Yurtdışına çıkınca fark ediyorsunuz, sokak hayvanları konusunda Türkiye –kurumsal olarak– toleransı Avrupa ve Amerika ülkelerine kıyasla çok yüksek bir ülke. Bireysel seviyede üzerine düşmemiz gereken hâlâ çok şey var, ancak bir yandan şu gerçek de baki: Pek çok ülkede sokakları bu kadar hayvanla dolu şehirler bulmak çok zor. Özellikle de İstanbul gibi, dört ayaklı sakin sayısı da çift ayaklılar kadar yoğun olan bir şehirde.
Bu yüzden Ceyda Torun imzalı bu belgesel çok tatlı bir konumda duruyor. Yurtdışında bir insana “sokak hayvanlarıyla ilgili belgesel çektik” deseniz, akıllarına ilk gelecek olan şey şüphesiz üzücü, ölüm döşeğinde olan, terk edilmiş hayvanlarla ilgili bir belgesel olur. Ancak Türkiye’de durum farklı. Türkiye’de, özellikle İstanbul’da, özellikle Cihangir‘de, özellikle kediler söz konusu olduğunda sokak hayvanları misafir değil, ev sahibi.
Kedi isimli belgesel de bunu ele almış biraz. Hikayesini de altı kedi üzerinden yapıyor. Sarı, Bengü, Psikopat, Aslan Parçası, Duman, Gamsız. Torun her birine de çok tatlı mahlaslar takmış ve onların hikayesini, fragmandan da gösterdiği büyüleyici tonda belli ki, o mahlaslar üzerinden anlatacak. Filmin resmi sinopsisine göre, film bu altı kedinin “iki dünya arasında –ne vahşi, ne de evcil” hayatlarını konu alacak.
Bütün internetin esasında kocaman bir kedi videosu olduğunu düşünürsek, Ceyda Torun’un belgeseline benzer bir şey daha önce neden çekilmedi anlamak gerçekten mümkün değil. Kedi şimdilik izleyen pek çok eleştirmen tarafından övgü dolu tepkiler almış. IMDb’de de 103 kere puanlanmış notu 8’de sabit duruyor. Neden olduğunu anlamak güç değil. 80 dakika boyunca şu kedileri hiçbir şey değil, sadece etrafta gezinirken izlesek biz yeterince coşarız zaten. Siz?