Sevgili J.K Rowling,
Bugünkü beyanınızı duydum. Dün gece saat altı sularında yatmadan evvel cep telefonumda denk gelmiştim. Sahte sandım. Böyle bir şey denmiş olamaz, denemez dedim. Vurdum kafayı yattım uyudum.
Sabaha baktım ki biz de yapmışız haberi. Kıllandım, işkillendim. Baktım, IGN’inden Yahoo’suna, Sunday Times’ından io9, Buzzfeed, Leaky Cauldron’una herkes girmiş haberi. Gerçek miydi lan bu? “Hakikaten dedi mi kadın bunu?” dedim kendi kendime. Bir dakika bir dakika… Gerçekten demiş miydiniz bunu şimdi yani?
Size biraz geçmişimden bahsedeyim
Çocukluğumdan beri Harry Potter kitapları okuyorum sevgili Rowling. İlk kitabı beşinci sınıfta okuyuşumu hatırlıyorum hayal meyal. Sanki bir beden eğitimi dersi ve ben kıyafetlerimi unutmuşum. Sahaya çıkamıyorum haliyle, kundurayla almıyorlar. Ama umurumda değil. Felsefe Taşı’nı okuyorum hayvan gibi. Benim derdim o sırada Harry, Ron ve Hermione. Orada spor oynamaktan deli keyif alan kesim anlamıyor tabii. Bir iki “N’apıyorsun olum orada tek başına?“, beş on tane de garip bakış aldığımı hatırlıyorum. Onlar için çok acayip bir şey bir kitaba kafanı gömüp dünyayı kapatmak. Onlar benim yerimde olsalar kıyafetlerini unutsalar dahi sahaya girmeye çalışırlardı, biliyorlar. Sorun aradaki bu fark zaten. Sorun bu farkta seçilen taraf.
Sayın J.K. Rowling, sen bu açıklamanla tribünde oturan yalnız çocukları bırakıp, sahaya indin, anlatabiliyor muyum?
Biz “kitapları okumuş” kitle olarak filmleri de sevdik, yanlış olmasın. Sevdiğimiz karakterleri Birleşik Krallık’ın en büyük aktör ve aktrisleri tarafından canlandırılırken görmek bizim için tabii ki dert değildi. Ama her filme çevrilen eser gibi bir de ortada “sadece filmleri izlemiş” kitle peydahlandı. Onları pek sevmedik. Onlar sahanın içindeki çocuklardı. Bizim kitaplardan aldığımız “Bazen merdiven altında yaşayan bir dörtgözsen de dünyayı kurtarabilirsin” mesajını onlar hiç almadılar. Bizim Harry’miz çok zayıf, saçları asla düzelmeyen; teyzesi, eniştesi ve kuzeni tarafından farklı olduğu için devamlı aşağılanan bir Harry’ydi. Bizim Hermione’miz kunduz dişli, kabarık saçlı, kendini kabul ettirmek için çok çabalayan bir Hermione’ydi. Onların Harry’si ise baştan beri “Seçilmiş olan” havasındaydı, Hermione’leri ise hep filmlerin en güzel kızıydı, ortamda Fleur Delacour olduğunda bile.
Bu yüzden onlar Harry ile Hermione’nin everilmediği bir dünyayı anlayamadılar. Çünkü onların tek vites evreninde jön esas kızı hep götürürdü. Bu kenarda duran sünepe, pek bir işe yaramayan kızılkafanın neyineydi Emma Watson? Adam karizmatik bile değildi. Onlar için öyleydi.
Onlar için öyleydi, bizim için değil
Bizde bu soruların cevapları vardı sevgili J.K. Rowling. Biz Ron’un Hermione’yi kapmasına çok sevindik. Çünkü biz ilk kitabı ezik bir çocuğun kendini bir anda efsane olduğu, el üstünde tutulduğu dünyada bulması olarak okuyanlar; son kitabı da ünlü, “seçilmiş kişi” adama rağmen kendi halinde, vasıfsız bir adamın sadece severek esas kızı götürebilmesi olarak okuduk. Harry Potter serisinde yarattığınız sihrin gerçekten Accio‘lardan mı ibaret olduğunu sandınız bilmiyorum sayın J.K. Rowling ama eğer öyle bir sanrı içerisindeyseniz sizi uyandırayım. Harry Potter serisinin sihri bunların mümkün olabileceği hissini uyandırmasıydı.
Ben hayatımı bu mesajlar üzerine kurdum. Ben Harry gibi dolabın altındaki odadan çıkarsam kendi Hogwarts’ımı bulabileceğim prensibiyle yaşadım. Arkadaşlarımı yanımda tutarsam Voldemort gelse tırıs geçeceği mantığını benimsedim. Ve Ron, bana esas kıza sahip olabilmek için sevmekten fazlasının gerekmediğini söyledi.
Şimdi sen kimsin de bütün bunları silip atıyorsun ey J.K. Rowling?
Kitapları yazdın, geç şatona otur. Bir sus be kadın. O kitaplar senin değil artık. Yüz yıllar sonra da senin olmayacaklar. O kitaplar bizim artık, hepsi bizim hayallerimiz, bizim içinde yaşadığımız fantezilerimiz. Senin zerre hakkın yok üzerinde. O yüzden Dumbledore’un adını veriyorum sus. Bırak biz tribündeki çocuklar olarak hala Ron’un Hermione’yi elde edebileceğine inanalım. “Evlilik terapisine gerek duyacaklarını” değil. Onlar bizim gözümüzde sonsuza kadar Rose ve Hugo ile mutlu yaşadılar. Dokunma buna.
“Umarım kalp kırmamışımdır” bu mektubumla sayın Rowling. Kırdıysam da sağlıcakla.
Bir hayran.