Hatırla, Kasım’ın 5’ini hatırla…
Geçtiğimiz 21 Ekim Cumartesi günü BBC, gıcır gıcır yeni ve Kit Harrington’ın başrolünde olduğu Gunpowder dizisini büyük bir açılışla patlatıverdi ey ahali! Dizi başlayana kadar düşen fragmanlar, kadronun güzelliği, anlatacağı hikaye derken birçok izleyiciden ön onayı kapan yapım için biz de bir bakalım neymiş bu dizi, nasılmış, acaba izlemeye değer mi dedik ve oturup izlemeye karar verdik. Toplamda üç bölüm sürecek olan mini dizi Gunpowder’ın ilk bölümden kısa bir değerlendirmesini de sizlerle paylaşmadan geçersek, gözümüz arkada kalır deyip düşüncelerimizi yazıya dökelim istedik. Fena mı?
Tarihi Arka Planı İle Gunpowder
Kraliçe I. Elizabeth’in ölümünden sonra yasal varisi olmamasından ötürü, kan bağları olduğu gerekçesiyle İskoç VI. James’in tahta geçip İngiltere’nin I. James’i olarak hüküm sürmesiyle başlıyor dizimiz. O yıllarda malum olan mezhep çatışmaları da dizinin ana hikayesini şekillendiren en önemli faktör. Katoliklere karşı sert yaptırımların, özellikle de kendilerine Jesuit adını takıp İsa’nın askerleri gibi dolaşan güruha karşı olanlardan bahsediyoruz, bol keseden etkin olduğu dizinin kilit noktası da I. James’e ve parlamentoya düzenlenecek olan saldırı planı.
Katolik yaşantılarını sürdürmekte zorlanan, I. James’in “sessiz olsunlar, yasalara uysunlar; dokunmam ki ben onlara” demesine rağmen yine de krala karşı pek de hoş duygular beslemeyen bu güruhun nihai kararıyla ortaya çıkan kralı tahttan indirme planı, aslında birçoğunuz tarafından V for Vendetta‘dan aşina olunan bir hikaye diye tahmin ediyorum. İngiltere’de Guy Fawkes tarafından 17. yüz yılda I. James’i tahttan indirerek, kendi fikirlerine daha yakın olmasını umdukları ve aynı zamanda James’in de kızı olan Prenses Elizabeth’i başa geçirme planları doğrultusunda planlanan patlatma girişimleri, aslında 5 Kasım olarak da bilinen o meşhur “Barut Komplosu”ndan başka bir şey değil. Evet, ta kendisi.
VIII. Henry’nin kurmuş olduğu ama asla kendisinin öyle olduğunu savunmadığı protestanlık mezhebi sonrası, İngiltere’deki “İngiliz Kilisesi” adı altında çoğalan mezhep üyeleri, Hristiyanlığın o dönemlerde çalkantılı yıllarını yaşamasına sebep olmuştu aslında. O vakitten beri de Katolik-Protestan ayrımları, davaları ve çatışmaları hiçbir şekilde dinmemiş ve almış başını yürümüştü haliyle. Zaten Barut Komplosu olarak bilinen ama başarısızlıkla sonuçlanan girişimin de doğuşu, aslında onlarca yıldır birikmişliğin bir yerden patlak verme isteğiydi.
Guy Fawkes isminin bir sembol haline geldiği Barut Komplosu ise, aslında ardında çok daha farklı adları öncü olarak saklamakta. Dizide bizlere Kit Harrington’ın karakteri olarak sunulan Robert Catesby, aslında bu hareketin başı diyebiliriz. Çoğu tarihçiye göre, barutlarla beraber parlamento ve kralı havaya uçurmak için bu amaç uğrunda kendisinin de patlamasını göze alan Fawkes, daha çok hatırlanan ve anılan bir isim. Fakat biraz daha detaylı araştırıldığında yalnızca Fawkes’ın değil, birçok ismin bu komploda çok aktif faaliyetleri olduğu ortaya çıkıyor elbette.
Bu bağlamda Guy Fawkes askeri açıdan deneyimli ama piyon-vari bir figür gibi gözükürken Robert Catesby ise başından beri “Kral yok, parlamento yalan, protestanları aleve verelim” (şş, bunlar hep mübalağa) diye dolanan bir ele başı aslında. Şaka bir yana, I. James’in katoliklerle bir alıp veremediği de yok o sıralar, zaten kendisi de bir katolik. Fakat söz konusu din olunca ve bunu yaşantınıza yansıtınca, kralın kendince yaşadığı katolik dininin biçimini sevmeyen güruh, buna karşı bir ayaklanma başlatıp adamı tahtından indirmeye kadar planlar kurmaya başlıyorlar. Sonrası da tarihte malum… Başarısızlık.
5 Kasım olarak anılmasına rağmen 4 Kasım’da barutlarla yakalanan Guy Fawkes ve onca girişimin boşa gittiği bu komplo, elbette başarısızlıkla sonuçlandı. Uzun işkenceler sonucu bitap düşürülen ve savunması yıkılan Fawkes ise, Ocak 1606’da idam edildi. Ancak Robert Catesby, Thomas Winter ve daha birçok isim de dahil aristokrasiye, krala ve parlamentoya karşı olan bu girişimleri her daim hatırlandı. Lordlar Kamarası olarak bilinen güruha karşı planlanan girişimin başarısızlığı da, Gunpowder mini dizisinin aslında neden “mini” olduğunu çok net açıklıyor olsa gerek: Kısa ama etkili.