Biriktirdiğim diziler listesinde en üst sırada olan Barry’i nihayet bitirebildim. Bill Hader’a olan sevdam ve dramedi türüne olan düşkünlüğüm dönüp dolaşıp beni bu diziye çekmişti zaten. Sezon başı sekizer bölümden toplam on altı bölümü olan Barry de öyle ya da böyle bir haftada bitiverdi. İlk sezonundan beri ödül törenlerinde boy gösteren, haklı olarak eleştirmenlerin öve öve bitiremediği Barry’i bir de ben yorumlayayım dedim. İzlemeyenler için önce kısaca spoilersız, sonra da izleyen okurlara özel de uzun uzadıya spoilerlı öveceğim.
Breaking Bad Ama Komedi
Barry’i en iyi bu özetler sanırım. Breaking Bad’in tersine bir yolculuğu düşünün: İşinin ehli bir kiralık katil olan baş kahramanımız suç dolu hayatını bırakıp normal bir birey olmaya karar verir ve olaylar gelişir. Normal bir bireyden kastım, Barry de Los Angeles’taki her gözü pek gibi oyunculuğa soyunur, oyuncu arkadaşlar edinir, seçmelere girer. Dizi boyunca da Barry’nin oyunculuk dersi alan kimliği ile kiralık katil kimliği arasındaki gelgitlerini izleriz.
Komedi dizisi olduğuna bakmayın, Barry modern dönem dramedilerinden. “Karakterimizin başına komik şeyler gelir” adı altında bir diziden ziyade, birkaç komik karakterin barındığı ciddi bir dünyayı izliyoruz. Bu sebeple de dizinin komedi kisvesi altında olmasına rağmen sürükleyiciliğinden ödün vermiyor. Breaking Bad örneğim boşuna değildi, yakalanmamak için her şeyi yapan suçlu hikayesi çok güzel işlenmiş.
Oyunculuklar on numara, senaryo deseniz zaten harika. Yarım saatlik on altı bölümden oluşan Barry tam bir haftada bitirmelik bir dizi. Bu kadar misyonerlik yeter, ben artık spoiler vere vere bu diziyi öveceğim. Uyarıldınız.
Bill Hader, Bill Hader, Bill Hader!
Bilen bilir, bilmeyenler için de ben söylemiş olayım; Bill Hader denince akla hemen taklit ve tiplemeleri gelir, gelmelidir de. Saturday Night Live’ın taklit rekortmenidir kendisi; tamı tamına yetmiş beş taklidi ve daha nice tiplemeleriyle bilinir. Anlayacağınız kendisinin en güçlü özelliği mimik ve ses tonundaki geniş yelpazedir. Kişilik olarak da belki de Hollywood’da görebileceğiniz en tatlı, en masum ve en keyfi yerinde kişilerden biridir. “Biz filmi çekerken çok eğlendik, umarım siz de eğlenirsiniz” dese gerçekten eğlendiğine inanacağınız aktörlerden birisi.
Şimdi bu aktörün gelip dünyanın en öfkeli, en mimiksiz ve en monoton kişiyi canlandırması bunu yaparken de rolünün içine iyice kaybolması müthiş bir şey. Bryan Cranston’ın Walter White’ı canlandırması ne kadar müthiş ise, Bill Hader’ın da Barry’i canlandırması o kadar müthiş. Bryan Cranston’ın uyuşturucu baronunu rolünde kaybolduğu gibi Bill Hader de kiralık katil rolüne cuk oturmuş. Sanki yıllardan beri adam öldürüyordu da sonradan aktör oldu gibi bir doğallıkla Barry’i oynuyor.
Kiralık katil Barry’nin yanı sıra oyunculuk dersi alan Barry’i oynarken de bir o kadar başarılı. İlk bölümde her şey yanlış anlaşılmayla başladı sandık; Barry kendi derdini anlatırken Cousineau rol yaptığını sanıp onu dersine kabul etti, aslında Barry’de potansiyel yok. Fakat Barry o içindeki karanlık yere ulaşınca baya ödüllük performans çıkarıyor. Özellikle ikinci sezonda Sally ile yaptıkları kavga sahnesi için hem dizinin içindeki başarısından dolayı Barry’i, hem de Barry’i canlandıran Bill Hader’ı ayrı övmek gerekir. Sonuçta normalde kalas gibi oyunculuk yapan bir adamın iyi rol yapmasının rolünü yapmak üç dört katmanlı bir performans. Takdire şayan.
Birinci Sezon: Çok İyi
Barry’nin birinci sezonu evet çok iyiydi. Burada anahtar noktalar belliydi; Bill Hader çok iyi, senaryo çok iyi. Özellikle Barry’nin karakter gelişimi dizinin merkez noktası. Onun iyi bir insan olmaya çalışmasına karşılık askeri eğitiminden ve kendi kişiliğinden gelen, kendini korumaya odaklı bir yapısı var. İyi ve normal bir insan olmanın hayalini kuruyor, Sally ile birlikte market alışverişine çıkmak çocuk sahibi olmak istiyor. Fakat bu iyi insan hayaline ulaşmak için önüne geleni öldürme konusunda tereddütü yok. Bunu özellikle evli ve çocuk sahibi askerlik arkadaşını vurduğunda anladık. Her ne kadar sonradan aileye yardım etse de, daha sonradan içi içini yese de bu tamamen masum birini kendi çıkarı için öldürdüğü gerçeğini değiştirmiyor. Ama yine de biz çabasından dolayı Barry’i ayrı bir seviyoruz.
Yan karakterler de bu anahtar noktalara ve Barry’nin macerasına eşlik etmeyi becermişler. Her yan karakterin amacı ve kişiliği neredeyse onlarla tanıştığımız ilk sahnede oturmuştu. Sally hırslı ve yetenekli bir oyuncu, Gene Cousineau görmüş geçirmiş eskinin şöhreti bugünün öğretmeni, Fuches babacan rolü yapan ama bencil bir patron. NoHo Hank ise bugüne kadar gördüğüm en tatlı yan karakter. Kendisine ikinci sezonda daha da görüyoruz ama şöyle söyleyeyim NoHo Hank ve Çeçen Mafyası tadında spin-off dizi yapsalar izlerim, kesin ve net. Bu karakterleri hızlıca tanıdığımız için birinci sezonda Barry’nin cinayetten yakalanmama serüvenine daha rahat kendimizi kaptırabildik. Hikayenin kendisi akıcı ilerlediği için yan karakterlere pek önem vermemize gerek yoktu.
Bu demek değil ki yan karakterlerin hikayeleri ilginç değil, ki başrolü fazlasıyla ilgi çekici olan yapımlarda bu bazen bir sıkıntı haline gelebiliyor. Barry’de ise durum öyle değil. Dedektif Janice Moss ve Gene Cousineau nerden baksan birbirlerinin tamı tamına zıttı iki karakter, bu yüzden ben her ne kadar aralarındaki romantik ilişkiye pek inanmasam da ilişkinin akıbeti bir şekilde ilgi çekici.Öte yandan Fuches’un Çeçen mafyası ile olan “aldım verdim ben seni yendim” ilişkisine dönen hayatta kalma mücadelesi de hem Barry’nin ana hikayesini destekler nitelikte hem de kendi başına da yürüyen güçlü bir yan hikayeydi. Barry’nin tetikçi ve dövüşçü özelliklerine karşı Fuches’un manipülasyon yeteneği neden Barry’nin bu yolu seçtiğinin büyük bir göstergesi. Son olarak da Çeçen mafyasının kendi içindeki emir komuta zincirine paralel aktörlük okulundaki öğrencilerin kendi aralarındaki dinamik, dizinin geçtiği iki dünyanın zıtlığını vurgulamayı başarmış. Böylelikle birinci sezonda Barry Berkman’ın eski hayatını geride bırakıp Barry Block olma çabası ve yaşadığı ikili yaşam ayakları yere basan bir hikaye olmuş.
Barry’nin oyuncu olmaya başladıktan sonra kendine sahne ismi vermesi ayrıca hoşuma giden bir noktaydı. Nesnel olarak iki dünyayı net bir şekilde birbirinden ayırmışlar. Hatta Dedektif Janice Moss’un Barry’i yakalamasının buna bağlanması, yani Barry Berkman olarak bulamadığı ipucunu Barry Block adıyla baktığında çözmesi güzel bir nokta olmuş. Kiralık katil Barry Berkman Facebook profili açmaz, arkadaş eklemez, etkinliklere katılmaz. Hevesli oyuncu, normal insan Barry Block ise öldürdüğü arkadaşının eşi ile birlikte yardım koşusuna katılıp fotoğraf çeker. Birinci sezonun sonunda da Barry Block, Dedektif Janice Moss’u kendisini tutuklamaması için ikna etmeye çalıştı ama ne yazık ki Barry Berkman kendini kurtarmak için yine masum birini vurmak zorunda kaldı. Berkman ve Block çekişmesinin zirve noktası buydu.
İkinci Sezon: Daha Da İyi
“Geçmişinin olmak istediği kişiyi tanımlamasına izin verme” genel olarak ikinci sezonun temasıydı. Üstelik bu sefer tema sırf Barry için geçerli değildi, ben ikinci sezonda yan karakterlerin gelişimlerini daha da beğendim. Mesela kendinden emin ve ne istediğini bilen biri olarak tanıdığımız Sally’nin geçmişte yaşadığı aile içi şiddeti geçen sezon öğrenmiştik. Bu sezon öğrendik ki kendisini savunup eşinden ayrılan güçlü bir kadın sandığımız Sally meğersem zamanında kendisini savunmayıp aksine eşinin şiddetinin geçeceğine inanmış, son raddeye kadar eşinin yanında kalmış. Bunu bilmemiz Sally’i daha az değerli kıldı mı? Bizim için hayır, ama Hollywood bakış açısıyla baktığımızda maalesef evet. “Güçlü kadın” olgusu öyle bir hale geldi ki, bir ideale dönüştü ve ona uymayan kadınlar bir anlamda önemsiz kaldı. “Güçlü kadın” olgusunun pazarlanabilirliği var ama çoğu kadın aile içi şiddete karşı çıkamıyor, kocasının değişeceğine inanıyor ya da kendini o kadar güçlü görmüyor.
Diziye döndüğümüzde ise hikayenin hangi versiyonunu anlattığı tamamen Sally’nin elinde. Bir yandan hikayenin gerçek versiyonu aile içi şiddetin anlatılmayan ve kesinlikle adres edilmesi gereken bir yüzü. Öteki yandan da kapıyı çekip çıkabilen “güçlü kadın” versiyonu var. Sally sezon boyunca yaşadığı gelgitler sonucu gerçek olanı değil keşke böyle olsaydı dediği, pazarlanabilir versiyonunu anlattı. Esas versiyonunu anlatması kendi gelişimi için yapması gerekendi, ancak kariyeri için pazarlanabilir olanı yapmak daha mantıklıydı. Tabi ki Hollywood yapımcılarının hoşuna giden versiyon da bu oldu. Bu hikaye ikinci sezonda Sally’i takip ederken Hollywood’un palavracı yanlarına yapılan göndermelerden sadece biriydi, bütün sezon böyle göndermelerle dolu. İkinci sezonda Barry’nin hikayesi kadar Sally’nin hikayesi benim açımdan daha tatmin ediciydi.
Gelelim Barry’e. Birinci sezonda iyice vurguladığımız üzere Barry’nin iyiliği tamamen kendine. İkinci sezonda Barry’nin içindeki karanlık ve kişiliği arasındaki ilişki daha da su yüzüne çıkmış. Fuches’un Barry üzerindeki etkisi de bunda büyük bir rol oynuyor. Birinci sezonda Fuches’un ne kadar manipülatif bir kişilik olduğunu görmüştük. İkinci sezonda da Barry’nin tetikçilikteki kabiliyetini kiralık katil mesleğine nasıl dönüştürdüğünü görmüş olduk. Barry’nin acımasız olabilen öfkesinden dolayı kiralık katil işi için biçilmiş kaftan, ama Fuches olmasa asla böyle bir yola girmezdi. Barry’nin bu sezon bu gerçekle yüzleşmesi üzerine Fuches ile olan ilişkisi tabii ki de alt üst oldu.
İkinci sezonda baba figürü olarak gördüğü Gene Cousineau ’nun sevgilisi Dedektif Janice Moss’u öldürdükten sonra kendi karanlık yönünün ve vahşete olan eğiliminin daha da farkına varıp içindeki bu tarafını dizginlemek için elinden geleni yaptı. Başlangıçta Fuches’tan ve Berkman kimliğinden elinden geldiğince uzaklaşmaya çalışsa da işler beklediği gibi gitmedi. Tabii yine Barry’nin iyiliği kendine olduğu için artık NoHo Hank’in liderliğini yaptığı Çeçen mafyasına askeri eğitim vermek, Dedektif John Loach’un eski eşinin sevgilisiyle dövüşmek gibi yöntemlerle borçlarını kapatmaya çalıştıysa da başına daha fazla iş açıldı. En azından artık bilerek isteyerek adam öldürmüyor dediğimiz noktada ise zaten ikinci sezonun finali geldi ve John Wick edasıyla Barry ortalığı yıktı geçti.
O nasıl sezon finaliydi öyle! Barry tam vahşeti bıraktı dedik, artık daha iyi bir insan dedik, Janice Moss’un cinayetini Çeçen mafyasına yıktı tamam artık rahatız dedik, son anda yine yaptı yapacağını. Fuches’un Barry’nin gözünü öyle bir döndürdü ki “Berkman > Block” adından da anlaşılacağı üzere sezon finalinin son beş dakikasında Barry Block’tan tamamen Barry Berkman’a dönüştü, öldürdüğü adam sayısını ben sayamadım. Barry’nin manastıra girdiği andan itibaren tüm sekans çok başarılı çekilmişti. Müziksiz, abartısız, tamamen serbest bırakılmış bir öfke izledik. Özellikle de eğittiği Çeçen tetikçinin Barry’i görünce ustasını görmüş öğrenci edasıyla bakması, Barry’nin onu tanımayıp kafasına sıkması ise bir yandan üzücü bir yandan korkutucu bir sahneydi. Bölüm sonunda da Cousineau’nun Barry’i öğrenmesi üzerine merak ediyorum üçüncü sezonda Barry’e ve Fuches’a ne olacak.
Barry’nin üçüncü sezonunun ne zaman geleceği meçhul. Normalde yapımcılardan Alec Berg’e göre Mart ayında çekimlere başlanacaktı ancak malum sebepler nedeniyle HBO tüm çekimleri durdurdu. Anlayacağınız Barry’nin üçüncü sezonu için ben diyeyim 2020 sonbaharı, siz deyin 2021. Kısmet bu işler.
1 Comment
“Master Berkman, there are too many of them. What are we going to do?”