Bazı “gönül dostlarımız” kabul etmekte zorlansalar da, bu zamana kadar çoğunlukla bir sanat eserini aşağılamak için kullanılan “video oyunu” tabirinin yeniden gözden geçirilmesi gereken zamanlardayız. Yani daha düne kadar, üçüncü sınıf aksiyon filmleri için “öeeeh tıpkı video oyunu gibi olmuş” benzetmesini yapan gezegen sakinlerinin, artık kavuklarını kucaklarına indirip biraz düşünmesi gerekiyor sanki.

Video oyun mevhumunun yavaş yavaş yedinci sanatın koltuğuna göz diktiği bir hiç de acı olmayan gerçek. Her ne kadar böylesine yordamsızca dile getirdiğimizde göze sevimsiz gelse de, en azından popüler sinema ve popüler video oyun cenahları söz konusu olduğunda böyle bir kıyaslama pek saçma gelmiyor artık. En azından popüler bilgisayar oyunlarının, popüler sinemasal mahsullere oranla kitlesini daha fazla memnun etmeye başladığı bir gerçek. Bu güm adeta ilkokul müsamerelerine taş çıkartacak absürt müzik kullanımlarını, hemen hemen her yapımda benzer yıldız isimlerin, ezber bozmaktan uzaklaşan yavan paslaşmasına dönüşen oyunculukları ve aynı kalıbın mahsulü olan CGI dalgasına bulanan görsel hengameler ile bezeli popüler sinema yerine; ilgimizin iyiden iyiye video oyunlara kaymasını eskisi kadar manasız buluyor muyuz dersiniz?

Her neyse… Safsatayı bırakıp sadede gelelim… Bu gün dersimiz “oyun müzikleri”. Dolayısıyla da karşınıza bu zamana kadar pek çok emsalini görmüş olmanıza rağmen hatırlatmaktan pek de sakınca duymayacağım, son derece kişisel, listeye bakan her on kişiden dokuzunun “falanca oyunun listede olmaması büyük ayıp olmuş” diyebileceği bir seçkiyle çıkmayı uygun gördüm Malumunuz, video oyunları, yedinci sanatın tahtına göz diken birer fitneci olarak düşünürsek ve yedinci sanatın, ikinci sanat olan müzik ile gerçekleştirdiği ahenkli flörtünü; çok daha fazla ciddiye alan video oyunlara göz atmayı hedefliyoruz. İşte karşınızda lezzetli müzikleriyle sinematografinin doruklarına ulaşan, oyun tarihinin en kulak dostu video oyunları!

 

1. Grim Fandango

Eğer ruhlar aleminde işlerin nasıl döndüğünü Grim Fandango ile çözmüş olsaydık, muhtemelen ölümden falan da korkmazdık! Araf’ta işleyen pazarlama mekanizmasını ilginç bir yaratıcılıkla harman eden bu efsanevi oyun; akranım olan oyun severlerin, ergenlik dönemlerine ait en eğlenceli vakalardan biriydi. Tabi yaratıcılığı, muhteşem konusu, insanı müptela eden işleyişi ve nev-i şahsına münhasır karakter tasarımlarının yanı sıra; “This little lamp of mine I’m gonna let it shine” nakaratını kafamıza çivi gibi çakmış olması açısından da önemli bir noktada duruyordu.
Lucas Arts ekibinin en kaliteli projelerinden biri olan Grim Fandango’nun Peter McConnall imzalı müzikleri, aslında ufaktan ufaktan bu gün sinema sanatına diklenecek olan video oyun konseptinin çapı hakkında da bizlere okkalı ip uçları veriyordu. Video oyun hede hötösünün sadece kaliteli görsellik ve ilginç öykülerle sınırlı kalmayıp, tüm sanat dallarından kafi miktarda beslendiği zaman ortaya nasıl bir iş çıkarılacağının ön izlemesi gibiydi Grim Fandango. Burada “ön izleme” tanımı sizleri yanıltmasın! Zira bu gün hala bu ön izlemeyi aşabilen yapımlar ile karşılaşabilmek oldukça zor!

 

2. Fable

Senaryo ve özellikle diyalog yazımı konusunda ciddi bir atılım örneği arıyorsanız eğer, gözlerinizi Fable’a dikmenizde hiçbir sakınca yok. Peter Molyneux’un alametifarikasına bir de Danny Elfman imzalı şahane müzikleri eklerseniz, tadından yenmeyecek bir lezzet patlaması yaşamanız muhtemel!
Gel gelelim Molyneux’un oyun dünyasına armağan ettiği seri, daha sonraki halkalarında da Russell Shaw’a emanet edilen ve atmosferi muazzam bir biçimde besleyen tınılarla, serinin hayranlarını mükafatlandırmaktan geri durmadı! Muhtemelen Fable’ın görsel ve işitsel uyumu, video oyunlardaki müzik kullanımı için harika bir emsal teşkil etmişti!

 

3. Assassin’s Creed IV: Black Flag

Kanımca hakkı en çok yenmiş Assassin’s Creed oyunuydu Black Flag… Onu bir Assassin’s Creed oyunu olarak değerlendirirken, Kara Sakal’ın ruhunu oyun dünyasına doğru çekiştirerek en fiyakalı biçimde adapte eden korsan oyunu olduğu gerçeğini es geçmek bazılarımızın feci işine gelmişti. Gel gelelim “korsan filmlerinin ruhunu dirilteceğine inandığımız” Karayip Korsanları, kendi devam halkaları dışında beyazperdede başka bir korsan öyküsünün fişeğini ateşlememiş olsa da; video oyun cenahı korsan öyküleriyle yeterince haşır olmuştu.

Peki Black Flag’ı özel kılan neydi dersiniz? Bingo! Muhteşem müzikleri! Yelkenler fora! Tüm tayfanın koro halinde söylediği korsan şarkıları eşliğinde karşımızdaki gemileri borda edip, armada mensuplarını okyanusun dibine gömerken kaçımız insanlığından çıkmadı ki? Muhteşem tema müziği bir tarafa; Roll Boy Roll, Billy Riley ve tabi Padstrow’s Farewell şarkılarıyla, kadırga kenarında şarap şişesi kıracak kıvama kaçımız gelmedi ki?

Brian Tyler ve Christian Henson’un başı çektiği kalabalık müzik departmanı, banka hesaplarına aktarılan her bir doların hakkını kuruşu kuruşuna verirken; bizleri de monitör başında nefes alıp veren basit birer Henry Morgan kopyası gibi hissettirmeyi başarmışlardı hani!

 

4. The Elder Scrolls V: Skyrim

Eğer Dragonborn nameleri kulağımıza çalındığı andan sonra ejderhaya dönüşüp yaşadığımız kasabayı küle çeviremediyse;, ortada kesinlikle gerçek bir mucize var demektir. Hadi diyelim ki meseleyi bu kadar abartan olmadıysa bile; bu nameleri ilk işittiğinde gidip en yakın demirhanede kendisine kılıç dövmeye hazırlanan bir düzine oyun sever tanıdığımı saklamamın hiçbir alemi yok!

Skyrim, bir epik şaheserin sahip olması gereken her şeye sahipti ve bu zenginliğini doruk noktasına ulaştıran ise; hiç kuşkusuz her duyduğumuzda tüylerimizi diken diken eden muhteşem müzikleriydi. Özellikle masa başı işe sahip olanlar ya da ofis ortamında çalışanlar oyunun başında geçirdiği saatlerin ardından normal hayata adapte olmakta zorlanıp; genizden gelen hafif iniltiler eşliğinde “Dovakhiin” kelimesini histerik bir bilinçsizlikle tekrar etmekten kendilerini alamamışlardır… Yazıktır ve ekseriyette günahtır!

 

5. God of War

Eğer bir oyunun soundtracklerini ana haber bültenlerinde duymaya başladıysak, algıda seçicilik, seçicilikte de hak yiyicilik kalkanlarımız devreye girer. Zamanında Gladyatör ve Karayip Korsanları gibi filmlerin ruhuna rahmet okutmuş olan ana haber bültenlerinin, yolsuzluk skandallarını God Of War’ın tema müziği eşliğinde sunması da oldukça hassas olan kolektif hafızamızda, eseri fazlasıyla itibarsızlaştırabilir.

Neyse ki God of War, kredisi oldukça sağlam müzikleriyle, kulağımıza çalındığı her an Kratos’un yüksek desibelli böğürmelerinin eşliğinde, bütün Helenistik mimariyi tuzla buz ettiği önü alınamaz bir Vandalizm şovunu hatırlatır bizlere… Bu konsept uyuşması GOW’un en önemli avantajıdır. Öyle sanıyorum ki Kratos bütün haşarılıklarıyla kabullenip kucaklayabileceğimiz en fiyakalı maganda olarak her daim bu müziklerde yaşamıştır!

1 2
Author

5 Comments

  1. Bu konularda sidik yarışına girmek hiç tarzım değil ama Bastion’ın soundtrack albümü için “Sadece 2 hitle işi bitiren oyun müzikleri kuşağına hoş geldiniz!!!” diye yazan biri -yazar belirtilmemiş malesef- için şunu düşündüğümü belirteyim: Ya albümü dinlememiştir ve goygoy yapıyordur, ya da AĞIR GERİZEKALI’dır. Bu kadar net söylüyorum. Bunun “Beatles başarısız bir gruptur”, “Michael Jackson’ın Thriller albümü çok kötüydü” demekten bir farkı yok. Tamam sevmezsin ama laf etmezsin yani. Sana hitap etmediğinin farkındasındır sadece. Hani şu zevkler konusunda çok saçma yorumlar görüyorum ama böylesini görmedim. Darren Korb’un albümü o kadar iyiydi ki Transistor’ün soundtrack albümü ilk haftalarda satış rekorları kırdı. Ben gibi bir çok insan Spotify’dan ve kendi YouTube kanalından paylaştıkları videolardan dinlemelerine rağmen.

    Yardım istiyorsanız ekleyecek çok parça var o ayrı.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.