Game of Thrones S04E03, geçen bölümünde dağları devirip bayırları kaldırdıktan sonra, hep bu tip skandal ve radikal değişimlerinden sonra yaptığı gibi yine yavaş bir bölümle çıktı karşımıza. Geçtiğimiz bölümün şokunu karakterler öznel olarak nasıl değerlendirdiler, King’s Landing çevresinde ona bakıldı, Kuzey’de Night’s Watch’a daha fazla sahne verildi ve Daenerys, yine kahverengi kölelere balya balya özgürlük fırlattı. Genel itibariyle yine de, üzerine iki üç kelime söz sarf edilecek bir bölümdü. Şimdiden söyleyelim, buraya kadar bunlar Facebook ön izlemesinde de çıkıyor diye üstü kapalı konuştuk, bundan sonra spoiler’lar Castamere yağmurları gibi yağabilir, eğer Game of Thrones’un son iki bölümünü izlemediyseniz aşağıdaki şarkı ve resimden sonrasına ilerlemeyin.
Joffrey’nin ölümünden sonra King’s Landing eşrafıyla ilgili sahnelerin asıl mevzusu, tahmin edilebileceği üzerine bunun kişisel sonuçları oldu. Lannister sülalesinin her biri farklı tepkiler verdi ölüme. İnsanın ölüm gibi dayanılmaz bir olaya verdiği tepkiden karakteri anlaşılır derler. Dizi de bunu yapmaya çalıştı. İlginç bir şekilde, dizi bunu kendi karakterleri arasında da yaptı. Yani sadece “Bakın Tywin Joffrey’nin ölümüne şöyle yaptı” diyerek bize Tywin’in nasıl bir adam olduğunu anlatmadı, o yöntemle Lannister içi aile dengelerini de yerinden oynattı. Lannister erkanı birbirini de ölüme verilen tepkiler üzerinden yargıladı.
Bu tepkilerden belki de en önemlisi, Jaime ve Cersei arasında gerilen iplerin kopuşuydu belki de. Kitapta iki tarafın da niyetiyle vuku bulan sevişme, dizide alenen tecavüz olarak resmedildi. Jaime, ilk sezondan beri bizim kendi kendimize koyduğumuz teşhisi en sonunda, beş sene sonra koyabildi. Biraz aslında Jaime’nin yiten akli dengesini, biten sabrını ve belki de en önemlisi, etrafında dönen her şeyden ne derece koptuğunu gösterdi sahne. Aşağı yukarı dizide olan her kötü şeyin sorumlusu sayabileceğimiz yasak aşk en sonunda dibe vurdu.
Dizinin o sahne üzerinden Jaime analizi yaptığı aşikar, ama bir yandan gittikçe seyircinin sempatisinden uzaklaşan Cersei’ye de acımamızı istediler. Benioff ve Weiss, aynı GRR Martin’in de sıklıkla yaptığı gibi karakterleri bir dönem sempatik, bir dönem ise aşırı derecede itici ve katlanılmaz derecede kötü gösteriyorlar. Jaime uzun süredir işin “sempatik” tarafındaydı. Hatta öyle ki, başta tiksindiğimiz Cersei aşkı son bölümlerde genç kızların “Kıyamam” diyeceği bir seviyeye gelmişti. Ölen oğlunun yanında kadınına tecavüz eden adam, sempatik diyebileceğimiz sınırların çok ötesine uçtu bir anda, böylece Lannister ikizlerine olan sempati dengemiz bir tık Cersei’ye kayar gibi oldu.
Tywin’in olaya verdiği tepki ise her zamanki Tywin tepkisiydi. Daha ölen torununun kokusu çıkmadan Tommen’e yamanmaya başladı. Anladık ki, önceki bölümde oluşturduğumuz “Margaery tahta geçecek” teorisi boşaymış, zira ilk dakikada Tyrell sülalesi bunun olması için Margaery ve Joffrey’nin sevişmiş olması gerektiğini söyleyerek kuralları koydu. Taht Tommen’e geçince de Tywin zerre vakit kaybetmedi. Dizinin Lannister’ların ağa babasına dair çizdiği portre zaten netti, var olan kanının altını çizdiler, Tyrion da ismini koydu: Tywin aile trajedisini bile kendi tarafına çevirmekte ustadır.
Dedim ya, Benioff ve Weiss, aslında Martin’den de daha fazla karakterlerin iyi yönlerini ve kötü yönlerini aynı anda gösteriyorlar. Ama niyeyse bir veya öteki şekilde Tyrion ile Daenerys’e kıyamadılar henüz. Tyrion için yine “haksız yere hapse atılan adam” kartını oynadılar, üstelik hapiste Podrick’i kendi pahasına korumasıyla iyiden iyiye reyiz statüsüne çıkardılar. Imp dizinin en desteklenebilir karakteri, hatta seyirci ile ilişkisi bakımından ana oyuncusu olmayı sürdürüyor. Bunu da belli ki uzun zaman bozmayacaklar, ne olursa olsun. Daenerys için de aynı kanıdalar üstelik. Kocası öldüğünden beri Daenerys yoluna zerre bir sıkıntı olmadan devam etti ve daha da devam edeceği kesin gibi.
Bu da bizi başlıktaki ana mesajımıza getiriyor. Mhysa bölümündeki sahnelerden dolayı Game of Thrones ekibi bir hayli ciddi eleştiriler toplamıştı. Geek camiası olarak pek çok yerde “Aman bu kadar da politik doğruculuk yeter” demek geliyor bazen içimizden, evet, kabul ediyorum. Akademik dünyanın her kelimeyi incik cıncık eden yapısı bazen yorabiliyor adamı. Ama eğer beyaz adamlar tarafından yazılan, geçmişi ten rengi daha kara adamları köle etmekle geçmiş ve mitolojisinde “Bakın sizi özgürleştirdik” ibaresi bangır bangır bağırılan ülkeler tarafından çekilen bir dizide, beyaz bir kız gidip teni kara insanlara özgürlük dağıtıyor, teni kara insanlar da beyaz kadın gelip onlara aksini söyleyene kadar böyle bir şeye kalkışmayacak kadar itaatkar ve/veya aptal/korkak olarak resmediliyorsa burada kaçınılmaz bir problem ortaya çıkıyor.
Şöyle sormak lazım bu soruyu: Daenerys Meeren kapısına dayanıp kölelere “Sizi öldürüyorlar, kadınlarınızın ırzına geçiyorlar” diyene kadar, Meeren köleleri bunun farkında değil miydi? İlla gelip birinin onlara “özgürlük” konseptini tanıtması mı lazımdı? Böyle mi işledi bu işler? Açıkçası Mhysa bölümünde bu beni çok rahatsız etmemişti, ama kırık tasmaları görüp yavaşça ayıkan Meeren köleleri beni delicesine irite ediyor. Üstelik, bu köleler, diğer önceki tüm köleler gibi kendi kaderlerini, yeni sahip olduğu özgürlüklerini ve hayatlarını kendilerini “özgürleştiren” kadının emrine veriyorlar. O kadar beyinsizler ki, beyaz kadın onlara bir şeyler söylüyor ve beyaz kadına Tanrı muamelesi yapıyorlar hemen.
Bu biraz garibime gidiyor açıkçası, ama fantastik bir eserde kolonyalist eğilimleri ilk defa görmüyoruz en nihayetinde. O yüzden Daenerys’in çorak topraklara demokrasi getirişini bir dönem daha sessizce izleyeceğim. O dakikaya kadar da altına imzamı atıyor, bundan sonra en ilginç olayların Duvar civarında olacağını iddia ediyorum. İnşallah sezon sonuna kadar Jon Snow “hiçbir şey bilmiyorsun” statüsünden, “Az buçuk hakimsin olaya lan sende” statüsüne çıkacak, Mance Rayder da Kuzey’in gördüğü en büyük ateşi yakacak. Bakalım.