor, değil mi?

Maalesef The Batman son dakikada da olsa filme bir şekilde Joker’i sıkıştırmayı başarmış. Filmde Riddler’ı, Barry Keoghan’ın canlandırdığı Joker ile konuşurken görüyoruz. Anlaşılan bizim “toy” Batman’imiz ezeli düşmanı Joker’i hapse tıkmış bile. Hatta ikisinin etkileşim hâlinde olduğu bir sahne bile çekilmiş ama daha sonrasında filmden çıkarılmış.

Peki ama tüm bunlara ne gerek var? Tırnak içinde de belirttiğim gibi biz bu filmde toy bir Batman izliyoruz. Bu karakter hangi ara Joker ile karşılaştı da onu hapse tıktı? Karakterin en büyük düşmanını bu kadar basit bir sahne ile tanıtmaya ne gerek vardı? Evet, bunu yaparak olayın bütün büyüsünü kaçırdılar.

Tüm bunlar bir yana, yapım ekibinin artık şunu anlaması gerekiyor: Bir Batman hikâyesi anlatabilmek için Joker’e ihtiyacınız yok!

3) Yabancılık

The Batman, Robert Pattinson
The Batman, Robert Pattinson

The Batman ekran süresinin büyük kısmını olaylara ve aksiyona ayırıyor. Dolayısıyla Bruce Wayne’i tanımaya pek zamanımız kalmıyor. Bruce’u yeterince tanımadığımız için ona karşı duygusal bir şeyler de hissetmemiz bir hayli zor. Yani bir sonraki filmde hâlâ yabancı olduğumuz bir Bruce Wayne izleyeceğiz. Neredeyse üç saate yakın bir “başlangıç” filmi bize ana karakter hakkında daha çok şey vermeliydi.

The Batman’i benim gözümde kötü bir başlangıç filmi yapan etkenler bunlardı. Filme bir çizgi roman filmi olarak bakarsam oldukça beğendim fakat bu, belki de uzun yıllar izleyeceğimiz bir serinin ilk basamağı. O yüzden büyük bir öneme sahip ve bazı şeyleri daha iyi yapabilirdi.

Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz dostlar? Sizce The Batman iyi bir başlangıç mıydı? Sizin eklemek istedikleriniz var mı? Montlu Riddler beklentinizi karşıladı mı yoksa taytlı Jim Carrey geri mi dönmeliydi?

El Rata Alada.

Yazan: Yiğithan Mert Ballı

Author

Geekyapar okurları Yazı Çağrısı altında toplaşıyor, belirlenen konularda kalem coşturuyor. Sen de parçası olmak istiyorsan, duyuruları takip et!

1 Comment

  1. Cok guzel cekmisler lakin film berbat otesi. En kotu tarafi da Batman’in super basarisiz olmasi. Tamam, acemilik cekiyor olabilir ama bir “kahraman” bu kadar da beceriksiz olamaz. Adam film boyunca hic bir gizemi cozemedi, hic kimseyi kurtaramadi, hatta en sonunda sehrin mahfolmasina bile engel olamadi, ustune halk tarafindan kurtarildi. Eh, insan soruyor o zaman kahraman nerde? Butun olay yerine olay olup bittikten sonra gelen, ezik ve beceriksiz bir karakter ile berbat bir film olmus.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.