Yazıya başlamadan önce ilk üç bölümü izledikten sonra yazdığım şu girizgah yazısına bir girip bakarsanız, dizinin konsepti, genel havası gibi şeyleri orada güzelce anlatmışım, diziye yeni başlayacak olanlara ne beklemeleri konusunda genel bir fikir verebilir. Böylelikle burada spoiler konusunda gerginlik yaşamadan, önceki yazımı da tekrar etmeye gerek kalmadan rahat rahat diziyi analiz edebilirim. Uygun mudur?
Anlaştıysak başlayalım. Önce sezon üzerinde genel fikrimi belirterek başlayayım. Dizi oldukça sağlam bir giriş yaptı. Başarısız diyebileceğim bir bölümü olmadı ve her bölüm belli bir kalitenin üzerinde seyretti. Belki sezon finali daha vurucu olabilirdi ama Flash’ta olduğu gibi duygusal yoğunluğa ağırlık vermelerini de anlayışla karşılıyorum. Ki yanlış anlaşılmasın Major’ın kaçışındaki sahneler fazlasıyla tatmin ediciydi. Sonuçta dizinin genel tonuna baktığımızda (CW standartlarını da göz önüne aldığımızda) ortaya tatmin edici bir iş çıktığını söyleyebiliriz.
Sanırım dizinin en başarılı yaptığı iş, bölüm hikayesiyle arka plan hikayesi arasındaki bağı çok başarıyla kurmuş olması. Her bölüm bir olay çözüyorlar ama o olaylar diğer bölümlerde büyük resmin bir parçası olarak ana hikayeye ekleniyor. Tabii şu an sadece 13 bölüm olmasından dolayı bu şekilde işlemek kolay, gelecek sezon bölüm sayısı artarsa aynı istikrarı tutturabilirler mi bilmiyorum. Ama bu sezon için yazarların işlerini fazlasıyla doğru yaptıklarını söyleyebiliriz.
Senaryo demişken diğer CW dizilerinde sevmediğim klişe romantiklik olayı burada fazla yer almıyor. Liv’in özel hayatı görece istikrarlı ve mantıklı bir çerçevede ilerliyor. Ravi’nin de Peyton’la ilişkisi aynı şekilde. Hani genç kızlara, erkeklere hitap edeceğiz diye sulandırılmış ilişkilere yer vermemelerini başarılı buldum. Aynı şekilde zombi temasını işleyiş biçimleri de oldukça başarılı. Aklı başında zombiler kavramı ve onların gündelik hayata adaptasyonları son derece başarılı olmuş. Yedikleri beyinlerin anılarını ve hissiyatlarını almaları da hem konsepte güzel yedirilmiş, hem de oyunculuk açısından farklı yönlere sapabilme imkanı verdiği için diziye renk katmış.
Oyunculara gelirsek, ilk yazımdaki fikirlerim çok değişmedi. Liv rolündeki Rose McIver hem şirinliğiyle, hem de yukarıda bahsettiğim karakter değişimlerini başarıyla vermesi sebebiyle gözüme girdi. Yer yer düşüş gösterse de genel anlamda empati kurulabilir, oturaklı bir karakter portresi çizidi bu sezon bizlere. Önceden söylediğim donuk oyunculuğunun da role yakıştığı konusunda hala aynı fikirdeyim.
İlk yazıda çok üstünde durmamışım, Major’ı geçici bir karakter olarak kullanacaklarını düşünmüştüm çünkü. Ama ana hikayedeki rolü önemliydi ve görece altından başarıyla kalktı. Biraz fazla iniş çıkış gösterse de, sonuçta onu yönlendiren motivasyonlar oldukça anlamlı. Dolayısıyla dizide sadece yakışıklı kontenjanından yer almadığını görmek güzel. Her ne kadar aşırı duygusal Major yerine Lowell’ı (müzisyen çocuk) tercih ederdim ama ömrü yetmedi kendisinin.
Ravi hala favorim. Dizideki mizah unsuru olduğu kadar geek ruhunu datemsil ediyor kendisi. Aynı zamanda bir şekilde dizinin sağduyusu olması da ilginç tabii. Ama hala yeterli süreyi aldığını düşünmüyorum. Hepimiz aynı fikirdeyiz sanırım, Dedektif Babineaux dizinin zayıf halkası. Ben zaten tipine gıcık oldum ama karakterin de başarılı işlendiğini söyleyemeyiz. Kendisine yüklenen misyonla, kişiliği birbirini tutmuyor sanki. Bir iki bölümde kendisine empati kurmamız amaçlı sahneler olsa da yeterli olmadı. Daha soğuk, daha sert, daha mesafeli biri belki o rolü daha fazla doldurabilir, daha anlamlı kılabilirdi.
Ve sezonun kötüsüne gelirsek. David Anders’a hayranlığımı zaten önceden belirtmiştim. Blaine karakterinin o cazibesi ve tekinsizliğini çok güzel ayarlamışlar. Planlı ve programlı bir kötü adam olması da onun hareketlerini, motivasyonlarını daha iyi anlamamız konusunda bize katkı sağlıyor. Çoğu bölümde kendisini arka planda bırakarak hafif bir esrar perdesi bırakmaları da dizinin akıcılığına katkı sağladı. Dediğim gibi sezon finali biraz düşüktü ama genel olarak sezon boyunca başarılı bir kötü adam performansı izlediğimizi düşünüyorum.
İkinci sezona geçişi de azıcık değerlendirecek olursam, final bölümünün (yine Major’ın kaçış sahnelerinin istisna olduğunu ve çok başarılı bulduğumu ekleyeyim) temposuzluğu ve hızlı geçişleri sebebiyle biraz hayal kırıklığı yarattığını belirtmem gerek. Ama ilk sezonla ilgili bütün açık kapıları kapatması sebebiyle çok üstünde durmuyorum. İkinci sezona da hem Blaine olsun, hem Max Rager olsun, hem Major olsun, hem Liv olsun, pek çok üzerine gidilebilecek hikaye bırakmasıyla da gelecek sezonu merak etmemizi sağlayacak küçük tohumlar ekti. Dediğim gibi keşke daha vurucu, gaza getirici, “Hemen yeni sezon gelsin” dedirici bir tonda bitirmesini tercih ederdim ama bu hali de yeterli sanırım.
Sonuçta ortada tartışmasız ortalama üzeri bir iş var. Artık klişe hale gelmiş bir konuyu (zombiler), klişe hale gelmiş bir konseptle (polisiye) işliyor olmasına rağmen, bu denklemden orijinal bir sonuç çıkartmaları bile başlı başına bir başarı. Belki bir adım daha karanlık, daha sert, daha bir “R Rated” olsa mükemmel olur ama CW’den böyle bir iş beklemek anlamsız. Mevcut haliyle de şu daha boş olan yaz günlerinde keyifle izlemelik, çerezlik diyebileceğimiz bir dizi. Hem de sadece on üç bölüm olmasından dolayı çok vaktinizi almadan, sizi sıkmadan eğlenceli zamanlar geçirmenizi sağlayacaktır. Siz de sezonla ilgili görüşlerinizi yorumlarda paylaşın lütfen. Yani sezonda görüşmek üzere.
PS: Dizi en sağlam açılış şarkılarından birine sahip Ruşen Akman geçen haberde paylaşmıştı. Kendisinin ismini anma suretiyle sona ekleyeyim istedim. Buyurun efendim.
2 Comments
Teşekkürler Tutku, ikinci sezon haberlerini heyecanla bekliyorum. Finaldeki yorumuna katılıyorum, eleştiri yapmak gerekirse içime sinmeyen tek şey çözülmemiş çok olay kalması ve Liv’in kardeşi ve Peyton hariç merak ettirecek bir gelişme olmaması. Kardeşimizi ekranda zaten birkaç saniye gördüğümüz ve ısınmamıza fırsat verilmediği için onun hakkında istesek de üzülemiyoruz. Finalin can alıcı notkası olarak kullanılması ve cliffhanger’ı oluşturması çok zayıf kaldı. Aynı yerde Peyton, Ravi hatta Babineaux bile kullanılsa çok daha etkili olacağını düşünüyorum. Peyton’un yokluğu ise bana çok koydu çünkü hayranıyım hatunun ama genel izleyiciyi üzerinde düşündürmemiştir. Neticede en yakın arkadaşı, sakinleşince dönüp gelecektir.
Ayrıca içimden dizi 13 bölüm kalsa daha mı iyi olur acaba demeden edemiyorum. Bir hikayeyi planlanandan kısa sürede anlatmak veya aşırı uzatmak sinemada olsun dizi alanında olsun hiç iyi sonuçlar vermiyor. Bu konuda olumsuz birşey yazmak şu anda imkansız tabii ama riske atmayıp bu yapıyı korusalar aynı kaliteyi sürdürmeleri daha kolay olur bence. Sonuç olarak beklediğimin çok üstünde sağlam bir yapım olarak karşımıza çıktı iZombie, her bölüm kalitesini yükseltmesi ikinci sezondan da çok umutlu olmamı sağladı. Diğer DC dizileriyle bir de küçük crossover gelirse tadından yenmez 🙂
ben Babineaux 2. sezon da bu sıklıkla kullanılacağını düşünmüyorum işler biraz daha bireyselleşebilir, tekne partisine olayın köküne inebilirler polisiye kısmı azaltacaklarını düşünüyorum..