Muhtemelen duymuşsunuzdur; dünyanın gelmiş geçmiş en başarılı erotik markası Playboy‘un kurucusu Hugh Hefner, 91 yaşında, doğal sebeplerden ötürü hayatını kaybetti. Hefner bir süredir sağlık sorunlarıyla baş etmekteydi. Vefatı sürpriz olmadı, ancak Amerikan kültüründe ilginç bir etki yarattı. Hefner bir kesim tarafından saygı ve sevgiyle anılırken, beri tarafta da yükselen misojeni ve cinsiyetçiliğin müsebbiplerinden biri olarak algılandığı için yargılandı.
En nihayetinde bunların hepsi ilginç bir tartışma aslında. Varını yoğunu ipotekleyip, bankadan çektiği 600$ kredi ve topladığı 4000$ bütçeyle 1953’te kurduğu Playboy gerçekten de günümüzde altında insanların ezildiği bir yığın hâline gelmiş kadın metalaştırmasına çok taş taşıdı. Ama öte yandan insanların atladığı –bir kesimin de hakkını teslim ettiği– bir şey var ki, Playboy aynı zamanda tartışmasız bir biçimde yayıncılık tarihi açısından bir milat noktasıydı.
Amerikan kültüründe sık karşılaşılan bir şakadır “Playboy’u sadece makaleleri için okumak“. Elbette ortalama bir insanın Playboy dergisini açtığı zaman ilk bakacağı şey orta sayfaya yayılmış o meşhur centerfold pozu ve beraberinde gelen erotik fotoğraflardır. O yüzden Playboy’u makaleleri için okumak hep bir şaka olarak kaldı, ama şakanın içinde hep bir gerçeklik payı da vardı. Hugh Hefner’ın bizzat büyüttüğü imparatorluk ömrü boyunca hep inanılmaz yazarlara (Arthur C. Clarke, Vlad Nabokov, Ian Fleming, Chuck Palahniuk), inanılmaz çizerlere (Harvey Kurtzman, Jack Cole), inanılmaz röportajlara ve dosya konularına ev sahipliği yaptı.
Herhangi bir yayıncının sadece hayalini kurduğu içerikler çıktı Playboy. 1955’te Charles Beaumont’un homoseksüellerin muktedir olup heteroseksüelleri toplumun dışına ittiği kısa hikaye basıldı o sayfalarda mesela. Ray Bradbury’nin efsanevi distopya romanı Fahrenheit 451 Playboy’un 1954 yılındaki üç sayısında seri olarak basıldı. Tarihçi Alex Haley, Playboy için Martin Luther King, Jr ve Malcolm X‘i oturttu mikrofon karşısına. Başkan adayları da geldi, Nazi aktivistler de. Bu imza mülakatların belki de en meşhuru, John Lennon’ın 1981 tarihli, her satırı ayrı dikkatle okunması gereken şu röportajdı. Her şeyden önce bir dergiydi yani Playboy uzun bir süre. Bu kısım zaman içerisinde, elbette, önemsizleşti ve kaybolup gitti.
Ama siz bu akşam Hefner’ın bir yayıncı, bir dergici olarak hayatını anmak isterseniz, size bir önerimiz var. Dünyanın –benim bildiğim– tek dergicilik oyunu olan Playboy: The Mansion’ı oynayabilirsiniz. 4 Mart 2005 tarihinde PC, PS2 ve Xbox için piyasaya sürülen Cyberlore Studios imzalı oyunda siz Hugh Hefner’ı canlandırıyorsunuz. Playboy malikanesinin bütün şatafatı -ve sıkıntılı tarafları- oyunda var: Büyük partiler, çıplak mankenler, abartılı harcamalar, cinsel çapraz ilişkiler. Ama her ay bir sayı çıkartmak zorundasınız. Sadece fotoğraflar da değil uğraşmanız gereken şey. İyi röportajlar yapmalı, sağlam yazarlardan kaliteli hikayeler istemeli, bir yayın planı oluşturmalısınız. Editörlük yapıyorsunuz yani Playboy: The Mansion’da. Aynı Hefner’ın yaptığı gibi.
Hugh Hefner’ın kadın-erkek ilişkileri konusunda mirasını tartışmak mümkün, makbul ve hatta bir manada mecburi hepimiz için. Ancak tamamen profesyonel bir noktadan, 10 senedir icra ettiğim yayıncılık mesleğinin merceğinden masaya yatıracaksak Hefner’ı, saygıdan başka bir perdeden konuşmamız mümkün değil gibi hissediyorum. Eğrisi ve doğrusuyla, büyük bir dergiydi Playboy bir zamanlar. İyi ki de öyleydi.
Toprağı bol, ruhu şâd olsun.