Kocaman bir itirafla başlamam gerek habere: Ben John Wick serisini kaçırdım. Nasıl olur, her yerde aksiyon janrının defterini sondan açıyor, başyazarlığa terfi edip kapatıyor diye bas bas bağırdık deseniz haklısınız, çoktan doyulmuş- çerezlik niyetine düşmüş bir türün yüzünü değiştirip gişeleri sarsıyor deseniz kabul ederim. Kendini ciddiye almıyor gibi yaparken muhteşem dövüş tekniklerini biraraya getiren on yılın işiydi deseniz yine doğrusunuz, hepsinden öte Keanu Reeves’in geek aleme tekrar doğuşunu nasıl kaçırırsın diye sorsanız ağzımı bıçak açmaz. Ama işte izlemesem de tüm bunların ve etrafımda kopan hype’ın da farkındayım.
Sanırım o sene aksiyon kotamı Kingsman’le doldurmuştum, gündelik işler tarafından yanlış sokaklara sürüklenmiştim, bir tür akıl tutulması etkisindeydim. Sonra da ne ara ilk filmden bu yana on sene geçmiş anlamadım. Farkındalık bu yazının başına geçince çarptı geekler, bir kriz anıydı. Arka arkaya gelen üç filme de tren baştan kaçtığı için seyirci olamadım. Bu yanlışı John Wick spin-offu, evrende geçecek beşinci film Ballerina ile düzeltmeye kararlıyım. Lionsgate’ın yayınladığı fragmanla seriye yabancı bile olsanız filmin rüzgarına kapılmak kolay.
Fragmanda aksiyon, gaza getirici müzik seçimi, çekim kalitesi ve oyunculuklar elbette genel ilgiyi toplayan şeyler. Chad Stahelski’nin müdahalesiyle filme daha fazla aksiyon sahnesi eklendiğini, hatta bunun için vizyon tarihinin ötelendiğini de biliyoruz. Dövüş sahneleri tatmin etmezse diye, alev makinesine hortumla dalınan bir sahne bile koymuşlar arkadaşlar. Ekip kazandıkları aksiyon taciri titrini kimselere kaptırmamakta gayet ciddi.
Ancak çok sarih bir başka sebebi de var topladığı ilginin. Yıllar boyu Marvel’da izlediğimiz Natasha Romanoff’un Black Widow’u kadın suikastçı açlığımızı bitirmeye yetmedi, aksine besledi. Özellikle de ben bugün hala Agent Carter dizisini aşamadım ve umutsuzca Rus ajan Dottie Underwood hipnozu altındayım. Hiç ummadığım anda başıma konan talih kuşu olarak nitelendiriyorum Ballerina filmini bu sebepten. Ana de Armas’ın canlandıracağı ve John Wick 3:Parabellum ile John Wick:4 arasında geçecek bu yan film, aradığım suikastçı kadın havasını geri getirecek gibi duruyor.
Kadro temiz, sandık altında saklayıp ara ara bakmalık. Hikayesini takip ettiğimiz Eve Macarro, ailesini kaybeden küçük bir kızken Ian McShane’nin canlandırdığı Winston Scott’un elinden tutarak bir balerin ve suikastçı akademisine giriyor. Burada Anjelica Huston’ın Yönetmen’inin gözetimi altında, Ruska Roma grubu tarafından güçlülere kafa tutmak için eğitiliyor. Akademideki eğitmene Sharon Duncan-Brewster hayat verirken, geçen sene vefat eden Lance Reddick, Gabriel Byrne ve Catalina Sandino Moreno ve Norman Reedus gibi isimleri selamlıyoruz fragman boyunca. Senaryosunu Shay Hatten’ın yazdığı ve yönetmenliğini Len Wiseman’ın yaptığı filmin çıkış tarihi ise 6 Haziran 2025.
Balerinliğin disiplinli doğasını suikast dünyasının acımasızlığıyla harmanlamaları zaten takdirlik. Bunun yanında kızımız dans performansını sergilerken sırtındaki dövmeye dikkatimiz çekiliyor. İncil referanslı bir cümle, Lux in Tenebris. Sözün uzun hali ‘Et lux in tenebris lucet et tenebrae eam non conprehenderunt’ şeklinde. Anlamı ışık karanlıkta parladı ve karanlık onu kavrayamadı demek. Ayrıca Bertolt Brecht’in aynı adla bir piyes yazdığını, onun da konusunun bir adamın, dilekleri gerçekleştiren feneriyle intikam arayışına çıkması olduğunu ekleyelim. Buna göre adam dilekleri gerçekleştikçe ışığından olup karanlığa düşerek bedel ödüyor. Anlatma telaşı tatlı, sembolizm güzel, birikimli sanat baş döndürücü bir şey! Filmin ana fikrinde bu nüanslara girişecekler mi yoksa biz aksiyon tarafında iyiyiz deyip uzak mı duracaklar göreceğiz.
Eve’in kendini karanlıkta parlayan ışık olarak nitelemesi, John Wick’e sorduğu senin gibi olmak için ne yapmalıyım sorusunun arka planı aslında. Niyetini çok önceden belirlemiş ve rol model aldığı Baba Yaga’sının izinde, ailesinin intikamını almak için harekete geçmiş. Tabii ki serinin yıldız ışığı Keanu Reeves’in görünmemesi kabul edilemezdi. Ona da eften püften değil, güzel bir sahne ayıracaklarını söylemişler. Peki aralarındaki diyalogda, John’un Eve’e zaten kendi yolunda yürümeye başladığını söylemesi bir sinyal mi sizce? Ellerinde yeni nesil bir öldürme makinası varken, fikirler birden fazla filmi kapsayabilir mi, ne dersiniz?
3 Comments
Ian McShane film yeniden çekimler ile ilgili bazı açıklamalar var. Ian McShane dediklerin de anlaşılan yeni sahneleri için değil bazı aksiyonu sahneleri düzeltmek için çünkü film yönetmen Underworld gibi curtlar ile ünlü bir serin yönetmeni muhtemelen bu film de çok fazla curtlar vardı ve john wick serisini yönetmeni o sahneleri tekrar çektirerek john wick serisin aksiyonu sitiliyle aynı yaptı film. ayrıca ilk 4 filmi film çıkmadan izlemeniz tavsiye ederim cansu hanım.
Ian McShane film yeniden çekimler ile ilgili bazı açıklamalar var. Ian McShane dediklerin de anlaşılan yeni sahneleri için değil bazı aksiyonu sahneleri düzeltmek için yapılmış. çünkü film yönetmen Underworld gibi curtlar ile ünlü bir serin yönetmeni. muhtemelen bu film de çok fazla curtlar vardı ve john wick serisini yönetmeni o sahneleri tekrar çektirerek john wick serisin aksiyonu sitiliyle aynı yaptı film. ayrıca ilk 4 filmi film çıkmadan izlemeniz tavsiye ederim cansu hanım.
Katkı için teşekkürler. Kesinlikle izleyeceğim, John Wick fanı olmaya kararlıyım artık.