Başlıkta geçen Şibumi isimli kitabı okumuşların bile ne demek istediğimi hemen anlayabileceklerinden emin değilim. Ancak benimle kalmanızı rica ediyorum, zira anlatacağım kitabın, gerçekten ilginizi çekebileceğini düşünüyorum. Bu yazıda, belki de dünya üzerindeki en ilginç suikastçı karakterinin doğmasına sebep olmuş, hem hikâye anlatımı, hem de Doğu’nun ve Batı’nın en güçlü kültürlerini en iyi şekilde harmanlamasıyla kendi yerini yaratmış bir kitabın, hikâyesini anlatırken go oyununun ögelerini nasıl kullandığını beraber inceleyeceğiz.

1

Öncelikle kitabın kendisinden kısaca bahsedelim. Kitabın adı Şibumi. Kitabı yazdığı yıl olan 1979’da Trevanian lakabını kullanan Robert Rodney Whittaker‘ın en bilinen üç eserinden birisi. Kitabımızın ana hikâyesi, Nicholai Hel isminde emekli bir kiralık suikastçının, eski bir arkadaşının akrabası olan bir genç kızın yüzünden tekrardan katillerin, suikastçıların ve istihbarat ajanlarının ortasına, bütün hayatına mâl olacak bir maceraya mecburen atılması üzerinden ilerliyor. Hel’in hayat hikâyesi, sömürgelerin kontrolündeki Şanghay’dan başlayıp, Pireneler’deki Bask bölgelerine dek uzanırken, tüm dünyadaki siyasi ve kültürel yozlaşmayı ve değersizleşmeyi onun gözünden görüyoruz biz de. Ancak konumuz bu değil, belki daha sonra. Biz, altı ana başlıkta bu hikâyenin üzerine kurulduğu go oyunu planına ya da kitaptaki ismiyle, “Şibumi’nin oyun planı“na bir göz atacağız.

Birinci Bölüm- Fuseki:

Oyunumuzun henüz yeni başladığı bölüm. Bu bölümde, dostumuzu, düşmanımızı, çevremizi şöyle bir tanımaya çalışıyoruz. Amacımız saldırmak değil henüz, o kadar cesaretli bir hamle yapacak kadar bilgi sahibi değiliz. Kitap, Hel’in düşmanları olacak olan Ana Şirket ve CIA görevlilerinin, kendilerinin düzenledikleri bir havaalanı saldırısının görüntülerini izlemeleriyle başlıyor. Bu kısımda ana düşmanlar olarak niteleyebileceğimiz Starr, Haman ve Diamond ile tanışıyor ve genel davranışları hakkında fikir ediniyoruz.

Sonrasında, bu saldırıdan kaçan Hannah ismindeki genç bir kız, ta Fransa’nın Fransız bulunmayan bölgelerine, Nicholai Hel’e akıl danışmaya gidiyor. Bu yolculuk esnasında Bask bölgesi ve insanları hakkında bayağı derin tasvir yapıyor yazarımız, hatta neredeyse her konuda ve karakterde bu derin tasvirler bizi karşılıyor. O sırada ilk kısımdaki üçlü de bu kızımızın yaşadığını ve kimin peşinde olduğunu öğreniyorlar. Buradan itibaren ellerindeki bilgiler ışığında Nicholai Hel’in geçmişine yolculuk yapmaya başlıyoruz.

 

2

İkinci Bölüm- Sabaki:

Oyunun bu aşamasında, oyuncularımızdan biri, zor bir durumdan, en zarif ve kayıpsız biçimde sıyrılmaya çalışıyor. Hel’in evine sığınan Hannah, onun yıllardır huzur içinde yaşadığı şatosuna ve konfor alanına tehdit oluşturmaya başıyor. Hel, bu tehditi kızı uzaklaştırarak geçiştirmeye çalışıyor fakat durum onun zannettiğinden daha tehlikeli ve karmaşık. Çünkü ilk kısımda gördüğümüz üç kişiden birinin, Diamond’ın, Hel’in uzun zaman önce öldürdüğü ağabeyinin intikamını alma isteği var, bunun için değerli bir fırsat yakaladı ve bırakmaya hiç niyeti yok.

Üçüncü Bölüm- Seki:

Oyunun bu aşamasında iki tarafın da herhangi bir avantajı yok, bu yüzden bir süre birbirlerine dostça bir yaklaşım sergiliyorlar. Elbette bu dostça yaklaşım sadece görünürde, alttan alta birbirlerinin kişisel farklılıklarını, güçlü ve zayıf yanlarını öğrenmeye çalışıyorlar, hatta birbirlerini gizli veya açık olarak tehdit ediyorlar. Elbette iki taraf da her zaman bir açık kapı bırakıyorlar kendilerine. Bu durum, taraflardan birinin saldırganca bir hamle yapmasıyla beraber aniden sona eriyor.

3

Dördüncü Bölüm- Uttegae:

Bir tarafın yaşadığı kayıplar ve içerisine girdiği sıkışıklık, onu riskli ve kazanma olasılığı düşük bir hamle yapmaya zorlar. Bu hamle, konfor alanından çıkmayı gerektirir. Bizim hikâyemizde, Hel’in kendisini Ana Şirket’in adamlarından kurtarması gerekiyor. Bunun için öncelikle bilgi toplayıp, hangi bölgelerde, ne tür tehlikelerin onu beklediğini hesaplıyor. Sonrasında da bunları, ustaca hamlelerle ve birkaç eski dostunun yerinde yardımlarıyla zarifçe aşıyor. Fakat işinin burada bittiğini düşünmesi, onu savunmasız bir hale sokuyor.

Beşinci Bölüm- Shicho:

Karşı taraf, Hel’in bu zarif hamlesine, onun evine, hayatına ve konfor alanına sert bir saldırı yaparak karşılık veriyor. Bu saldırı, tamamıyla rakibi bitirme amaçlı olan, sert ve geri dönüşsüz bir hamle. Eğer başarılı olursa, oyun burada biter. Ancak hikâyemizde, saldırı başarısız oluyor ve oyun burada bitmiyor. Hel, neredeyse her şeyini kaybetmiş olmasına rağmen, tekrardan ayağa kalkıp, son bir hamle için hazırlanıyor.

4

Altıncı Bölüm- Tsuru no Sugomori:

“Taşların kendi yuvalarına çekilmesi” adını taşıyan bu hamle, saldırgan düşmanın açık ve savunmasız olan taşlarını zarifçe devreden çıkartmak olarak da özetlenebilir. Bizim hikâyemizde de Hel, önce ana düşmanlarını koruyan faktörleri ortadan kaldırıyor, sonra da o düşmanları ortadan kaldırıyor ve böylece oyunu kendi lehine bitiriyor. Ancak o kadar geri alınamayacak şeyi kaybetti ki, bu zafer onun için tam bir zafer değil.

Burada size fazlasıyla sığ bir biçimde, spoiler vermemeye çalışarak anlattığım, bu hikâyenin hiçbir standarda uymayan anlatım biçimidir. Genelde hikâyeler, serim, düğüm ve çözüm aşamalarından meydana gelirler fakat bu hikayede birden fazla düğüm aşaması var. Elbette bunun etkenlerinden biri sadece bir ana karakterin üzerinden ilerlememesi ancak bu hikayenin, basit bir go oyununa benzetilerek anlatılmasının da bu heyecanlı ve sürükleyici yapının oluşmasındaki etkisi görmezden gelinemez.

Author

Kendisinden başka mülkü olmayan, tüm insanlığa karşı sevgi dolu, sıradan bir insan. Beat yapmayı, çizgi roman yazıp çizmeyi amatör ruhuyla, profesyonelce sever. Kendisini Instagram'da @thewritermusic adıyla bulmanız mümkündür.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.