Geekyapar, geride bıraktığımız yılın en iyi işlerini seçmeye başladı! Bugünle başlayarak, bundan sonra ince ince 2015’i kıyıp doğrayacağız; altında neler var, geçerken bizlere neler bırakmış onları irdeleyeceğiz. Sürecimiz çok basit. Geekyapar’ın yazarlarına, dizi, film, çizgi roman, oyun ve müzik kategorilerinde o sene onlar için ekstra anlam ifade eden üçer işi yazmalarını istedik. Sonra da en fazla aday gösterilenleri sıraladık. Oyları eşitse, o zaman da biraz kanaat kullandık; biraz da yazan kişi kendi sırasında kaça koymuş; ne kadar tutkuyla anlatmış onlara baktık.
Geçtiğimiz gün filmleri, ardından da çizgi romanları, dizileri ve şarkıları incelemiştik. Şimdi de sıra oyunlarda! Buyurun!
MANSİYON
- SOMA
- Mortal Kombat X
- Invisible, Inc
10. Dying Light
Yazan: Yiğitcan
Ben çoğu zaman “senenin oyunu” diye bir şey seçerken, işin içerisinde kaliteli bir hikaye yoksa bir oyunun adını yüksek sesle zikretmeye cesaret edemem. Bana göre oyun dediğin şeyler hikayelerle doğup, hikayelerle ölürler. Alternatifleri de yoktur. Dying Light’ın yapımcılarına sorarsanız, Harran’da geçen zombi avlama oyununun da öyle göz alıcı bir hikayesi yok. Ama oyunculara sorarsanız; size dakikalarca zombilerden ucu ucuna kaçmalarının, düşen arkadaşlarını geri almak için yaşadıkları gerilimin, gece çökünce hissettikleri korkunun hikayelerini anlatırlar. Dying Light, o hikayelere zemin olabildiği için burada.
9. Undertale
Yazan: J.H.
Etrafımda ekseriyetle “duygusal duyarlı hikayeli oyunların adamı olarak bilindiğimden mütevellit, bir noktada Undertale’in biri vasıtasıyla gelip beni bulacağı kesin gibiydi. Kaçamadım da. Senenin sonuna kadar direndim bir şekilde, ama en sonunda biri geldi, “abi” dedi, “oyna” dedi. Hiç öyle abi’lere ve oyna’lara gelen bir adam değilim, ama bu sefer bir istisna yapayım dedim. Şu an bu satırları yazıyorsam, o istisnayı yaptığımdandır. Evet, bir takım sorunlu oynanış mekanikleri, bir takım da pek kötü grafik tercihleri var. Özünde anlattığı hikayenin yıllardır oyun dünyasının esas meselesi olmaktan çıkamamış “ana rahmini terk etmek / masumiyetin kaybı” olması da biraz can sıkıcı. Yalnız eğer senenin en özel oyunlarını konuşuyorsak, Undertale’e de bir paragraf açmamız gerekiyor.
8. Hotline Miami 2: Wrong Number
Yazan: Yigilante
Evet, hikayesi ilk oyundan karışıktı ve gereksiz ölçüde zorlaştırılmıştı, ancak her şeye rağmen ilk anından kapanış jeneriğine kadar bir Hotline Miami deneyimiydi Wrong Number, bu sebeple senenin en iyi oyunu olmasa bile en stil sahibi oyunu sayılmayı tamamen hak ediyor. 2D, hiç bu kadar şokedici olmamıştı.
7. Until Dawn
Yazan: Ozan
Oyun dünyasına çok hakim olmayıp, sinemayı kendine mesken belleyen biri için oyun tercihini kuvvetli hikayeye sahip olanlardan yapmak kaçınılmaz oluyor tabii. Until Dawn için, hikayenin grafik ve oynanıştan daha önemli olduğunun kanıtı, denilince tabii ki oyunu bir denemem gerekiyordu. Nitekim oyun da beklentilerimi boşa çıkarmadı. Hakkında aha fazlasını merak ettiren karakterler, iyi yazılmış film tadı veren hikayesi sayesinde bu oyuna ve oyunun temsil ettiği türe çok ısındım. Üstelik kaderleri senin elinde olan ve elinden kayıp gitmeleri hiç de zor olmayan karakterlere duyduğun sorumluluk sayesinde filmlerin veremeyeceği bir hissi de tattırıyor.
6. Rocket League
Yazan: Yücel
Böyle de bişey varmış diye bir giriştik bir daha çıkamadık. Orda burda duyduğum yorumlardan yola çıkarak söylüyorum, bu oyunun muhteşemliği evrensel bir gerçek. Öğrenmesi kolay, kafa yormayan, başarı hissini veren oynanış ve kısa süren maçlar. Uzun bir süre boyunca arkadaş toplantılarının şahı kalacağı kesin. Hava toplarına iyi çalışın.
5. Heroes of the Storm
Yazan: Can T.
Açıkça konuşmak gerekirse bu oyundan önce MOBA’lara tiksinerek bakıyordum. Kavga eden gençlerin çömüp sigara içtiği yerler gibi geliyordu bu tip oyunlar bana. Ama Heroes of the Storm aşırı eğlenceli, bir oldukça basit bir oyun olduğu için beni kendisine aşık etti.Çok oynuyorum kendisini. Umarım yakında daha çok “Hero”ya ve haritaya kavuşur kendisi. Bir deneyin!
4. Metal Gear Solid V: The Phantom Pain
Yazan: Mert G.
Phantom Pain çıktı, oynadım, günlerce heyecanla sonunda ne olacak dedim. Açık dünya oynanışı aklımı aldı, her tape benim için ayrı bir “çay-sigara” seansına dönüştü. Quiet geldi, Quiet gitti. FOB oynanışına hasta oldum, eninde sonunda o mendebur The Truth görevini yaptım, iyi bir küfür ettim. Ama sonra, şurada hesaplaştım o günahlarıyla. Ne olursa olsun, sonuçta bir Metal Gear oyunu çıktığı yıl başka bir oyunun herhangi bir türde “en iyi” olması düşünülemez. Ya da ben tamamen yanlı konuşuyorum.
3. Batman: Arkham Knight
Yazan: Mert Y.
PC kullanıcıları için adeta bir işkenceye dönen bu oyunla ilgili ne kadar çemkirsem az aslında. Steam üzerinden sunduklarında çıkan tonlarca problemin ardından ya biz bir bok yedik kusura bakmayın diye oyunu kaldırıp aylar ve aylar sonra tekrar Steam’e yüklediklerinden konsol kullanan arkadaşlar oyunu çoktan yalayıp unutmuşlardı bile. Bu yüzden hevesim çoktan kaçmıştı ama oyunun kendisi o kadar iyi ve öylesine nefis DLC’ler çıkarmışlardı ki oynarken tüm sinirim geçti.
2. The Witcher 3: Wild Hunt
Yazan: Ozan
Wild Hunt’ta da Skyrim’da bulduğum tadı buldum. Ara ara durup manzara seyrettim; oyuncuyu ekranın içine alan ambiyansı sayesinde zamanın ucunu kaçırarak köşe bucak gezdim. Kısacası oyunun yaratmak istediği mekana, zamana ve olaya kendimi kolayca teslim ettim. Üstelik Skyrim’a göre çok daha zorlayıcı oynanışı sayesinde oyuna konsantre olmam zorunlu hale geldi. E tabi bir de Geralt’ın karizma faktörü var. Yara izine kurban!