Avatar 2009 yılında ilk olarak vizyona girdiğinde ne kadar büyük bir olaydı 3D hatırlıyor musunuz? Primitif bir versiyonu vakti zamanında gazete bayilerinde satılan dinozor dergilerinin içinde bile bulunan (“Vauv, kırmızı mavi ama gerçek gibi!”) bir teknolojiyi gerçekten hayret ve hayranlık içerisine bulayıp sunmuştu Cameron. Bunun kuvveti ve neredeyse sadece bunun kuvveti üzerine Cameron iki buçuk milyar dolarlık, kırılması zor bir rekor inşa etti. Avatar bugün tarihin en çok gişe hasılatı getiren sinema filmi.
Avatar’ın rekoru, kıt akıllı Hollywood yöneticileri tarafından “Çabuk 3D yapın her şeyi çabuk” gibi bir reaksiyon ile karşılandı. Üç boyutlu film oynatabilen sinema salonlarının sayısı yüzde bin arttı. Bu artış kreatif olarak bir serpilmeyle birlikte gelmedi. 2000’li yılların sonlarında ve 10’ların başında Hugo gibi bu teknolojiyi ufukları açık kullanan filmler, Gravity ve Life of Pi gibi görsel kudretini 3D ile arttıran eserler karşımıza çıktı. Ancak çoğunlukla diğer her şey o kadar kötüydü ki, sinema seyircisi takriben sekiz sene içerisinde üçüncü boyuttan yaka silker oldu.
Cameron bunun farkında. Buna itirazı var. Değiştirebileceğine inanıyor.
Sydney’de bir Vivid organizasyonunda sahne alıp, konuşma düzenleyen Cameron; 3D teknolojisinin normalize olduğunu ve bu sebepten dolayı da büyüsünü yitirdiğini, başarısız olarak nitelendirildiğini söyledi. Cameron algı ne olursa olsun, üç boyutlu film oynatabilen sinema sayısının artmasının iyi bir şey olduğunu; bunun üstüne üretim biçimini düzelterek bir şeyler inşa edebileceğimizi savundu. Şöyle:
“Hollywood post-prodüksiyonda dönüştürmeyi benimseyerek bence 3D’ye büyük bir yanlış yaptı. Bence bu yanlış bir yol. Doğal çekim yapmalıyız, çünkü 3D’yi geniş içerik üretimine yedireceksek; ki geniş üretimin çooğunluğu canlı ya da canlıya yakın ya da kısa dönüşlü TV prodüksiyonudur, doğal prodüksiyon araçları kullanmalıyız. Doğal prodüksiyon teknolojisi üç dört senedir ilerlemiyor. Tekrar doğal prodüksiyonu benimsememiz gerekiyor. Umutlu tahminim yayıncılık bakımından 4K hevesimizi üstümüzden bir atmamız. Ne zaman 4K aşırı normal olacak ve pazar yüzde yüz şişmanlayacak, o zaman herkes bir sonraki büyük şeyi aramaya başlayacak.”
Sevgili Cameron’ın ne demek istediğini anlıyorum, çünkü Avatar sonraı başarılı örneklerin hepsi 3D’yi doğal çekimle uygulayan yapımlardı; ne kadar tiksindiğimiz 3D varsa hepsi de post-prodüksiyonda dönüştürüldüler. Ancak öte yandan 3D’nin esas problemi dönüştürme yöntemi değil. Gözlük. Kafama ağır ve karanlık bir aparat takacaksam, benim önümde sadece üç tane peri uçmayacak. Ben sanal gerçeklikte olacağım, kafamı çevireceğim, ayağa kalkıp sahnenin öteki tarafına yürüyeceğim. VR teknolojisinin şu noktada olduğu bir sene, gözlüklü 3D’nin bir sonraki büyük şey olacağını ummak en hafifinden nostaljiklik.
Siz ne diyorsunuz?