Game of Thrones’un son bölümü, S04E07’yi bol spoiler’lı incelemeden önce bir site var anlatmak istediğim. TVTropes.org adında, TV dizileri ve diğer tüm sanat dallarında sıklıkla kullanılan, klişe diyebileceğimiz kalıpların wikisini tutan bir site bu. Girin bakın, espri kalıplarından, romantik ilişkilerde kullanılan sözlere kadar hemen hemen her şey var. O sitede vakit geçirdiğiniz zaman anlıyorsunuz ki Amerikan televizyonları, artık senaryo yazma işini birkaç istisna haricinde neredeyse bilimsel bir süreç hâline getirmiş.
Gerçekten, içten söylüyorum. Cesetlerin başında durup, konuşan polislerin kalıpları aşağı yukarı belli. Bir tane sokaktan anlayan polis, bir tane görev adamı polis, bir tane dahi seviyesinde bilimden anlayan polis ve bir de nazar boncuğu misali diziye yerleştirilmiş seksi kadın polis. Bunların söyledikleri laflar da öyle, şekli şemali az çok belirli şeyler. Kötü adamlar, yardımcı karakterler, hikaye ögeleri. Sadece polisiye değil üstelik, hemen hemen her dizide durum bu.
Peki ben bunu Game of Thrones S04E07 yazısında neden anlatıyorum? Zira en sevdiğimiz dizinin son bölümü Mockingbird’de hemen hemen neredeyse her sahneyi gerçekleşmeden iki dakika önce net bir şekilde tahmin edebilmek mümkündü ve dizi, bu bölümde TVTropes’a konu olan neredeyse tüm klişe kalıpları kullandı. Her zamanki gibi, bölümü henüz izlemediyseniz, yazıya yanlışlıkla tıkladıysanız videodan sonra sekmeyi kapatın. Uyarıldınız!
Game of Thrones S04E07, Mockingbird sezon başından beri yayınlanmış en dağınık bölümdü kuvvetle muhtemel. Joffrey’nin ölümüyle birlikte dağılan hikaye iplerinin her birine yer verildi. Meereen’de Daenerys-Daario-Jorah muhabbeti öncelikliydi. Dürüst olmak gerekirse, eğlence medyasında kadın-erkek eşitliğini yüreğinin tam ortasında dert edinmiş bir insan evladı olarak, Daenerys’in Daario’ya et muamelesini yaptığını görmek eğlenceliydi. Dört senedir et muamelesi gören yüzlerce kadının skorunu eşitlemedi, ama en nihayetinde Daenerys’in gücünü göstermek ve statüsünün altını çizmek adına faydalı bir sahneydi.
Öte yandan Jorah ile olan diyalogları en hafifinden unutması kolay olarak tabir edeceğimiz türdendi. Belki yazarların Jorah’nın ikna çabasını biraz daha açmaları, belki de Daenerys’in ikna olmadan önce biraz daha düşünmesini sağlamaları gerekiyordu ama ikisi de olmadı. Hepi topu iki diyalogda Daenerys ikna oldu ve ikili dağıldı. Buradaki sorun şu. Daenerys kağıt üzerinde çok ilginç bir karakter olmasına rağmen, dizide kişilik olarak hiçbir yere ilerlemiyor.
Emilia Clarke, Khal’ın tekine satılmış bir kadını da, ejderha doğurmuş bir kadını da, Meereen’in lideri bir kadını da aynı mimiklerle; daha da vahimi, aynı ağırlık ile oynuyor. Önündeki bir adama “soyun” diye emrederken, arkasında ejderhalar ulurken dahi Daenerys’i bir “hükümdar” olarak resmetmekte güçlük çekiyoruz, zira Emilia Clarke bize bu izlenimi aktaramıyor. Özellikle de sahneleri Arya ve onu oynayan Maisie Williams ile yakın olduğunda daha da netleşiyor bu mevzu. Genç Maisie Williams, tek kaşıyla Emilia Clarke’ın veremediği güç algısını yaratıyor izleyici de. Dürüst olmak gerekirse şu an Arya Demir Tahtı Daenerys’ten daha yakışır gözüküyor.
Şimdi gelelim çılgınlarcasına tahmin edilebilir olan kısımlara. Bronn’un Mountain ile savaşmayacağı anlaşılınca, Oberyn’nin meseleyi kendi ellerine alacağı çok belli ve barizdi. Açıkçası Bronn odaya gelmeden önce de hikaye bu yöne doğru ilerliyordu. Tabii, aynı şekilde, Jon Snow’un dönünce Night’s Watch’taki dingillerle kapışacağı da. O tartışma sahnesi, herhalde sinema tarihinde milyonlarca kere farklı şekilde çekilmiştir. Patron/Kumandan/Kral kendi gücüne tehdit oluşturan genç Ajan/Asker/Lord’un tehlike uyarılarını dikkate almaz kalıbını kullanmış filmleri sıralasak, buradan Londra’ya yol olur şüphesiz.
Fakat en tahmin edilebilir sahne, sondaki büyük “twist” idi. Dürüst olmak gerekirse, Petyr’ın Sansa üzerinden bir Catelyn fantezisi yaşayacağı çok belli bariz bir gerçekti, bunun için de Lysa’yı öldürmesi gerektiği gerçeği de ortadaydı. O son sahne, herhangi bir izleyici “Acaba atacak mı Sansa’yı?” diye düşündü mü bilmiyorum ama, Benioff ve Weiss, kendi yazdıkları bölümde çok hayal kırıklığı yaratan bir finalle karşı karşıya koydular bizi. Petyr’ın gelip, Lysa’yı öldüreceği, kitabı okumamış olanlara bile malum bir durumdu.
İşte garip olan ise şu: Bütün bu klişeler ve tahmin edilebilirlik içerisinde boğulan sahneler arasında, Game of Thrones S04E07 açık ara en karakterlerini tanınmaz hâle getiren bölümlerden de biriydi. Bölüm bittiken sonra wikipedia üzerinden yazarların kim olduğuna bakmak zorunda kaldım, zira teorim, bu bölümü dışarıdan bir yazarın yazıp, meseleye abes yaklaşmış olduğuydu. Durum belli ki böyle değilmiş, zira bölüm Benioff & Weiss imzalı.
Niye buna bu kadar şaşırdım? Zira üç karakter, bir anda, daha önce bu tip bir yapıları olduğuna hiçbir işaret vermeden çok keskin kişilik dönüşmeleri yaşadılar. Bunlardan en hafifi Bronn’du. Her zaman umursamaz gözüken Bronn’un Tyrion’u satması şaşılacak bir şey değildi elbet, fakat sondaki duygusallık, dürüst olmak gerekirse Bronn-Tyrion ilişkisine adabıyla yedirilemedi. Sonra biraz daha radikalini Brienne’de gördük. Brienne, Podrick ile olan ilişkisinde ilk defa mevki olarak üstte olduğu ve öldürmek istemediği biriyle konuşmasından mıdır nedir, hiç Brienne’e yakışır o duruşta bulunmadı. Sizi bilmiyorum ama, bu laf sokan; turtaya neşelenen Brienne bana biraz garip geldi.
Fakat en acayibi açık ara Tazı’ydı. Çok uzun bir süredir Tazı-Arya ilişkisinin çok iyi gittiği kanaatindeydim. Kuşkusuz bunda Rory McCann ve Maisie Williams’ın kimyasının da etkisi vardı. Tazı’nın Arya’ya ısınması ve biraz aralarında “abi-kızkardeş” ilişkisinin yaşanması da gayet anlaşılabilir bir şeydi. Fakat Benioff ve Weiss, bu ilişkinin yavaş yavaş alacağı virajı, direksiyonu aniden kırarak geçtiler. Daha iki saniye evvel hatır hatır konuşan Tazı, bir anda Cem Yılmaz’ın “Babam beni hortumla dövüyodu” skecindeki hastaya döndü, travmalarından dert yandı. Yanlış olmasın, hikayenin geleceği noktayla bir problemim yok. Mantıklı olan da buydu zaten. Fakat bu kadar radikal bir dümen kırmayla buraya varmak zorunda mıydı?
Her halükarda, Mockingbird, sezon finalinden önce son taşları yerine oturttu. Artık Brienne Stark kızlarını nerede bulacağını biliyor. Mance Rayder’ın ordusunun yakında Duvarda olacağını da biliyoruz. King’s Landing’de Tyrion mahkemesinin de, Oberyn’in garezinin de sonuçları yakında belli olacak ve Petyr büyük planında adım adım ilerliyor. Şu an ciddi bir ehemmiyet taşımayan tek hikaye örgüsü, Ramsay/Theon, Daenerys ve Bran/Jojen gibi gözüküyor, fakat Game of Thrones bu, neyin nerede patlayacağı da pek belli olmayabiliyor işte. Bu bölüm son düzlükten önceki en son virajdı. Biraz kazalı belalı aldı, ama en nihayetinde aldı. Şimdi bakalım finiş çizgisine nasıl gidecek.
