Bilginin en ulaşılabilir olduğu, buna rağmen (belki de bundan ötürü) takibi en zor olan çağda yaşıyoruz Geekyapar ahalisi. Biz kendi ülkemizdeki gündemi algılamak için internet başında uğraş sarf ederken şu an Afgan dağlarında doğumunun ilk tohumları atılan bir silahlı örgüt halifeliğini pekala ilan ediyor olabilir. Ya da Meksika’da uyuşturucu kartelleri devlet aygıtlarını kullanarak muhalif öğrencilere karşı yeni katliam planları kuruyor da olabilirler. Uyduların uzaydan balkonumuza zoom yapabildiği ve çektiğimiz “nah” işaretini Google’a yükleyebildiği günlerdeyiz, ancak hala yeri yurdu belirsiz, sır gibi saklanan toplu mezarlar yapabiliyoruz. Bir yanda gözlerimiz 3-D yazıcıların hüner dolu eserleriyle kamaşırken öte yanda özgünlüğünü onlarca yıl önce yitirmiş distopik bir romandaymışızcasına Wikipedia’ya girişler yasaklanabiliyor. Akılların karışması çok doğal, çünkü tutarlı bir hayatın içinde değiliz.

Hal böyle olunca günümüz insanının bir anda eline bir tabela alıp “Kıyamet Yaklaşıyor!” diye dolaşan filmlerdeki radikal vaiz tiplerden birine dönüşmesi artık şaşırtıcı değil. Herkesin sinirler gergin, herkes bu kadar gerilimli bir sistemin kendini devam ettiremeyeceği görüşünde. Belki de bu sebeple kıyamet fikrine bir nebze sempati besleniyor. Semavi dinlerden kalma bir gelenek aslında, kıyametin bozuk düzeni bitirip yeni başlangıca kapı açacağı hülyası. Bu hülyadan mıdır net cevap verilmez, ancak sanattan beklentimizde de dünyanın sonu ve “sondan sonrası” üzerine özel bir köşe hep var.

Düşününce gerçekten ilginç, popüler kültürde ve eğlence sektöründe “her şeyin bitişi” gibi bir alabildiğine depresif tema nasıl bu kadar var olabiliyor? Bu ve benzeri soruların cevabına ulaşmak kolay değil, sorunun kapsadığı alan sanıldığından da geniş. Fatih Yürür’ün geçtiğimiz aylarda Cinius Yayınları’ndan basılan kitabı “Kıyametin Sineması: Post Apokaliptik Filmler” işin beyaz perde ayağına odaklanan yeni işlerden.

kiyametin-sinemasi-kapak

1987 doğumlu Kocaeli doğumlu Yürür yıllardır Ötekisinema, Korku Sitesi, Kahramanlar Sinemada, Kahramangiller ve Geekyapar olmak üzere pek platformda tür sineması üzerine yazılar yazmış. Bunların yanında sinemanın mutfak kısmında da vakit geçirmiş yazarın Zemin Kat ve Geleceği Olmayan Adam isimli iki de kısa filmi bulunuyor. Çizgiroman üretiminde de ter dökmüş Yürür, 2014 sonunda yayınlanan ve Gezi Direnişi’ni konu alan Dirençizgiroman antolojisinin de yazarlarından. Kıyametin Sineması da yazarın Kocaeli Üniversitesi Sinema ve Televizyon Ana Bilim Dalı’nda tamamladığı yüksek lisans tezinden hayat bulan, bu tezin kapsamı genişlemiş hali.

Peki nedir Kıyamet Sineması’nın meselesi? Yürür kitabın ilk bölümünde bizi bilimkurgunun ve bilimkurgu sinemasının ne olduğu tartışmasına sürüklüyor. Okumamız sırasında tanımların ilk nerelerde nasıl kullanıldığından başlayıp ilk görsel örneklerle yolumuz kesişiyor, kitabın ilk kısmında bilimkurgunun içindeki farklı korkulara (teknofobi, istilalar vb) değinerek hangi filmi/kitabı nereye koymamız gerektiğiyle alakalı iyi bir yol haritasına sahip oluyoruz. İkinci bölümde dünya siyasetindeki kırılmaların bilimkurgu sinemasında nasıl etkilere sebep olduğunu gözlemliyoruz. Bu kısım kıyameti algılamamız için önemli, zira farklı dönemlerin yarattığı farklı korkular, kıyametten neyin algılandığını da etkiler nitelikte.

fatih1

Üçüncü bölüme geldiğimizde post apokaliptik kavramını tartışıyor ve sonunda inceldiği yerden “sonu getiriyoruz”. Ekolojik sorunlardan zombi istilasına, mutantlardan nüfus patlamasına pek çok kıyamet senaryosu örnek filmlerle burada tartışılmakta. Son kısımda ise kopan kıyametin ardına ve hayatta kalmaya çalışan toplum örneklerine bakıyoruz. Yürür’ün ifadesiyle “ kimi zaman tamamen parçalı anarşist yapıların, kimi zaman komün halinde yaşamak zorunda kalan insanların kimi zaman da geçmişteki demokratik tutumdan vazgeçen ve tamamen onun yerini alan totaliter yapıların vizyonlarını” tecrübe zamanı (s. 249). Özelikle bu kısımda Snowpiercer’dan, Mad Max serisine, Children of Men’den bir gişe felaketi olarak akıllara kazınan Waterworld’e kadar güncel kıyamet algısının son yirmi yıldaki en isabetli örneklerine yer verilmekte.

Popüler kültürde önemli yer kaplayan, geek kültürün demirbaşları arasında sayılan ancak bunlara rağmen üzerine Türkçe’de çok da araştırma metni yazılmamış konular tür sinemaları. Geçtiğimiz aylarda basılan Ezgi Aksoy’un kitabı Popüler Kült korku filmleri için bu açığı gidermeye çalışıyordu, post apokaliptik için de bugün Fatih Yürür’ün kitabına sahibiz. Akademik bir içerikten ötürü geniş bir fikir ve film yelpazesine yer açan kitap, Yürür’ün dergi yazarlığından gelen keyifli dili sayesinde okuru boğmayan, sürükleyici bir formata ulaşmış. Sinemayı ve bilimkurguyu sorgulamaktan keyif alan herkese önerilir.

Author

Eskilerin dediği gibi: "You must gather your party before venturing forth"

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.