Civil War hâlâ sinemalarda tatlı tatlı bir meltem olarak eserken, yeridir diye düşündük, Iron Man‘i şöyle bir enine boyuna konuşalım istedik. Aslında, daha önce konuşmuştuk zaten. YouTube kanalımızda, IIron Man Kimdir adında bir video yayınlamıştık. Aşağıda okuyacağınız şey, o videonun metni. Daha önce birkaç kez, “Videoları metin olarak sitede yayınlasanız aslında?” gibi tepkiler gelmişti, biz de bu seferlik, “Niye olmasın?” dedik. Videoyu izlemek isterseniz, onu da aşağıya iliştirelim. Captain America versiyonu ise şurada.
Tony Stark, tam adıyla Anthony Edward Stark, Maria ve Howard çiftinin oğlu olarak, pek çok Marvel süper kahramanı gibi New York’ta doğuyor. Yine pek çok Marvel süper kahramanı gibi, süper dahi ve akademik anlamda deli başarılı. Stan Lee döneminin en büyük mühürlerinden biridir bu zaten. Karakterler genelde o yıllarda toplumdan dışlanan ve çizgi roman okurlarının büyük bir kitlesini oluşturan, “nerd” dediğimiz süper zeki, akademik anlamda süper başarılı ama içine kapanık çocuklara güzellemeler olur. Tony de öyle işte, yatılı okulda okuyor, insanlarla çok içli dışlı değil, kendini makinelere veriyor. 19 yaşında MIT’den fizik ve mühendislik dalında çifte Master diplomasıyla mezun oluyor.
21 yaşında babasının şirketini devralıyor, ilk işi de babasının ölümüne sebep olan arabayı yapan firmayı satın alıp, hataları düzeltmek. Tabii babasının ölümünü masumane bir ölüm değil, ama o zaman Tony bunu bilmiyor. Tony ticaret hakkında çok bir şey bilmediği için, sekreteri Pepper Potts’u şirketin başına geçiriyor. Ama buraları biliyorsunuz zaten. Tony Afganistan’da yeni bir silah testi yaparken yakalanıyor, ona silah yap diyorlar, o da zırh yapıp kaçıyor. Aslında ilk başta Tony’nin bir süper kahraman olma niyeti yok, fakat “lan bu zırhı yaptık, ne edeceğiz?” diye o dönemki nişanlısına danışırken, hayat kurtarmaya karar veriyor. O dönemlerde Tony, IRon Man’i sağda solda kendi bodyguard’ı olarak tanıtıyor.
Yalnız filmlerin aksine, Tony Afganistan’dan “tövbe billah bir daha silah satmayacağım” diye dönmüyor ilk aşamada. Hatta kendisinin en kilit karakter özelliklerinden biri, bu yüzden devreye giriyor. Tony, güvendiği SHIELD’ın, Stark Industries’i satın almaya kalkıştığını öğreniyor. Bunun sebebi de, SHIELD’in silah üretimi konusundaki bir numaralı kaynaklarını güvenceye almak istemesi. Tony bir de bunun üstüne akıl hocası Obadiah Stane tarafından iflas ettirilip, ihanete uğrayınca; iyice şişenin dibine düşüyor. Bu dönemde Iron Man titrini Rhodes üzerine alıyor, ama kostümü tam anlamıyla kontrol edemiyor. Stane üstüne geldikçe geliyor, Rhodes ciddi anlamda yaralanıyor, bir sürü eş dost kaçırılıyor… Bunların hepsinin sebebi, Stane’in şu planı: Ben Tony’nin üstüne yeterince gidersem, yine düşer, kırılır ve şişenin dibinde kaybolur.
Bu sefer öyle olmuyor. Tony, aylar boyunca yeni bir zırh üzerinde çalışıyor ve Silver Centurion adlı bu zırhla Stane’i al aşağı ediyor. Tony buradan sonra “yeter lan” deyip, kendi yarattığı zırhları
kendinden başka kimsenin kullanmayacağından emin olmak istiyor. Buna ABD ve SHIELD da dahil, ki bu dönemde zaten biraz kafa kafaya geliyorlar hükümetle. İşte burası, Tony Stark’ın karakterindeki Ayn Rand etkisinin en ciddi anlamda hissedildiği noktalar. Ayn Rand’in meşhur kitapları Fountainhead ve Atlas Silkindi, temel olarak dünyanın ikiye ayrıldığını söylerler, vizyon sahibi, “yapan” insanlar, ve yapanlardan medet uman, ama her fırsatta da köstek olmaya çalışan, “tüketen” insanlar. Tony Stark bir sanayicidir, üreticidir ve Rand’in “vizyon sahibi yapanlar” kategorisine düşer. Ve aynı Atlas Silkindi’nin Francisco D’anconia’sı gibi, bir noktadan sonra kendi teknolojisini başkalarının erişiminden uzak tutmak için yakmayı dahi göze alır.
Tony, zaten dönemin bir diğer popüler yeni karakteri Spider-Man’in zıttı olarak tasarlanmıştır. Peter Parker, gençtir, lise öğrencisidir, yoksuldur. Tony ise yaşlıdır, bir şirketin lideridir, zengindir. Ama
en önemli değişiklik, güçlerini kazanma biçimlerinde yatar. Peter Parker’ın süper kahraman olmak için sadece sabit durması yetmiştir. O andan sonra da bütün mücadelelerini, sadece dirayet göstererek kazanır. Tony ise ilk andan itibaren, çok çalışarak, üreterek, bir vizyonu emekle gerçekleştirerek bütün sıkıntılarını aşar. İlk zırhını ve Silver Centurion’ı tasarladığı anlarda olduğu gibi.
Tony’nin 70’li ve 80’li yıllardaki bu kapitalizm, liberalizm ve objektivizm sembolü olma durumu, sık sık komünist düşmanlara karşı mücadele edişiyle de sabittir. Ama sonradan yumuşar. Geriye Tony’nin en önemli karakteristiği kalır, o da az önce söylediğimiz, sorunları çok çalışarak, üreterek, neredeyse sanayi ile çözme eğilimi. Stark’ın mührü bu olru, ki Civil War’da da zaten bunu görebilirsiniz. Yaptıklarının dünyaya olan etkisini gördükten sonra, Kayıt Yasası’nı oturtmak için etrafına topladığı insanlar polis değildir, bilim adamıdır. ve Tony, Civil War’ı da “üreterek” çözmek ister. Yalnız bu sefer kendisine zırh değil, direnen kahramanlara bir hapishane üretiyordur. Yani demek istediğimiz, Tony her zaman süper kahramandan önce bir sanayici olmuştur, öyle de olmaya devam edecektir…