3. Draco Malfoy
Altıncı kitabın sonuna dek, kafamda “babasına bak oğlunu al” gibi bir yerde konumlanan Draco Malfoy’dan sanırım birçok kişi yaka silkiyor. Draco’yu 3. sıraya bilerek koydum, zira kendisi; babası ve en sevdiği öğretmenle kıyaslanınca zalimlik konusunda ikisinden de hayli ileride bence. Düzenlediği entrikalara değinme gereği duymuyorum bile. Buna rağmen, sonunda Harry’yi –bir nevi– kurtarması, Dumbledore’u öldürmek istememesi gibi örnekler Draco Malfoy’un zalimliğine veya entrika düzenlemekteki yakaladığı başarısına bakılmadan, hayran kurgu hikâyelerinde en sık kaleme alınan karakterlerden biri olmasına yol açtı. Eğer Draco Malfoy isimli biri seride olmasaydı bu kurguyu nasıl etkilerdi, hiçbir fikrim yok ama bence Draco’nun hikâyesi bir gıdım daha işlenebilirdi. Bütün işi boyuna laf atmak olan, korkak bir “baba kuzusu” olduğunu düşünmüyorum çünkü.
2. Dolores Umbridge
Dürüstçe şunu söyleyebilirim ki, pembeden nefret etme nedenim Dolores Jane Umbridge‘dir. Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda, Ron’un deyişiyle sıkıcı bir konuşma yaptığı andan itibaren nefret ediyorum Profesör Umbridge’den. Fazla söze gerek yok, gayet kin besliyorum kadına; porselen çay takımını kafasında kırmak istiyorum, “Ehem ehem,” diye diye delirtmek istiyorum o derece. Hermione’nin E.R.İ.T’i gibi U.N.E.T (Umbridge’den Nefret Edenler Topluluğu) gibi bir dernek falan kurulmalı onun için. Orta Çağ’dan kalma cezaları bir yana; Harry, Fred ve George’u süpürgesinden etmesi ve Hagrid’i kovdurması muhtemelen yalnız benim ondan nefret etme nedenim değildir. Eğer olmasaydı beşinci kitap nasıl olurdu, bir şey söyleyemem, ama benim için bu kadar nefret dolu geçmezdi, orası kesin.
1. Bellatrix Lestrange
Geldik Harry Potter serisinin bir nevi Joker konumunda olan, Helena Bonham Carter’ın da tüyleri ürperten bir performansla hayat verdiği Bellatrix Lestrange’a. Tahmin edilebilirlik konusunda Joker’in tırnağı olamasa da, zalimlik ve öldürme işin içine girdiğinde onunla yarışa girebilecek durumda olduğu aşikâr. Sonuçta kuzenini ve yeğenini gözünü kırpmadan, hatta ziyadesiyle zevk alarak öldürmüş birinden bahsediyoruz. Yaptıklarını yazmaya kalksak büyük ihtimal ertesi güne sarkar.
Voldemort’la kıyaslandığında iki yönden ondan daha farklı olduğunu düşünüyorum. Birincisi, Bellatrix çocukluğundan itibaren safkan takıntısıyla yetişti, Voldemort ise büyük ihtimalle safkanın ne demek olduğunu okula başladığı zaman öğrendi. Yani Bellatrix’in davaya beslediği tutku, bir ihtimal Voldemort’unkinden daha yıkıcı. İkincisi ise Bellatrix’in Voldemort’tan daha cesur olduğu gerçeği. Voldemort birilerinden, mesela Albus’dan ve Harry’den korkuyor. Şahsen Bella’nın efendisi dışında kimseden korktuğunu düşünmüyorum. Draco’ya verilen görev Bellatrix’e verilmiş olsaydı eminim mutluluktan seke seke Hogwarts’a giderdi.
Eğer hikâyede olmasaydı, ne olurdu? Büyük ihtimalle kuzeni Sirius, yeğeni Tonks ve öldürdüğü diğer herkes hayatta olur; biz de Lupin’inle Tonks’un dramını yaşamazdık, ama hikâye bir yerde eksik hissettirirdi, orası ayrı.
1 Comment
Net bilgi: İnsankara Severus’un kötü olmadığını anlatmak Umbridge’nin karşısında öpüşmekten daha zor