Bu dosyanın ilk yazısında şeytani cazibeleriyle etki bırakan karakterlerden bahsetmiştik. Yaptığımız bu liste, iyi demeye dilimizin varmayacağı karakterlerden oluşuyordu. Elimizdekilerin bir miktarı gri, bir miktarı da en karanlıktan daha karanlık kötü karakterlerdi. Hem de pembe dizilerde, ikili ilişkilerde dönen entrikalar değil, büyük çapta manipülasyon yeteneği gerektiren entrikalardı bunlar. Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz; bu seferkilerin de diğerlerinden pek aşağı kalır yanı yok. Bunlar da kötü olduğunu bilsek dahi zekâları ve laf ebeliklerini kullanarak kurdukları geniş etki alanlarıyla ilgimizi çeken karakterler. Bunlar hâlâ entrikacı karizmanın karşı konulmaz karakterleri.

Homelander

the boys homelander actor antony starr

Birkaç örnekle ele aldığımız ilk listede, bu başlığın altında saymakla bitmeyecek karakterden yalnızca birkaçı vardı. İkinci bir listenin gelmesine delalet edecek ilk şey de Homelander’ın orada yer almamasıydı. The Boys’un şu üç sezonunda süper kahraman camiasına getirdiği ferah nefesi anlatmakla bitiremeyiz. Sanki bir anda elimizdeki tabloyu aldılar ve baş aşağı çevirdiler. Şimdi yıllardır bildiğimiz, izlediğimiz bütün meseleyi bir de tersinden görüyoruz. Kendi çıkarlarının peşinde koşan, kötücül insanlardan oluşan süper kahramanlar ve onları alt etmek için pek de onlardan geri kalmayan sıradan insanlar takımı. Tabii Butcher gibi birinin liderlik ettiği ekibe sıradan insanlar derken temkinliyiz ama karşılarında kafayı tamamen sıyırmış bir Superman var. Homelander, sırtında taşıdığı Amerikan bayrağının, en azından kendi vatandaşına vaat edebileceği tüm o aidiyet dolu kavramların çok dışında bir karakter. İlk olarak; sahip olduğu gücün dışındaki her şey tamamen yalandan ibaret. Geçmişi hakkında kamuya anlattıkları, muharebe alanında yaptıkları ve suratından hiç düşmeyen gülümsemesi tamamen düzmece. Kapalı kapıların ardında o; istediğini almak için herkesi tehdit eden, karşısındakinin boğazına yapışan, cinayet işlerken de kimseyi ayırmayan bir sosyopat.

Homelander, her zaman kameraların karşısında nabza gören şerbet veren, halkın bam teline dokunmayı bilen bir manipülatör. Yaptığı her şeyin altında yatan tek bir sebep var; daha fazla sevilmek. İnsanlar onun yüzüne gülüp, alkışladıkça daha da iflah olmaz biçimde entrikalarını sürdürüyor ve kendini halkın aradığı lider olarak konumlandırıyor. Hâl böyleyken iki sezona onu Amerikan başkanı adayı olarak görürüz.

Michael Corleone

Michael Corleone from The Godfather

Ailesinin kirli işlerine bulaşmak istemeyen temiz evlat ailesine geri dönüyor ve kaçınılmaz olarak nefret ettiği düzenin başına geçiyor. Aslında yabancı olduğumuz bir karakter arkı değil ama Michael Corleone bu formülün mükemmel bir örneği, artı olarak da madalyalı bir asker olması var. Homelander’ın aksine derdi tasası sevilip kucaklanmak değil. Hatta derdinin çoğu para ama onun arkasında daha önemli bir motivasyonu var; aile. Michael’ı temiz hayatını geride bırakıp Godfather olmaya iten en büyük etken, ailesinin de içinde olduğu büyük güç çatışması. Öyle ki ağabeyinin kurşuna dizilmesi, onun sıradan bir hayatı terk edip mafya babalığına soyunmasının asıl sebebi. Ailenin asıl vârisi olacak kişinin ölümü, ağabeyinin çeviremeyeceği birçok dolabı onun çevirebileceğini gösterdi. Michael, elindeki tüm gücü toplayıp düşmana saldırmadı. Hatta onlarla müzakereye oturup anlaşmaya vardı. Düşmanları, sessiz sakin Michael’ın kendilerini silip atabilecek güçte olduğunu düşünmedi. Bunun sonunda da aileye karşı gelenlerin, ihanet edenlerin ve husumet besleyenlerin duyduğu son cümle aynı oldu: “Sana Baba’nın selamı var!”.

Godfather’da yükselen kalan karakterler her zaman politikayı doğru kullananlar oldu. Don Corleone’nin politikacıları ve yargıçları cebinde bozuk para gibi taşıdığı yüzüne karşı bile söylenmişti. Michael için de işler pek farklı değildi, o da aile geleneğini devam ettiriyordu ama bunu kimseye itiraf etmeye pek niyeti yoktu: Senatör, ikimiz de aynı ikiyüzlülüğün bir parçasıyız ama sakın ailemin de bunun bir parçası olduğunu düşünmeyin.

Kingpin

Kingpin from Netflix's Daredevil

Bir suç örgütü liderinden bir başkasına geçiş yapıyoruz; Wilson Fisk, namıdiğer Kingpin. Suçun içinde yükselme dönemi boyunca ne Homelander gibi alkış bekleyen ne de Michael Corleone gibi aile gözeten Kingpin için hiçbir şey kişisel değildi. Onun derdi işti, yalnızca iş. Bütün insani duygulardan kendini soyutlayan Kingpin, yeraltı dünyasında yükselmek için altındakileri basamak, önündekileri engel olarak gördü ve hepsinin üstüne basıp geçti. Aşırı büyük cüssesi, her zaman kuşandığı takım elbisesi ve sert konuşmalarıyla kimseyi harcamaktan çekinmedi. Ancak başarasının sebebi yalnız gözü karalığı değil karşısındaki herkesi masadaki birer satranç taşına çevirme kabiliyetiydi. Onun en büyük özelliği; birinin zayıf noktasını bulmak ve bunu ona karşı kullanmaktı.

Daredevil’ın üç sezonu boyunca, özellikle de sonuncusunda etkisine almadığı kimse kalmadı. Kimine vaatler vererek, kimine de değer verdikleri üzerinden tehditler savurarak onları kontrol altına aldı. Saygın bir iş adamı görünümündeyken şehrin melek yüzlü yatırımcısı; suçları açığa çıkıp içeri atıldığında da nedamet getirmiş tövbekarı gibi gözüktü. Onun fabrika ayarlarını bozan, yeri geldiğinde geri adım atmasına sebep olan yegâne şey de büyük aşkı Vanessa’ydı. Vanessa üzerine irade kuramaz, o işin içine girince makine olmaktan çıkardı. Daredevil’ın onu alt etmesinin yolu da atını Vanessa üzerine oynamak oldu.

Tyler Durden

Tyler Durdon actor Brad Pitt from the Fightclub movie

Listenin sonunu bu sefer de Dövüş Kulübü’nün kurucusuyla getiriyoruz. Tyler Durden yeri geldiğinde bir akıl hocası, yeri geldiğinde büyük bir yıkım projesinin mimarı, yeri geldiğinde de hiç var olmamış biriydi. Benzin pompalayan, garsonluk yapan ya da beyaz yakalı bir kölelere dönüşmüş bir neslin alter ego‘su olarak karşımıza çıkmıştı. Genellikle işçi sınıfından oluşan bir müritler ordusu kurmuş ve hepsini özgürlüğe götürdüğünü iddia ederek onları, büyük bir patlamaya dinamit taşıyan askerlere çevirmişti. Kulübe girenlerin artık önceki kendileri gibi olmadığı bir gerçekti. Tyler’ın bunu ne kadar dürüstçe veya ne kadar yalanla sağladığı tartışma konusu ama en büyük yalanının hepimizi gerçekte var olduğuna inandırmak olduğu da başka bir gerçekti.

Tyler, insanların hayatlarında nefret ettikleri şeyleri onların yüzüne çarpar ve onları kendileriyle yüzleştirirdi. Sözleriyle olduğu kadar birinin yüzünü dağıtarak ya da elini asitle yakarak da birini ikna ederdi. Sürekli verdiği aforizmalarla müridinin hararetini canlı tutar, onun bunu bir başkasına anlatmasına engel olarak da boş bulduğu akla nüfuz ederdi. Sonuçta Dövüş Kulübü’nün birinci kuralı; Dövüş Kulübü’nden asla bahsetmemekti.

Entrikacı karizma deyince sizin aklınıza başka hangi karakterler geliyor?

Author

Sabah kuşağı çizgi filmleri müdavimi.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.