Jessica Jones’un beşinci bölümden sonra biraz daha açılması, biraz daha kendine gelmesi; eğlenceli olan şeylerin daha sık karşımıza çıkması; altıncı bölümle beraber bir sabit olarak perçinleniyor. Dizi, hem temel aldığı çizgi roman Alias‘ın yer yer kör göze parmak ve rahatsız edici sertliğinden bir şeyler ödünç almaktan çekinmiyor; hem de karakterlerini ve hikayelerini daha ilgi çekici, daha keyifli şekillere sokabileceğini tekrar tekrar ispatlıyor. Önceki bölümlerde bahsettiğimiz strüktür problemleri, artık diziyi “meh” yapan faktörler değiller. Daha ziyade, “keşke olmasaymış da, epik olsaymış” dedirtiyorlar, o kadar.
Evveliyatla başlıkta değindiğimiz meseleye girelim. Bu bölüm, çok da spoiler’a girmeden; ortada bir kürtaj meselesi var. Sebebi gayet mantıklı. Farklı düşünenler illa ki olacaktır, ama en azından neden yapıldığını anlamak çok da zor değil. Ama yine de, dizi baya bodoslama giriyor meseleye. Hatta kendisine karşı yapılacak saldırıları da öngörüp, savunmasıyla geliyor. “Belki ona bencil diyenler olacaktır…“. Olup olmayacağını bilmiyorum, ama tek bildiğim, dizinin bu konuya inanılmaz gözükara girdiği. Karakterlerin dedikleri, yapılanlar, hiçbir şekilde durup hassasiyet gözetimi ya da sivri uçları yumuşatmalara kalkışmıyor. Bu kişiden kişiye göre değişecektir, ama dizinin özür dileyecek vakti olmaması, şahsen benim için artı hanesine yazılıyor.
Aynı şey, Luke Jessica ilişkisi için de geçerli. Luke’un son tiradda Jessica’ya söyledikleri, bir yandan çok dürüst ve çok da çıplak ama, aynı zamanda bu teatrallikten uzak olmasını sağlıyor. Yani bir kurgusal işten bekleyeceğiniz standart ağdaya sahip laflar değil bunlar. Aynı kürtaj meselesinde olduğu gibi, dizi burada da meseleye yalınayak girmeyi tercih ediyor. İlk duyulduğunda “oha?” dedirtecek cümleleri karakterinin ağzına koyarak, cesaret ispatı yapıyor izleyici gözünde. Bu ispat, bir teminat mı; bundan sonraki hikaye örgülerinde neler göreceğimize delalet mi; onları göreceğiz.
Zira karakterizasyon bu kadar eğlenceli olmaya devam ederse, bu cesaretle birleşince gerçekten de ilk bölümlerin vaat ettiğinden anlamlı bir diziye dönüşmesi işten bile değil Jessica Jones’un. Gerçekten, diziyi sık sık -ve hemen önceki iş olduğundan, aynı membadan çıktığından doğal olarak- mukayese ettiğim Daredevil’ın olay örgüsü işleme konusundaki hüneri yok. Ama karakterizasyon olarak, onun çok ilerisinde. Jones karakteri ilk bölümlerdeki ölü toprağını üzerinden attıkça şahlanıyor. Etrafındaki yan kadro için de aynısı geçerli. Bölüm başına karşılaştığımız yan karakter sayısı, Daredevil kadar çok olmadığından –kötü adamımız bile Fisk’ten daha tek tabanca takılıyor– bu daha da serpilmesini sağlıyor dizinin. Gerçekten, MCU içerisindeki en sağlam karakter işlerinden biri olup çıkabilir Jessica Jones.
Ama işte bazı sıkıntılar da altıncı bölüm itibariyle devam ediyorlar. Bazı çekimler, çok daha vurucu bir şekilde yapılabilirler; görebiliyorsunuz. Cage ve Jones’un marijuana serasındaki kavgası; ilk bar kavgasının eğlencesini biraz daha tekrar edebilirdi örneğin. Ya da beş bölümdür güzel güzel yolu yapılan Birch Street – Higgins Drive meselesi, bu bölümde biraz daha oynamayla daha vurucu bir finale varabilirdi. Kürtaj meselesi de, metin olarak iyi olmasına rağmen görsel olarak daha vurucu hâle getirilebilirdi. Şimdilik dizi, hâlâ kendi metninin kalitesini, görselliğine yediremiyor.
Olay örgüsünün işlenmesinde de sıkıntılar devam ediyor maalesef. Ben hâlâ bu diziye bir kısık ateşin daha iyi gideceği kanaatindeyim. Bölümler ilerledikçe de, hissiyatım değişmiyor; zira Jessica Jones’un nevi şahsına münhasır tavırları, bana soracak olursanız kendini alakasız özel dedektiflik işlerine daha güzel yediriyor. Ama bunlara çok mesai harcayamıyoruz, daha doğrusu harcasak da izleyici olarak odaklanamıyoruz; çünkü ortada ciddi bir belirgin tehdit var. Jones tatlı tatlı laf sokarak bilgi toplarken keyif alıyorum, ama bir yandan da o keyif o kadar daraltılıyor ki aciliyet hissi yüzünden, kendimi sık sık “ulan keşke ilk beş altı bölümü Kilgrave’i gözümüze sokmadan dedektiflikle harcasaydınız” derken buluyorum. Yine de, dediğim gibi. Jones kötü gitmiyor. Sadece, daha epik olabileceğini görmeden edemiyorsunuz.