Dünyanın en çok izlenen spor müsabakalarından biri olan Super Bowl’un elli birincisi, Houston şehrindeki NRG Stadium’da geçtiğimiz gece vuku buldu. Patriots v. Falcons. Brady v. Ryan. Belichick v Quinn. Bu maça pek çok yerden bakmak mümkün, ama unutmamak gerek: Super Bowl bir Amerikan sporunun pazarlaması optimize edilmiş büyük finali. Bu da olayın topla oynanan kısımları kadar, pazarlama kısmının da ön plana çıktığı anlamına geliyor. Super Bowl’un devre arası Amerika’da büyük fragmanların, büyük reklamların cümbüşü şeklinde geçer. Biz de bu cümbüşü size sıcağı sıcağına aktarmak için, çıkanları topladık. Şimdiki misafirimiz de Fate of the Furious.
Niye “Fate” of the Furious? Çünkü İngilizce’de sekiz anlamına gelen eight kelimesi “eyt” şeklinde, kader anlamına gelen fate kelimesi de “feyt” şeklinde okunuyor. Tek başına anlamlı bir sebep değil, farkındayım. Serinin böylesine saçma sapan bir başlıkla film çıkartmasının altında yatan iki farklı sebep daha var. Birincisi, bir serinin sekizinci filmine gittiğinin hatırlatılması pazarlama bakımından iyi bir hareket değildir (Star Wars filmleri episode saymayı benzer sebepten bıraktı). İkincisi de, bu seride isim konusunda kantarın topuzu zaten kaçırıldı…
Bu filmde de işte yine fizik kurallarına lanet okunuyor, insaniyet şartları dahilinde araba kullanımına ciddi bir öfke ile bakılıyor ve yine yakışıklı çocuklar ve hoş kadınlar, güzel arabalara binip bir yerlere gidiyorlar. Filmin temelinde “ailem de ailem” diye ölen Dom’un ailesine ihanet etmesi yatıyor anladığımız kadarıyla. Charlize Theron, Kurt Russell falan var. Zaten önceden gelen kemik ekip oralarda. Baya eskinin Yeşilçam filmleri gibi bir şey işte. Kemik bir kadro var. Döne döne aynı film çekiliyor. Ama herkes yaptığı şeyden çok keyif alır gibi gözüktüğü için afiyetle yiyorsunuz.
Film Türkiye’de 14 Nisan‘da vizyona girecek. Bekliyoruz!