Çizgi filmlerin, çocukların hayal gücünü geliştiren en önemli görsel araçlardan biri olduğu fikrine katılırsınız diye düşünüyorum. Hepimiz çocukluğumuzda izlediğimiz çizgi filmler sayesinde hayal dünyamızı bir adım öteye taşıdık, belki de bazılarımızın bugünkü karakterine bile etkileri oldu. İşte o yüzden çizgi filmleri çok önemli bir görsel araç olarak görüyorum ve ne yazık ki bugünkü çocukların izlediği çizgi filmlere bakınca aynı etkiyi alamıyorum. Bunun sebebi benim artık küçük bir çocuk olmamam değil, gördüğüm şeylerin yaratıcılıktan ve derin hayal gücünden uzak oluşundan ibaret.

İşte bu yazıda sizlerle birlikte hem geçmişe gidecek ve eski çizgi filmleri yad edecek hem de günümüzdeki çizgi filmleri bir çocuk gözüyle inceleyeceğiz. Bunu da izninizle birkaç başlık halinde yapacağım çünkü bu şekilde eski ile yeni arasında daha iyi bir kıyaslama yapabiliriz diye düşünüyorum. Buyurun başlayalım!

Özenli Çalışma

Ninja Kaplumbağalar / Emiray

Son beş yılda çıkmış çizgi filmlere dikkatlice baktığınız zaman; pek çoğunda baştan aşağı bir özensizlik fark ediyorsunuz. Karakter tasarımları, animasyon teknikleri, hikaye anlatımı ve genel atmosfer itibariyle bir özensizlik hissediyorsunuz. Ne görsel anlatım şekli ilginizi çekiyor ne de anlatılan olaylar. Çünkü ortada bir özen, baştan sona düşünülmüş bir içerik yok ne yazık ki. Elbette birileri o çizgi filmin ortaya çıkması için emek harcıyordur ama çıkan üründen tam anlamıyla memnun olduklarını düşünmüyorum. Ortada bir derinlik, hayal gücünün sınırsızlığıyla yoğrulmuş bir dünya yok. Yalnızca oradan oraya hareket eden karakterler ve onların birbirleri arasında sürdürdükleri inanılmaz sıkıcı diyaloglar var. Bunun sebebini de ortaya orijinal bir ürün çıkarma ve tutkulu çalışmanın yerine yalnızca reyting kaygısı güdülen, hızlıca oldu bitti şeklinde ortaya çıkan bir çalışma şekline bağlıyorum. Kimsenin çalışma düzenine hakaret etmek gibi bir niyetim yok ama ortaya çıkan ürünün durumu belli.

Dönüp geçmişe bir bakacak olursak özenli ve tutkulu bir şekilde yapılmış sayısız çizgi film bulabiliriz. Ninja Kaplumbağalar, Avatar The Last Airbender, Jetgilller, Çakmaktaşlar, Samurai Jack, Müfettiş Gadget ve daha niceleriyle uzar gider bu liste. Hepsi de baştan aşağı ince düşünülmüş, kendi içindeki dünyasıyla karakterlerin seslendirmeleriyle oldukça özenli bir çalışmayla ortaya çıkmış ürünler. Ha yenilerden var mı güzel örnekler, tabii ki var. Rafadan Tayfa, Twirlywoos, Wissper ve Emiray gibi çizgi filmler de oldukça özenle yapılmış ve üzerine düşünülmüş işler. Yalnızca eskiden daha zengin bir çizgi film dünyasına sahiptik. Şimdilerde bu sayı epey azalmış durumda.

Ses Tasarımı

Samurai Jack / Doru

Son yıllarda, çizgi filmlerde nedenini anlamadığım bir şekilde çok ciddi bir ses tasarım eksikliği görüyorum. Ortam seslerinden tutun da tema müziklerine kadar bir özgün olamama durumu söz konusu. Birçok çizgi filmde ses tasarımı sadece olsun denerek yapılmış. Öyle ki bazen tasarlanmış bir sesten ziyade anlamsız gürültüler ve sıradan ses efektleriyle karşılaşıyorsunuz. Ortamdaki sesler, arka plandaki müzik veya karakterlerin bütün etkileşimlerinde duyduklarınız kulağınızda bir etki bırakmıyor. Halbuki ses tasarımı bir çizgi filmin en önemli unsurlarındandır. Çünkü gözünüzle gördüğünüz hayali düzeni kulağınızda duyduklarınızla birleştirir ve hafızanızda bu şekilde saklarsınız.

Eski çizgi filmlerde ise öylesine etkili ve başarılı bir ses tasarımı mevcuttu ki, kiminin müziklerini jeneriğine kadar ezbere bilirdik. Bugün de kendi içinde bir tema ortaya çıkarmaya çalışan, kendine özgü ses tasarımı yapmak için çabalayan çizgi filmler elbette var. Ancak bazıları adeta bir iki melodinin sürekli olarak döngüye alınmış hali gibi. Tema oluşturamamanın yanında bir başka problem de sesin nerede ne şekilde kullanıldığı. Yani bazı çizgi filmlere bakıyorum da “bu nasıl ses miksajı, nasıl bir kurgu?” diye hayrete düşüyorum. Olur olmadık yerde bir müzik yükseliyor, heyecanlı gibi duran bir anda müzik neredeyse hiç kullanılmıyor veya sönük kalıyor. Siz de ses kontrol panelinin başında biri var ve kafasına göre ses düzeniyle oynuyor zannediyorsunuz. Dolayısıyla çizgi filmin bütün etkisi zedeleniyor ve sunulan hayal dünyasıyla bütünleşemiyorsunuz.

Bütünleşik Evren

Avatar The Last Airbender / Su Elçileri

Eski çizgi filmlere yani son beş yıldan başlayarak seksenli yıllara kadar yayınlanmış çizgi filmlere dönüp bakınca, bütünüyle ince eleyip sık dokunmuş ve kendi içinde düzenli bir evren görüyorsunuz. Bir karış bile es geçilmeden sonuna kadar detaylandırılmış, ince düşünülmüş ve özgün tasarıma sahip bir evrenden bahsediyorum. Bu evren mutlaka gerçeklikten uzak olmak zorunda değil. Sadece izlediğiniz zaman kendinizi o dünyanın içinde hissettirebilen bir evren olması yeterli. Ancak bugün gördüğüm on çizgi filmden yedisi, bırakın içindeymiş gibi hissettiren evrenleri; birkaç nesne ve karakterin serpiştirildiği bir düzlemden ibaretmiş gibi duruyor. Zengin dünyaya sahip çizgi filmler yok değil ama sayıları eskisine göre daha azınlıkta.

Eskiden bir çizgi film izlerken nereye baksanız o evrene ait bir parça görmeniz mümkündü. O evrene ait her şey bir bütün halindeydi ve siz de böylece o dünyaya kolaylıkla dalıp gidebiliyordunuz. İki boyutlusundan kuklalı olanına, bütün çizgi filmlerde inşa edilmiş bir evren, bir derinlik görebiliyordunuz. Neyse ki Cartoon Network gibi büyük çaptaki kanallar var da bugün geniş ve dolu evrenlere sahip çizgi filmler görebiliyoruz. Ancak aynı şeyi bu ülkeden, kendi hayal gücümüzden çıkanlar için söylemek zor. Bizdeki örneklere baktığınızda; pek çoğu bomboş bir araziye bırakılmış üç beş karakterden ibaret. Durum böyle olunca, evreni zengin olmayan bir çizgi film çocukların hayal gücünü ne kadar geliştirebilir ki?

Ruhsuzluk

Jetgiller / Akıllı Tavşan Momo

Yalnızca birkaç dakikalığına televizyonu açıp çocuk kanallarına bakın ve çizgi filmleri şöyle bir göz ucuyla inceleyin. Çoğu çizgi filmde ortak bir nokta fark edeceksiniz: ruhsuzluk. Evet, yeni çizgi filmlerde genel bir ruhsuzluk hakim. Boş bakan karakterler, donuk ve ıssız çevre tasarımı, hiç mi hiç ilgi çekmeyen hikaye anlatımıyla baştan aşağı bir ruhsuzluk. Yabancı çizgi filmlerde durum biraz daha iyi ama yerli çizgi filmlere baktığımda gerçekten şimdiki çocuklar için üzülüyorum. Çünkü çizgi film, hayal gücünü körükleyecek bir görsel araç iken şimdi yalnızca çocukların karşısında zaman öldürdüğü bir medya ürünü haline gelmiş durumda. Yurt dışı merkezli çocuk kanalları o kadar göze batmasa da yerli kanallarda durum gerçekten içler acısı.

Karakterlerin gözünün içine bakıyorsunuz bom boş. Genel akışa ve olaylar silsilesine bakıyorsunuz tekdüze ve hiç merakınızı çelmiyor. Karakterlerin elleri kolları oynuyor, hareket ediyorlar ama robot gibi göründükleri için herhangi bir bağ kuramıyorsunuz. Halbuki bugünkü teknolojiyle o hareketlerin, karakterlerin dünya ile olan bütün etkileşimlerinin daha gerçekçi olması lazım ama durum pek öyle değil. Aslında biraz daha üstünde çalışılsa, çocuklarla karakterler arasındaki bağı güçlendirmek için daha az mekanik görünen hatta iyi yapılırsa gayet doğal görünen animasyonlar çıkabilir. Sadece hızlı sonuç almak veya iyi bir reyting değil, çocukların ilgisini kazanmak birinci öncelik olmalı.

Diyaloglar

Müfettiş Gadget / Aslan

Yeni nesil çizgi filmlerde dikkatimi çeken bir başka konu da diyalogların sıkıcılığı. Oturup uzun uzun izlemenize gerek yok, şöyle bir kulak misafiri dahi olsanız eğreti duran, samimi olmayan bir diyalog döndüğünü anlayabilirsiniz. Bütün karakterler kurmalı oyuncak gibi duruyor ve aralarında geçen sohbetin gerçek hayattakinden tamamen uzak ve yapay olduğu çok belli oluyor. Bir de yazılan Türkçe metinlerin yazıldığı gibi, okunuşta dikkat edilmesi gereken hiçbir şeyin önemsenmeyip “yapacağım”, “gideceğim” gibi asla gerçek hayatta ağzımızdan çıkmayan konuşma şekillerinin kullanılması durumu iyice yapaylaştırıyor.

Bunun nedeninin, dilimizin çocuklar tarafından daha iyi ve anlaşılır bir şekilde öğrenilmesi gibi bazı gerekçelere dayandırıldığını pek çok kez gördüm ve okudum. Yapmayın yahu, hangimiz bir çizgi filmde duyduğumuz konuşma dilini bugün yazı dilimize aynen geçirdik? Hepimiz izlediğimiz şeyin bir konuşma dili olduğunun farkındaydık ve bence bugünkü çocuklar da farkında. Tam tersi, bugünkü çocuklar izledikleri şeyin normalin dışında bir Türkçe olduğunun farkındalar ve bu yüzden de tam anlamıyla karşılarındaki dünyayla bağ kuramıyorlar. Burada sorun senaristlerde mi, yoksa seslendirmede mi onu bilemiyorum ama bu sorun bir çizgi filmin bütün yapısını baltalıyor doğrusu.

Bu kadar konuştum, eleştirdim, didik didik ettim ama bugünlerde tıpkı eskiden olduğu gibi özenle yapılmış çizgi filmler bulmak da mümkün. Bunlar genellikle Cartoon Network ve Disney Channel gibi yabancı kanallardan çıkıyor ama son dönemde TRT Çocuk ve Minika Çocuk gibi kanalların da bazı iyi çizgi filmler çıkardığını söyleyebilirim. Sadece bana göre bazı şeyleri ya atlıyorlar ya da eksik yapıyorlar. Yoksa bir bütünü oluşturamayan bu kadar çok çizgi filmin çıkması mümkün olamaz diye tahmin ediyorum. Bu konuyu gerçekten önemsiyorum çünkü bir çocuğun iyi çizgi filmlerle yetişmesinin, ona sahiden bir şeyler katabileceği ve bu yolla hayal güçlerinin sınırlarının zorlanabileceği fikrindeyim. Siz bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Sizin de bu neslin çocukları için iyi çizgi film önerileriniz varsa buyurun!

Author

tasarımcı, fotoğrafçı, oyuncu, teknolojisever, soundtrack delisi. her türlü online mecradan ulaşmak için: @mfurkanakyuz

5 Comments

  1. Merhaba, eskiden çizgi filmler elle çizilir hayata geçirilirken şuanda bilgisayar ağırlıklı oluşundan bir mekaniklik var. Bir de yine eski çizgi filmlerde istediğiniz gibi at kosturabiyirdunuz fakat şuanda çok fazla denetim mevcut onlardan geçmek için bence gerçeklikten uzaklaşıyor. Ve düşük bütçeler de bu işe dahil olunca. Kendi dünyası olan, özgün ve özenli bir is ortaya koymak imkansiz hale geliyor.

    • Mustafa Bozkurt Reply

      Aslında inceleme bana yetersiz geldi. Çizgi dizi izlemeyi seven biri olarak söylüyorum çok kaliteli yapımlar var/ vardı. Özellikle şu 2-3 sene öncesinde. Gerek karakter tasarımı, gerek hikayesi ve müzikleriyle çok özgün yapımlar var. TRT Çocuk’ta olduğunu tahmin ettiğim bu diziler tüm hepsini yansıtmaz.
      Özellikle bakmak isterseniz
      -Steven Universe( Her ne kadar ülkemizde yasaklanmış olsa da)
      -Kipo
      -Hilda
      -Gumball
      -Star Kötü Güçlere Karşı
      -Esrarengiz Kasaba
      -Baykuş Evi
      Gibi çizgi diziler hem çok kaliteli hem de güzel yapımlar

  2. Size en kaliteli çizgi diziyi söyleyeyim uçan kaz diğeride şeker kız candy bu diziler çok güzel mesajlar veriyor keşke şimdiki çocuklarada izletseler

  3. Abdülhamit Bayram Reply

    Benim yaşım 16 vallahi ben 3 yaşımdan 12 yaşıma kadar izledim ama sonra bıraktım şimdi şu benim zamanımda Keloğlan masalları , Cille , nane ile limon vardı şimdi onlar yok saçma saçma şeyler çıkmaya başladı 9 yaşımdayken ibi , emiray , Vikingler çıktı bunlarda güzel ama elbet bunlarında sonu var 😠

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.