Ruby Daha İyisini Hak Ediyor
Ruby diziye ilk başladığımızda okulun popüler kızı klişesini empose etmek için dizinin en az sevilesi kişisi olarak tanıtılmıştı. Özellikle Maeve ve Aimee’ye olan tavrı kendisine karşı hep cephe almamıza neden oldu. İkinci sezonda ise Otis’le olan tek gecelik ilişkisiyle aslında hiç bilmediğimiz bir yönü ortaya çıktı, özgüvensizliği. O kaba tavrı ve göze hoş gözüken kıyafetlerinin altında saklanan özgüvensizliğin bir semptomu olarak kendisi kadar popüler olmayan ve ona tapacak kadar hayran olan “inek çocuklarla” birlikte olması, onu sıradan bir zorba olmaktan sıyırıp ilginç bir karakter haline getirdi. Otis’le geçirdiği gecenin ertesi günü yaptığı konuşmanın ardından da mükemmel gözüken Ruby’nin evde her şeyin yolunda gitmediğinin sinyallerini aldık. Üçüncü sezona geçerken Ruby’i biraz da olsa tanıyorduk artık: Zorbalığının altında yatan özgüvensizlik sorunu ailesinden kaynaklanıyordu. İleriye dönük atılan bu karakter gelişimi tohumu ise üçüncü sezonda meyvesini verdi.
Üçüncü sezonda gördük ki Ruby’nin ailesinden ve kendinden duyduğu utanç yıllar içinde özgüvensizliğe, özgüvensizlik de zorbalığa dönüşmüş. Fakir bir aileden gelmesi ve ailesine bakmak sorumluluğunu üstlenmesini utanç verici bir şeymiş olarak görüp bunu herkesten saklamış, dikkat çekici seksapalitesiyle hep arzulanan biri olmasını ön plana çıkartarak dışarıya sadece insanların tanımasını istediği Ruby’i göstermiş.
“Her zorbanın zor bir çocukluğu vardır” klişesine nispeten mutlu bir yuvadan yaklaşan Ruby karakterinin en ilginç özelliklerinden biri de aslında Maeve’den çok da farklı olmaması. Birbirinden bu kadar nefret etmelerine rağmen bu kadar benzer olmaları, dizinin yarattığı trajimkomik ve hayran kaldığım detaylardan biri. Bu sezonda gördüğümüz Maeve’in komşusunun Ruby’nin de hayatında olması mesela, iki karakterin sandıklarından daha çok ortak noktaları olmasını vurguluyor. İkisinin de uyuşturucu ile bağlantısı olan ailesinin olması ve etrafta ebeveynlik yapacak doğru düzgün kimsenin bulunmaması etraflarına ördükleri metaforik duvarların başlıca sebebi. Ruby de tıpkı Maeve gibi kaba bir tavır ve tek gecelik ilişkilerle kendini korumaya almış. Üçüncü sezonda gördük ki Ruby’e karşı duyduğumuz antipati aslında Maeve’in ana karakter olması sebebiyle daha sempatik bir lens ile bize tanıtılmasından kaynaklanıyor. Tabii Maeve zekası ile de kendisini sevdirmeyi başarıyor. Ancak Maeve’in ailesine ve sevdiklerine karşı merhameti Ruby’de de mevcut, sadece Ruby’i biz biraz daha geç tanıdık. Geç olsun güç olmasın.
Tabii iki karakterin en büyük ortak noktaları, duvarlarını yıkan kişinin Otis olması.
Otis’in hem kendine duyduğu saygı hem de Ruby’ye duyduğu ilgi, Ruby’nin Otis ile ilişkiye başlarken bir savunma mekanizması olarak sıkı sıkı tuttuğu ipleri gevşetmesini sağladı. Kendisine tapan diğer çocukların aksine Otis’in ilgisi Ruby’nin dış görünüşüne karşı değil, onu daha yakından tanımaya yönelikti. Daha önce kimsenin onu tanımasına izin vermeyen Ruby için bu zor bir yolculuk olsa da sezonun sonlarına doğru Otis’i evine davet edecek ve ona daha önce kimseye göstermediği bir parçasını gösterecek kadar yıkılmıştı. Sezonun sonlarına doğru daha önce kimseye karşı beslemediği güven ve aşk ile birlikte Otis’e onu sevdiğini söylediğinde aldığı tepki, yani Otis’in ona karşı aynı hisleri beslememesi, bütün o duvarların yeniden örülmesine sebep oldu. Ruby’i canlandıran Mimi Keene’nin de çok güzel yansıttığı o duygusal sahnede Ruby artık gözümüzde gıcık biri değil, kalbi kırık bir gençti. Bir an için her ne kadar Otis ve Maeve’in birlikte olmasını istesem de, Ruby’nin kalbini kırdığı için Otis’e kızmam işten bile değildi. Daha sonra Anwar ve Liv’i de evine ilk kez davet etmesi, her ne kadar Otis ile ilişkisi bitse bile Ruby’nin ne kadar geliştiğini gösterdi.
Adam, Sen Çok Güzel Bir Detaysın
Adam benim beklentilerimi her sezon o kadar üst seviyeye getiriyor ki, hayran olmamak elde değil. Gerçekten üzerine yoğun bir şekilde düşülen ve ince ince işlenen bir karakter. O kadar ki karakterlerine bu kadar önem veren bir dizi olmasına rağmen ne Otis ne Maeve ne de Eric Adam’ın karakter gelişimi seviyesine erişebilir. Üstelik giderek dizinin en sevilmeyen karakterlerinden biri olmayı bırakıp en sevilen kişi olmayı başardı.
Dizinin yazarlarının Adam’a verdiği önemi, ikinci sezonda yemlerinin atıldığı hikaye arklarının üçüncü sezonda yeşermesiyle görebiliriz. Eric ile birlikteliği ve kendi kuir kimliğini kabullenişi, ilk kez Ola sayesinde bir arkadaşı olması ve bunun sayesinde insanlara açılabilmesi, okuldaki başarısızlığı ve babasıyla ilişkisinden körüklenen zorbalığı ve hatta köpeklerle olan bağı bile üçüncü sezonda sonuna kadar işlendi. Kuir kimliğini kabullenmede Eric sayesinde büyük yol kat eden Adam, başkalaşmaya olan ilk tepkisi olan öfke yerine kabul etme ve affetme yolunu seçmeyi öğrendi. Üstelik bunu o kadar sade ve güzel anlattılar ki! Adam’ın okulda onunla gey olduğu için dalga geçenlere “Evet geyim, bir sorun mu var?” diyebilecek kadar ve sezonun sonunda annesine açılacak kadar kuir benliğine güvenmesi neredeyse üç sezon sürdü, üç! Hiç bir bölümde de bu karakter gelişiminin temposunu sorgulamadım çünkü karakteri çok güzel yazdılar, ta en başından beri. İlk bölümün ilk sahnesi daha Adam ile açıldı, siz düşünün!
Eric ile ayrılıkları ise kalbimi paramparça etse de, dizinin en güzel anlarından birini bize verdi: Adam’ın şiiri. Yine üç sezon boyunca Adam’ın kendini ifade ederken ne kadar zorlandığını gördük, okuldaki başarısızlığı ve babasından yediği azarlar onu sessiz bir zorba olmaya zorlamıştı. Fakat hiç beklenmedik bir şekilde kendi karakterine tamamen zıt olan Rahim’in Adam’da yarattığı etki, kendini daha önce hiç edemediği kadar güzel şekilde ifade etmesine yaradı. İlk aşkını kaybetmenin verdiği o üzüntü ve ileride aşkı bulmaya dair umudu, sadece Adam tarafından bu kadar saf ve duru bir şekilde yazılabilirdi.
Bu sezon bir de Adam’ın kişisel gelişimini izledik. Üç sezondur eskilerin tabiriyle bir baltaya sap olamayan Adam bence bir öğrenme zorluğu problemine sahip, yani disleksi değil de başka bir problemi olabilir. Ya da belki de sadece klasik öğrenme metodları üzerinde işlemiyordur, kim bilir? Ama Adam’ın her daim kendini düzeltmeye çalışmasını izlerken bir yandan da mucizevi bir şekilde motivasyonel birkaç konuşma ile iyi olmamış olması, gerçekten başarılı olabileceği bir işin sadece potansiyelini keşfetmesi takdir edilmesi gereken bir karar. Madam ile birlikte katıldıkları köpek yarışmasında bile birince olmadı, hatta ilk üçe bile giremedi. Fakat ilk kez katıldığı bir yarışmada gelecek vaad etmesi, adam’ın karakter gelişimi için yeterli büyüklükte bir adım oldu.
Peki sizce Sex Education’ın dördüncü sezonunda bizleri neler bekliyor?
2 Comments
İlk sayfada sana en katılmadığım nokta Jean. İzlemekten çok zevk almasam da karakterin aldığı kararı anlayabiliyorum ve zorlama gelmedi. Bir de Hope ilk başta -seversin sevmezsin- katı ama adil davranıyordu, sonradan iyice kötü birine dönüştü.
Maeve ve Eric daha önceden sevip de bu sezon soğuduğum karakterlere dönüştü. Eric zaten Adam mevzusundan, Maeve de bir yandan Isaac’e umut verip diğer yandan Otisle muhabbetlerinden, “Benim için önemliydi ama” deyişinden filan. Bayağı bencilleşti bu sezon.
İkinci sayfada yazdıklarına bayıldım. O sayfaya kesinlikle katılıyorum. Bu sezona kadar Maeve &Otis(Motis diyorlarmış hayranlar) diyordum ve bu sezon finalinde de üzüldüm yine evet fakat genel fikrim bayağı değişti o konuda. Ruby&Otis çifti(Rotis) favorim artık. Bir şekilde ona dönülmesini isterim. Ruby cidden bayağı sevildi seyirci tarafında da, millet Otis&Maeve’den baymış durumda ve Rotis’i istiyor. 4. sezona etki edecek mi bu durum merak ediyorum. Ayrıca bu sebeplerden dolayı sezonun ilk yarısı ikinci yarısından çok daha güzeldi, o ikiliyi beraber görmekten çok zevk aldım. Tek sorun Ruby sezonun yarısından sonra çok geri planda kalıyor. Bir de Hope ile kavgası komikti, biraz “Ruby de bir şeyler yapsın” diye konulmuş gibi geldi orası, pek karakterden beklenecek bir şey değildi.
Adam ise sezonun yıldızı. Sen de demişsin, inanılmaz bir karakter. Çok “gerçek” olanlar. Eric ile ayrılığında ise Eric’in suçlu olduğu halde döneklik yapması ekstra sinir bozucuydu. Adam’ın bu işin başında olduğu belli, bir haltlar yemeden gerekli konuşmayı yapsaydı o halde.
Bir cümleyle de olsa bahsetmeni beklerdim dediğim şey ise soundtrack. Yine muhteşemdi. Her sahneyi alıp beşle, onla çarptı.
Ruby ve Maeve arasında kurduğun paralliği hiç düşünmemiştim, iyi yaklamışsın onu da.