Sevgili Witcher severler, bu yazıda sizlere Witcher Kürsü Başkanımız Deniz değil, bir başka Witcher sever olan bendeniz eşlik edeceğim. Bunu özellikle belirttim çünkü malum, kendisinin sitemizde Witcher ile ilgili yazdığı yazılar sürüsüne bereket ve evren hakkında bilgisi hepimizi aşar. Kendisi bu animeyi spoilersız olarak inceledi, onu da şuradan okuyabilirsiniz. Bu yüzden her şeyden önce kürsü başkanımıza teşekkürlerimi iletiyor ve bizlere Witcher evreninde yepyeni şeyler görmemizi sağlayan animemize geçiyorum. Alabildiğine spoiler içeren bir yazı olacaktır, şimdiden uyarayım dostlar!
Genel Bakış
Animenin kendisini detaylı konuşmadan önce söylemek isterim ki Witcher evrenine bir animasyon yakışıyormuş be! Özellikle benim gibi hem animasyon dünyasını hem de Witcher evrenini seven insanlar için tadından yenmez bir şölene dönüşüyor bu anime. Şunu da belirtmek isterim, izledikten sonra ilk aklımdan geçen şey: “Keşke bu animeyi, diziden önce izlemiş olsaydık”, oldu. Çünkü bu anime bize öyle bir kapı açtı ki; evrene dair şimdiye kadar hiç cevaplandırılmamış bazı soruların cevabını verdi ve bundan sonraki süreci de etkilemiş oldu.
Üstelik, öğrendiklerimiz de öyle sadece evrene eklenen yenilikler diye geçiştirebileceğimiz şeyler değiller. Tamamen Witcher olmakla ve Witcherların geçmişiyle ilgili unutamayacağımız gerçekleri gözler önüne serdi. Özellikle de evrende çok önemli bir yeri olan Vesemir’in geçmişini -ki daha önce neredeyse hiçbir şey bilmediğimizi düşünürsek- öğrendik, daha ne olsun!
Animasyon Tasarımı
İzlediğim yapımların görselliğine her zaman dikkat ettiğim gibi bunda da aynı alıcı gözle baktım. İzlediğimiz şey aslında bir anime olduğundan, görsel anlamında biraz daha özel bir dil bizleri karşılıyor. Elbette izlediğinizde aklınıza benzer görselliğe sahip birkaç anime gelmiştir ama benim gözümde asıl, Avatar canlandı. Evet, Avatar: The Last Airbender. Yer yer benzettim ve bu benzetmemin pek de yanlış olmadığını, Nightmare of The Wolf’un yapımcı stüdyosundan da anlayabilirsiniz.
Stüdyo Mir -ki kurucusu, Avatar’ın animasyon yönetmeni Yoo Jae Myung olur- daha önce Avatar, Legend of Korra ve Dota: Dragon’s Blood gibi projelerde emeği geçen bir animasyon stüdyosu. Eh, biraz Avatar çizgilerinden esinlenilmiş olmasından daha doğal ne olabilir ki? Animasyon konusuyla ilgili son bir not: Bu bir anime olduğu için hem görsel sunum hem de anlatım anlamında kendine has bir dile sahip. Bazı sahnelerin aşırı epik gözükmesi ve bazı karakterlerin çok yakışıklı görünmesi gibi. Bunlar tamamen anime havasını verebilmek için yapılmış tercihler.
Hikâye
Nightmare of the Wolf’un hikâyesi, aslında ne çok yaratıcı ne çok bayat. Evet klişe bir takım olay örgüleri ve onlarca kez gördüğümüz iniş-çıkışlar mevcut ama bunları Witcher evrenine yedirme şekilleri beni rahatsız etmedi. Hikâyeye dair en sevdiğim nokta ise tam bir başlangıç hikâyesi olmasıydı. Hatta evrene tamamen yabancı kalanlar için çok güzel bir başlangıç noktası da olabilir. Çünkü kitaplardan, oyunlardan ve diziden de öncesini gördük. İşte bu yüzden pek çok kez, “Keşke diziden önce izleseydik”, dedim. Çünkü bundan sonra aklımızda bir yapbozun eksik parçası gibi, tamamlayıcı bir etki bırakacak bu anime. Vesemir’in geçmişinde neler oldu, dünya Witcherlardan neden bu kadar nefret ediyor, Witcherların sayısı niçin bu kadar az, büyücülerle araları niye bu kadar kötü gibi pek çok cevaplandırılmamış soruyu cevaplandırdı neticede.
Eğer bu cevapları animeden çıkarırsanız ortada çok klişe bir karakter hikâyesi kalabilir, farkındayım. Ancak ellerindeki materyali, Witcher evrenini; The Witcher dizisinden de iyi yoğurmuş bir iş var elimizde. Ha bir de, animasyon diye yaş kitlesinin düşük olacağını falan düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Zira bu bence tam bir yetişkin animesiydi, zaten yaş sınırlaması da 17 yaş üstü olarak sınıflandırılmış. Bir sürü vahşet içeren sahne gördük, kollar bacaklar patladı ama en acısı da bir sürü çocuğun ölümüne şahit olduk. Şimdiye kadar Witcher evreninde gösterilmeyen bir acıydı bu.
Hikâyede, özellikle animenin ikinci yarısından itibaren tanık olduğumuz dövüşler ve savaşlar vardı. Bu anlar ne kadar kalabalıklaşırsa o kadar daha az ilgi çekici oluyordu ama Vesemir’in kendi başına yaptığı dövüşler ve bire bir mücadeleler bence tatmin edici düzeydeydi. Bildiğimizden farklı olarak, Witcher işaretleri burada çok güçlü resmedilmişti ve gerçekten yer yer göze batıyordu. Hatta bildiğimiz üzere Witcherlar ne büyüyü ne de büyücüleri severdi ancak burada öyle bir sahne gördük ki adeta Avatar sahnesi izler gibiydik. Evet, Vesemir’in diğer Witcherlara “haydi hep birlikte!” dediği ve güçlerini birleştirdikleri sahneden bahsediyorum. Yani, işin içine anime girmesinden olsa gerek ki epik manzaralar gördük ama yine de bu Witcher büyüleri konusunun biraz abartılı olduğunu itiraf etmeliyim.
Yine hikâyede çok önemli yeri olan Kaer Morhen’deki büyük savaş ve yıkım ile birlikte, Witcherların o dönemde ne kadar zor bir süreçten geçtiklerini ve aslına bakarsanız, hem kalenin hem de Witcherlığın, Vesemir sayesinde ayakta tutulduğunu görüyoruz. Genel anlamda hikâyede ne çok pürüz var ne çok yaratıcı bir tablo vardı ama son sahnede bir coştum, bir coştum ki… Vesemir’in, “There’ll always be another monster, Geralt.” dediği ve on yaşındaki, küçücük Geralt’ı gördüğüm anda tüylerim diken diken oldu, bilmem sizin de oldu mu?
Karakterler
Bu animenin bize kattığı ve Witcher evrenine kazandırdığı pek çok karakter bulunuyor. Öyle ki iki-üç karakter dışında kimsenin ne daha önce kitaplarda ne de başka bir yerde adını okuduk veya gördük. Mesela Vesemir’i yetiştiren Witcher Deglan, gen mutasyonu ve Ot Sınavı ile ilgilenen büyücü Riedrich gibi. Ya da anime boyunca önemli yerlere sahip olan büyücü Tetra, melez bir elf olan Kitsu veya Vesemir’in aşkı Ilyana veya diğer adıyla Lady Zerbst gibi. Bu karakterleri bırakın görmeyi, adlarını bile hiçbir yerde duymadık. Daha önce gördüğümüz bildiğimiz hiç mi kimse yoktu? Birkaç isim sayabiliriz: Vesemir, Filavandrel, Geralt, Eskel, Lambert ve Remus gibi.
Daha önce bilmediğimiz isimlerden mercek altına almamız gerekenler de var. Özellikle Deglan ve Ilyana burada önemli rol oynayan isimler. Deglan’ın ne kadar soğukkanlı ama Witcherları korumak için de gerekirse canını verebilecek bir Witcher, aynı zamanda da Vesemir’i yetiştiren akıl hocası olduğunu gördük. Bence iyi bir karakter tasarımıydı, tıpkı Vesemir için önemli olan bir başka karakter, Ilyana gibi. Vesemir’in kalbindeki isim, yetmiş yılın ardından bir krallıkta meclis üyesi olmuş, hatta Witcherlar ile ilgili bir karar çıkacağı zaman onların en az zarar göreceği şekilde tutum almış bir isim. Böyle bir hikâyede öne çıkan bir kadın karakter olarak gayet başarılı buldum doğrusu.
Bir de tanıdığımız ama geçmişine dair pek bir şey bilmediğimiz, Geralt’ı yetiştiren Vesemir var tabii. Vesemir, bu animeyle birlikte bizim bildiğimizden çok daha ilginç bir karakter portresi çizmiş oldu. Paraya, zevkine düşkün ve hem çocukları yetiştirme konusunda çok soğukkanlı hem de yeri gelince vicdani sorgulamalar yapabilen -mesela gen mutasyonuyla canavar üretme konusundaki tepkisiyle- içi daha dolu bir karaktere dönüştü gözümüzde. Üstesinden geldiği şeyleri, tek başına sırtlandığı Witcher yetiştirme görevini göz önünde bulundurunca, Vesemir’e olan bağımız daha da güçlendi diye düşünüyorum. Düşünsenize, kendisi Kıta’daki en yaşlı ve tam anlamıyla yetişmiş, eğitimini tamamlamış tek Witcher. Burada izlediğimiz yetmiş yaşındaki Vesemir’in, The Witcher dizisinin yeni sezonunda göreceğimiz Vesemir’e gelene kadar neler yaşadığını bir düşünün. Vesemir, canımız Vesemir… (Bu arada Vesemir’in aşırı yakışıklı bir anime erkeği olmasına biraz takıldım ama neyse…)
Evrendeki Yenilikler
İşte asıl önemli detaylar burada ortaya çıkıyor. Witcher evrenine dair bildiklerimiz bu anime sayesinde çok ilginç bir noktaya gelmiş oldu. En başta Vesemir’in geçmişini öğrenmiş olduk yahu! Vesemir gibi Witcher evreninde çok önemli yeri olan bir karakterin geçmişine dair yok denecek kadar az şey biliyorduk. Şimdi Vesemir’in geçmişi öyle bir anlatıldı ve öyle hafızalara kazındı ki, oyunlara bile tekrar döndüğünüzde Vesemir’e olan bakışınız değişebilir. Tabii Witcher olmanın tek yolu olan Ot Sınavı’na dair de pek çok şey öğrenmiş olduk. O sınavın ne kadar acılarla dolu ve kesinlikle hiçbir çocuğun başına gelmemesi gereken bir şey olduğunu an be an hissettik.
Kıta’daki Witcherların, canavarlarla aynı oranda neden bu kadar azalmış olması anlam kazanmış oldu. Witcherların niye bu kadar sevilmediğini, sadece bir ucube olmanın da ötesinde geçmişte yaşanmış bir takım olayların bu nefreti tetiklediğini kavramış olduk. Büyücülerle aralarının neden pek de iyi olmadığını anladık. Hatta bu anime bize burada gördüğümüz şu Witcher büyülerinin niye bu kadar güçlü oluşunu ve sonradan bildiğimiz Witcher dünyasında niçin sadece sembolik ve basit büyüler olarak kaldıklarına bile kapı açmış olabilir. Ne de olsa o zamanlar büyücülerle araları daha iyiydi, içlerinde bir büyücü vardı (Riedrich) ve belki de onları o yönde de eğitiyordu. Şimdi ise Vesemir ile birlikte öylesi bir büyü eğitimi mümkün olmamış olabilir. Tabii bunlar biraz teori düzeyinde kalıyor, bununla ilgili net bir cevap almadık. Ayrıca küçük bir eklenti olarak, Witcherların -en azından Vesemir’in- kullandığı bir zincir olduğunu görmüş olduk. Sizi bilmem ama bu zincir benim epey ilgimi çekti. Witcherların dövüşleri havada karada çok zor ortamlarda gerçekleştiği için bu zincirin iyi bir eklenti olduğunu düşünüyorum.
Ses Tasarımı ve Müzikler
Geldik en sevdiğim bölüme… Daha önce incelemelerimi okuduysanız bir işin müziklerine, ses tasarımına ve soundtrack tarafına özel bir ilgim olduğunu biliyorsunuzdur. Tabii ki Nightmare of the Wolf da bundan nasibini alacak. Müzikler ve ses tasarımı Brian D’Oliveira imzalı ve kendisi benim çok sevdiğim bir isim olduğu için burada onun etkisini görmek çok hoşuma gitti. Hatta izledikten ve bestecinin Brian D’Oliveira olduğunu gördükten sonra “tabii ya!” dedim. Çünkü kendisi etnik müzik ve etnik enstrümanlar konusunda çok başarılı bir isim ve daha önce Shadow of the Tomb Raider oyununda mükemmel bir iş çıkardığı için ilgiyle takip ediyorum. Özellikle de yaylı ve üflemeli çalgıları birlikte kullanma konusunda çok başarılıdır. Witcher oyunlarında da etnik enstrümanların çokça kullanıldığını ve Brian’ın da bir multi–instrumentalist olduğunu düşününce çok iyi bir seçim olduğunu anlayabiliyorum. Anime boyunca harika müzikler duyduk ve benim gibi meraklılar için söyleyeyim, 27 Ağustos’ta resmi bir albüm yayınlanacak!
Sonuç
Son bir değerlendirme yapıp gözden geçirdiğim zaman, kendi başına oturaklı ve Witcher severler için gözlere şenlik bir anime izledik. Ayrıca Witcher evreniyle hiç ilgisi olmayanlar için de ilgi çekici bir anime olabileceğini düşünüyorum çünkü çok sıfır noktası bir hikaye izledik. Elbette daha önce Witcher evrenine dair bir şeyler tüketmiş olanlar çok daha aşina olacaktır ama evreni bilenler için bile çoğu şey ilk kez görülen sürprizlerdi. Nightmare of the Wolf için illa ki bir iyi kötü değerlendirmesi yapacak olsam, ben diziden daha çok beğendiğimi söyleyerek kendimi en iyi şekilde ifade ederim diye düşünüyorum. E zaten animasyon ve anime dediğiniz zaman benim için ekstra bir heyecanlı oluyor, daha ne olsun?
Siz Nightmare of the Wolf’u nasıl buldunuz? Vesemir’in ve Witcher evreninin geçmişine tutulan ayna hoşunuza gitti mi? Yorumlarda buluşalım!
1 Comment
Sondaki sahnede Geralt 5 yaşında netflix witcherin offical sayfasına göre