İnsanlık olarak bilinmezden, dolayısıyla karanlıktan korkuyoruz. Düzenli olarak geceye, istisna olarak tutulmalardan çağlar boyu korkmamızın sebebi de bu. Gece çöktü mü evlerimize kapanır ve yorganlarımızın altına saklanırız. Çok uzağa gitmeye gerek yok, gece tırnak kesilmez bizde örneğin. Dışarıda ne gibi varlıkların kol gezdiğine dair pek bir fikrimiz yoktur, ama bizim görüşümüz bu kadar zayıflıyorsa, bilincimizin dışına ittirdiğimiz endişelerimiz gün yüzüne çıkıyorsa muhtemelen kötü yaratıklar için de tam tersi oluyordur. Kim bilir, belki güç kazanıyorlardır, değil mi? Mesela bunun için özel bir saat olsa…
Doğru tahmin ettiniz, Witching Hour dediğimiz şeyden bahsedeceğiz. Ancak tabii batıl dediğimiz inançlara (gerçi batıl olup olmadığını kim belirliyor ki?) ve mitolojiye girmenin her zaman yarattığı etkiyi hissedeceğiz yine: Bir girdik mi çıkamayacağız, her şey bağlantılı sanki. Witching Hour, en basit tanımıyla gecenin, doğaüstü olaylarla ilişkilendirilen özel bir vaktidir. Devil’s Hour da denir kendisine, yani kelimeler çok açık, cadı, şeytan, hatta hayalet dediğimiz varlıkları bekliyoruz bu saatte, güçlenmelerinden korkuyoruz. Ha, tabii eğer benim bunlarla işim yok diyorsanız günlük hayattan iki örnek, Witching Hour terimini piyasanın kapanma saatiyle alakalı olarak ekonomide de kullanıyorlar, özellikle kolik bebeklerin mızmızlandığı ve çok ağladıkları saatler için de. Sıkıcı. Bu yüzden biz tabii klasik manasında duralım. Bu açıdan tıpkı Yağmur’un cadılar bayramını anlatırken bahsettiği gibi, insanın aklına perdenin incelişini getiriyor. Genellikle bu vakit olarak tam olarak gece yarısından, saat 12’den bahsediliyor.
Şimdi, benim aklıma kitaplarda ve filmlerde çok gördüğümüz Hidden Hour geliyor. Witching Hour elbette tehlikeli bir vakit, çünkü isterseniz Sindirella’ya bakın, isterseniz Hamlet’e, gece 12 çok oyunbozan bir vakit. Hidden Hour dediğimiz, sıradan insanların donduğu ancak özel olan karakterlerimizin hareket edebilidiği, cep boyut gibi çalışan bir kalıp var, o da genellikle 12’den sonra başlıyor. Doğaüstü. Başka, 12’den sonra 13 geliyor, ki başlı başına uğursuz bir rakam 13. Sonuç olarak: Saat 12’yi vurduğunda demek “uğursuz bir şey geliyor bu yana” demek.
Ama madem Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana dedim, Ray Bradbury’nin kitabını unutmak olmaz. Oradaki Mr. Halloway de aslında Witching Hour’dan bahsediyor ancak saat olarak farklı bir şey söylüyor: gece üç. Ona göre “insan ruhunun gece yarısı” saat üçe tekabül ediyor. Evet, gerçekten de Witching Hour’u gece üç olarak bahsedildiği de oluyor. 3 ile 4 arasındaki vakit kara büyü için iyi sayılıyor ve doğaüstü aktivitenin zirvesi kabul ediliyor. Bunun en net sebebi bu vakitte kanonik saatlere göre ilahi okunmaması. Ancak saat üçün tek uğursuz yanı bu değil. Markos 15’e göre İsa’yı saat 3’te çarmıha gerdiler. Şeytanın kutsal olanı çarpıtarak taklit etmek gibi bir huyu olduğunu da düşününce teslisi hatırlamakta da fayda var. E, bir de karanlık gecenin koynu, insanlığın ürkmek için çok sebebi var.
Zaten sadece Hristiyanlarda yok bu anlayış. Vargtimmen de Kurtların Zamanı anlamına geliyor ve bir benzer fikir üzerine kurulu, İskandinav kökenleri var. Bizim bahsettiğimiz şeye tam olarak girmese de ucundan Aztek panteonunda da gecenin devrelerindeki farklı yaratıklar göze çarpıyor, Chalchiuhtlicue gibi. Merak etmeyin, nasıl telaffuz edildiği hakkında benim de bir fikrim yok. Başka bir versiyon olarak Hour of Bull var örneğin, saat 2 ile 4’ün arasına işaret ediyor zaman dilimi olarak. Yine Öküzün Saati olarak çevirebileceğimiz başka bir inanç Ushi Mitsu, Japon kültüründe yer alıyor. Bu sefer saat olarak 2 ile 2 buçuk arasından bahsediyoruz, Japon kültüründe Yūrei olarak tabir edilen ve batıda hayalet denilen bir tür yaratığın avlanma saati olarak öne çıkıyor.
Hatta Japon kültüründen devam edelim, size birazcık korkunç bir ritüel anlatayım. Ushi no toki mairi dedikleri bu uygulama birini -muhtemelen sevmediğiniz birini- öldürmekle alakalı. Kafasına demirden bir hale takmış ve haleye üç yanan mum iliştirmiş kişinin bir Shinto tapınağındaki kutsal bir ağaca yedi gün boyunca çivi çakmasıyla gerçekleşiyor ritüel. Sizce tam olarak hangi saatte? Tahmin edin. Elbette gece 1 ile 3 arası. Her şey bağlantılı diye çıldırmaya devam edeceğim, çünkü Çin zodyağına göre 1 ile 3 arası öküze denk gelir. Diğer tüm kültürlerde yine öküzün saati olarak çevriliyor dedim size daha bir paragraf önce. Evet. Öküzün mitolojide, dinlerde, insanlığın neredeyse bütün kültürlerinde önemli bir yere sahip olması çok ilginç. Ha, bu arada mum filan, ağaca çivi çakma, hem de gecenin kör karanlığında… Biraz tırsmadım desem yalan olur.
Bir de işin kişisel deneyimler boyutu var. Bu kısım daha ürkütücü tabii. Nedensizce duyulan sesler, mezar bekçilerinin şahitlik ettiği bazı garip olaylar, hastane çalışanlarının hastaların durumunun kötüleştiği gözlemi yapmaları, trafik kazalarının bu saatte arttığı iddiaları ya da saat 3 civarında rüyalarımızın saçmalaşması ve elbette korkunçlaşması. Ya da garip bir şekilde art arda geceler boyu saat 3’te uyanma ihtiyacı hissetmemiz. Açıkçası böyle düşününce ve internette üst üste karanlık şeyler okuyunca ürpermemek, bazen de mantığın sesini kaybetmemek elde değil. Ben yine de acele etmeyelim ve nedenleri bir araştıralım diyorum. Rasyonel hafiyeler olalım.
Şimdi, özellikle uyku meselesini açalım bence. İnsan uykusu çok garip işliyor. Normalde hafif bir uykudan derin bir uykuya geçtiğimizi, sonra ise uyandığımızı düşünürsünüz ama hayır. İnsan bir gecede aynı evreleri tekrar tekrar dolanıyor. 1. evre uykudan 2’ye, oradan 3’e ve sonra 4’e geçiyor. Uykusu yavaş yavaş ağırlaşıyor. Ancak sonra REM uykusu dediğimiz bir evreye geçiyoruz. Sonra, gariptir, yine 1. seviye uykuya düşüyoruz. Aynı gece içerisinde 4-5 defa tekrarlanıyor bu döngü. REM uykusu dediğimiz şey ise Rapid Eye Movement demek oluyor, gerçekten de gözlerimiz hareket ediyor ve rüyaların en renklilerini en derinlerini ve en saçmalarını bu evrede görüyoruz. Yaklaşık olarak gece 11 ya da 12’de uyuyan biri için ilk REM evresi ne zaman gerçekleşiyor dersiniz? Evet, Witching Hour dediğimiz vakitte gerçekleşiyor genelde.
İkinci ilginç konu insanın geceleri salgıladığı hormonlarla alakalı. Melatonin dediğimiz bir hormonumuz var. Bu hormon bizim biyolojik saatimizle alakalı ve sadece karanlıkta salgılayabildiğimiz bir hormon. Gecenin erken saatlerinden başlıyor ve üretiminin en yüksek olduğu saatler, evet, evet, gece 2 ile 4 arası. İnsanların bu saatte paaranormal olaylar yaşadığını düşünmesi de buna bağlanıyor. Buraya bırakıyorum araştırmayı. Ama tabii elimizde böyle bir kanıt olmasaydı da uykusuzluk başa bela gibi öz bir yorum yapabilirdik sanırım.
Benden bu kadar. Geceleri tırnak kesmemekten insan vücudunda salgılanan hormonlara kadar geldik, nasıl ama? Sizin var mıdır bir Witching Hour deneyiminiz?