Jurassic World‘ün megasonik başarısını vuku bulurken anlamamıştım. Üzerinden iki yıl geçti, hâlâ da çok anlamıyorum. Herkesin yeni Avengers filmini, Furious 7‘yi, yok efendim Star Wars: The Force Awakens‘ı beklediği bir senede çıkıp gelmiş; fütursuzca 1.6 milyar dolar gibi bir gişe başarısına ulaşmış, Chris Pratt’in önlenemez yükselişine de bir kilo kömür atmıştı. Çıktığı zaman yazıp çizmiştik ve “annenizin üzerinize örttüğü battaniye gibi” diye hüküm buyurmuştuk. Öyleydi de. Sıcaktı, samimiydi, çocuksuydu, masumdu.

İşte bu sıcaklıktan belli bir oranda ekmek yenmesini anlayabiliyorum. Bu ekmeğin 1.6 milyar dolar olmasını ise bir yere oturtamıyor kafam. Ve gerçekten Jurassic World: Fallen Kingdom fragmanından anlıyoruz ki, filmin mutfağındaki isimler de tam anlamıyla oturtamamış.

Bu fragman benim ömr-ü geek hayatımda izlediğim en kafası karışık fragmanlardan biri. İlk Jurassic Park, Steven Spielberg’in o şaşmaz büyüsüyle bezenmiş bir serüven filmiydi. Serüveni diken üstünde tutan ve heyecanlı kılan faktör ise dinozorların ta kendisiydi. Onları ekranda o hâlde görmek büyüleyici gelmişti pek çoğumuza. Sonraki filmler bunu yeniden yaratmaya çalıştıklarında dinozorların heyecanı geçince ellerinde çok da fazla bir şey kalmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldılar.

Korkarım Fallen Kingdom da benzer bir hesap vermek zorunda. Peki, önceki filmde yine eski dost T-Rex’i görünce çok sevindik. Sonda kötü dinozora karşı bizim yanımızda savaşa girince tüylerimiz ürperdi. Raptorlar pek şirin, Pratt de pek karizmatikti. İyi hoş ama, ikinci turda üzerine ne koyulmuş bunların da tekrar o dünyaya davet ediliyoruz? Dinozordu gördük, Pratt’ti sevdik, parktı hatırladık; şimdi n’apıyoruz? Biliyor musunuz? Universal biliyor mu?

Fragman ton olarak sağdan başladığını solda bitiriyor, konu olarak hiç heyecan verici bir noktaya değinmiyor, yeni bir şey sunmuyor. Jeff Goldblum’u görünce seviniyorsunuz, ancak üstat zaten bir podcast’te “Rolüm ufacık ya, kesseler gözükmem” demişti zaten; o yüzden korkarız epi topu filmde de o mahkeme sahnesi kadar olacak. Kağıt üzerinde hâlâ heyecan verici taraflar var. Örneğin projenin başındaki İspanyol yönetmen J.A. Bayona keyifli işlere imza atmış bir adam. Metni yine Trevorrow kaleme alıyor. O yüzden bekleyip göreceğiz, ama kimse heyecan metreleri seksen sekize almamızı beklemesin.

Siz ne diyorsunuz?

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.