Bildiğimiz hikâyenin slasher versiyonu olan Winnie the Pooh 2 filmi ilk hayat emarelerini gösterdi.
Sonsuza kadar arkadaş kalma fikri yalan olup da kendisini terk eden Christopher Robin’den intikam almaya yemin eden Winnie, önce eski dostlarını, sonra da eline geçirdiği insanlara işkence eden ve onları yiyen bir canavara dönüştü. Winnie the Pooh: Blood and Honey filminde gördüğümüz hikâye buydu. Daha filmin yayınlanması üzerinden bir sene geçmeden yapım aşamasında oldukça ilerlenen Winnie the Pooh 2 filminden bazı görseller de geçtiğimiz günlerde internete servis edildi.
Bu filmde Winnie ve Piglet’in şehre inip kurbanlarını kendileri seçtiklerini ve ettikleri intikam yemini adına; hâlâ hayatta olan Christopher Robin’in peşine düştüklerini biliyoruz. Görsellere bakıp da yeni film hakkında yeni bir şey söylemek zor, kareler ilk filme oldukça benzer görünüyor. Karanlık ortamda ve çok kaliteli olmayan çekimleriyle Winnie de Piglet de aynı ilk filmdeki hallerine benziyor. Christopher Robin’i canlandıran oyuncunun yeniden cast edildiğini ve Owl ile Tigger karakterinin de filme eklendiğini görüyoruz ve çizgi serideki diğer hayvanların da birer birer filmde kendilerine yer bulabileceğini sanıyoruz.
İlk filmin pek hayranı olduğunu sanmıyoruz ama hakkından fazla gündem olduğuna inanıyoruz. Film, “ya Winnie ve Piglet çıldırırsa çocukluk kahramanımız neye dönüşür” beklentisi verdiği halde, amatörlüğün zirvesinde bir slasher filminin, üzerine ayı kostümü giydirilmiş halinden ibaretti. Hal böyle olunca da Winnie ve Piglet’in isimleri yönetmen tarafından kullanılmış, seyirci de aldatılmış gibiydi. Sonuçta filmi duyan, gören, konuşan kim varsa sadece Winnie the Pooh ismini gördüğü için filme meraklanmıştı.
Durumun yükünü düşük bütçeye atmakta kararlı olan ekip bütçelerinin beş katına çıktığını, hayal gücü yüksek gore dolu bir film izleyeceğimizi söylüyorlar. Daha çok parayla çekilen gore dolu sahneler bizde bir heyecan yaratmıyor, kalite standartlarını baştan yazacak bir korku filmi izlemeyi de beklemiyoruz. Bizim için, bu karakterlerin adının geçmesine değecek kadar bir hikâye olması, ilk filmin düşürdüğü çıtadan sonra, şimdilik yeterli duruyor.
Yönetmen Ryhs Frake-Waterfield’ın bundan sonra; Bambi: The Reckoning ve Peter Pan: Neverland Nightmare adında iki filminin yolda olduğu ortadayken, çocukluk kahramanlarımız üzerine oynamaya taktıysa, kendisinden biraz daha özen bekliyoruz.
