Önceki bölümlerde söylediğimiz her şey; bütün eleştirilerimiz, bütün yetersizlikler bu bölümün zaten kurtarılamayacak olduğuna delaletti. Bunu zaten biliyorduk. Sonda biraz gaz biter mi diye bekleyebilirdik ancak. Dizi biraz vurucu bir sona gidebilir mi diye umduk. Öyle bir şey olmadı. Jessica Jones o harika fragmanından yükselttiği beklentileri, sonsuz bir hayal kırıklığı ve öfke denizinde boğarak bitti. Sağlık olsun; artık önümüzdeki Marvel işlerine bakacağız, ne yapalım?

Marvel demişken de lafa girelim: Jessica Jones’un Marvel Cinematic Universe ile zerre bağının olmadığını zaten daha önceki yazılarımızda söylemiştik. Bundan daha da kötüsü, birebir yan sokakta geçen Daredevil ile de zerre alakasının olmamasıydı. Bu bölüm, şaka yapar gibi Claire Temple’ı getirdiler, bir de karaktere “Benim tanıdığım bir süper insan var, çağırayım mı?” dedirttiler. He yavrum. O süper insan zaten şu son bir buçuk aydır falan evde mısır patlatıyordu; o yüzden o kadar kişi ölünce oralı bile olmadı. He.

Jessica Jones EP13 2

Öte yandan, dizi elindeki belki de en kaliteli şeyin de ortasına tertemiz sıvadığını bu bölüm bir daha gösterdi. Luke Cage ve Jessica Jones’un arasında yaşanan karakter gelişimi, ilişki istikameti ve tüm olan biten her şey; zihin kontrolü bahanesinin arkasında kilitlendiği için; efektif olarak Cage ve Jones’un ilişkisinin gelişimi bilmem kaç bölüm önce “Sen bir bok çuvalısın” lafında kaldı. Sonra evleneceklerini, çoluk çocuğa karışacaklarını bilmesek; üzülürdük herhalde. Ama bildiğimiz için, şu an sadece ilginç olabilecek bir ilişki hikayesinden mahrum kaldık.

Bu arada, dizi bu bölüm içerisinde de kan revan içerisinde dolanmaktan imtina etmedi. Ben uzun süredir, “böylesine bariz sıkıntıları olan bir diziyi, eleştirmeninden izleyenine nasıl bu kadar beğendiler?” diye düşünüp duruyorum. Üretebildiğim en ciddi teori şu: Dizinin çok çarpık kan görüntüleri ve zihin kontrolü kisvesiyle iyice ağırlaşan şiddeti; organik bir etkilenmenin yerini alsın diye yapılıyor. Yani siz normalde bir hikaye gelişimine, ya da bir dramatik viraja bakıp nefesinizi tutarsınız ya? Dizi bu nefes tutma işini, kendi metniyle yapamıyor ya da yapmak istemiyor; onun yerine de kolları kesik bir adam gösteriyor. Ha ama sonra o iki kolu kesilmiş adam kalkıp son bir laf da ediyor yani. Dizinin tutarlı olmak gibi bir niyeti var sanmayın o yüzden.

Jessica Jones EP13 1

Velhasıl, son vuruşlarımızı da yapalım. Jessica’nın Kilgrave’i alt etmek için bulduğu plan, hayatımda gördüğüm en gerizekalıca süper kahraman planı. Net. Yani spoiler vermeyeyim; ama Jessica’ya ekran karşısında çok kez “e koşup koşup vursana lan?” “e atlasana, zıplasana, bu ne?” diye bağırırken buluyorsunuz kendinizi. Öyle dahiyane bir yüzleşme değil. Daredevil’ın da final kapışması zayıftı, ama orada en azından Vincent D’Onofrio kalibresinde bir oyuncunun şahaneler şahanesi tiradı vardı; görece iyi bir koreografi vardı. Burada bir flash mob toplanmış, Jessica aralarından geçiyor, bir eski diyaloga referans yapıp tam Die Hard tadı yakaladıktan sonra bitiriyorlar.

Neyse. Ben bunları izleyip, incelemekle yükümlü olan bir insan olarak; bittiğine rahatladım. Son bir kelam ver diyorsanız, şunu söylerim: Eğer bu dizinin tüm bölümlerini izlemek işim olmasaydı, üçüncü ya da dördüncü bölümden sonra “bir ara izlerim ya” diye bırakıp, sonradan diziyi unuturdum muhtemelen. MCU bağlantısı yok, tutarlı hikaye anlatımı yok, çekici ve bir sonraki bölümü açmayı mecbur kılan bir karakterizasyon yok. Bolca gereksiz hikaye, inanılmaz absürt senaryo detayları ve saçma sapan Robyn gibi bir karakter var. Luke Cage, Jessica Jones ve Patsy Walker karakterleri iyi oynanmış, iyi tasarlanmışlar. Ama tek başlarına da dizi falan kurtarmıyorlar. Kusuruma bakmayın.

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.