Marvel’in yeni belki de şimdiye kadar gördüğümüz en ilginç dizisi olan Loki, tam gaz devam ediyor. The Falcon and The Winter Soldier dizisi gibi altı bölüm kadar sürecek olan yolculuğumuzun, tam olarak yarısını tamamladık. Loki’nin de altı bölüm sürecek olması beni zaman zaman üzse de elimizdekine odaklanmak durumundayız. O zaman gelin şöyle bol spoilerlı bir şekilde Lamentis isimli üçüncü bölümü bir konuşalım.
Aslında bu dizi başlarken pek çoğumuz diziden ne beklememiz gerektiği ve dizinin neyi anlatma niyetinde olduğu konusunda farklı düşüncelere sahiptik. Hatta WandaVision ve The Falcon and The Winter Soldier dizilerine kıyasla benim için bu dizinin konusu daha büyük bir merak unsuru. İşte o merak unsuru da ufak ufak beni gıdıklamaya devam ediyor. Üstelik bu bölümde gördüklerimiz sadece merakımızı tetiklemedi, bir de dizide şimdiye kadar bildiğimiz bazı gerçeklerin aslında tam olarak öyle olmadığını ortaya koydu. Ancak izninizle, bu bölüm yaşanan olaylara gelmeden önce diziyi başka yönleriyle konuşmak istiyorum.
Yahu o ne güzel görsellik, onlar ne güzel renkler ve ne güzel kamera kullanımı öyle? Resmen evimde televizyondan açtığım bir diziyi değil de sinemada bir film izliyormuş gibi hissettim. Öyle ki durdurup pek çok anı dondursanız şahane görseller ve manzaralar elde ediyorsunuz. Hatta bu bölüm özelinde kendimi küçük bir Star Wars turunda hisseden bir tek ben miyim? Issız ve yok olmaya yüz tutmuş bir gezegen -daha doğrusu bir gezegenin uydusu- ve bölgeye hakimiyet kurmuş askeri bir düzen. Ara sahnelerde gördüğümüz bayraklarda kullanılan dil bile bana Star Wars evrenini anımsattı. Aynı zamanda Marvel evreninde ilk kez bu dizi sayesinde bu kadar renkli ve farklı evrenlere yolculuk yapabileceğimiz düşüncesi de, bu bölümle birlikte aklıma yerleşti diyebilirim.
Önceki bölümlerde öğrendiğimiz veya öğrendiğimizi düşündüğümüz ve bu bölümde ise aslında öğrendiğimiz gibi olmayan bazı bilgileri de edinmiş olduk. Sizi bilmem ama benim için güzel bir sürpriz oldu. Çünkü ben gördüğüm her şeyi yüzde yüz anlamış ve üzerine teori üretecek duruma gelmiş değildim. Akışına bırakmıştım ve bu akış içerisinde bu bölüm özelinde öğrendiklerim benim ilgimi çekti. Özellikle TVA çalışanlarının aslında Time Keepers tarafından yaratılan varlıklar yerine onların da tıpkı Loki gibi yakalanan varyantlar olmaları ve yakalandıktan sonra hafızalarının silinip TVA çalışanı yapılmaları. Çünkü bu durum pek çok şeyi kendi içinde açıklıyor. Mesela Mobius’un 90’lara ve jetskilere olan hayranlığı demek ki boşa değilmiş. Belli ki o da bir varyantmış. 90’lı yıllarda jetskileri seven dünyalı bir varyant.
Hatta bırakın Mobius’u, daha önce yaptığımız bazı eleştiriler de bu şekilde cevap bulmuş oluyor. Bütün o TVA üssünün eski bir ofise benzemesi, orada çalışan ve bizim şimdiye kadar bizzat Time Keepers tarafından yaratılan canlılar olarak bildiğimiz insanların da niye insan olduğu ortaya çıkmış oldu. Tıpkı bir önceki bölümde ve bu bölümün başlarında gördüğümüz Hunter C-20 gibi. Önceden dünyada yaşayan bir insan iken varyant davranışları sebebiyle TVA bünyesinde görevlendiriliyor. Üstelik bütün o görevlilerin bundan haberleri bile yok çünkü Time Keepers, hafızalarını sıfırlamış. Düşünsenize, bundan sonra Loki sizce gidip “Siz aslında insansınız! Siz de bir zamanlar varyant olduğunuz için bugün burada tutuluyorsunuz!“, dese nasıl olur? Elbette ilk cevapları Loki’ye deli gömleği giydirmek şeklinde olacaktır ama ya Mobius? Sizce zaman içinde Mobius da sorgulayıp Loki gibi düşünmeye başlarsa? Bana hiç imkansız gelmiyor. Tabii dizi ne yönde ilerleyecek, onu kalan üç bölümde izleyip öğreneceğiz.
Bu bölüm değinmemiz gereken konulardan biri de tabii ki Loki ve diğer Loki, yani Sylvie karakterlerinin güçleri. Her iki karakterin de güçlerinin tamamına hakim değiliz. Ancak hangisi diğerinden daha güçlü olanı ya da bizim Loki’nin deyimiyle “superior” Loki, bu daha da ilginç bir soru. Çünkü bu bölüm gördüklerimizi ele alırsak hem Loki’nin hem de Sylvie’nin çok güçlü olduğu yönleri var. Özellikle Sylvie karakteri bizim için yepyeni biri olduğu ve onun hakkında daha az şey bildiğimiz için ondan çıkacak sürprizler daha şaşırtıcı olacaktır. Ha diyeceksiniz ki sanki bizim Loki’yi çok mu iyi biliyoruz? Haklısınız, hakkında bir şeyler bildiğimiz kesin ama ilk kez Loki karakrerini bu kadar yakından takip ediyoruz. Onun da yeni yönlerini pekâlâ keşfedebiliriz. Mesela bu bölüm, iki Loki birlikte büyük bir kıyametin içine doğru sürüklendiler. İkisinin de bu kıyametten kurtulmak için denediği farklı yöntemler oldu ama tam olarak başarılı olmadılar. Hele ki bölümün sonuna geldiğimizde, kurtulmaları pek mümkün görünmüyordu. Tabii ki kurtulacaklar orası ayrı.
Dizinin başından beri elbette en çok merak edilen konulardan biri de kötü karakterin kimliği, o da henüz netlik kazanmış değil. Hatta bu bölümde kötü karakterin kim olduğu konusu iyice flulaşmaya başladı. Çünkü Sylvie’nin anlattıkları bize “O zaman asıl kötü Time Keepers mı?” dedirtiyor. Ne de olsa biz şimdiye kadar işin bize gösterilen kısmına tanık olduk. Zamanlardan bir zaman, bütün zamansal düzenin bozulmaya başladığı ve bu düzenin yıkılmaması için de Time Keepers denen yüce güçlerin ortaya çıkması ve tek bir zaman çizgisi oluşturmaları, bu çizginin dışına çıkmaya çalışanlara varyant denmesi ve bunların cezalandırılması… Başka bir açıdan okumaya çalışınca size de biraz Hitlervari gelmiyor mu? İstediği düzeni kurmak isteyen, kurduktan sonra da o düzene karşı çıkmaya çalışan, herkese istediği şekilde yaptırım uygulayan çok güçlü bir otorite… Bu bakış açısı dizide ayan beyan dile getirilmese de işin sonunda TVA’nın böyle bir oluşum olduğunun açığa çıkması da artık ihtimal dahilinde gibi geliyor bana. Zaten Loki dizisinin güzel yanlarından biri de bu olsa gerek. Şimdiye dek yer yer gördüğümüz gelişmeler pek beklediğimiz şeyler değildi. Bundan sonra da karşılaşacağımız sürprizlerin olması kaçınılmazdır.
Son ve özel olarak bahsetmek istediğim bir konu var ki bu dizinin benim için en başarılı olduğu nokta burası: müzikler. İlk bölümden bu yana dinlediğimiz müzikler dizinin kendisine bir-iki gömlek fazla bile. Hatta bence şimdiye kadar gördüğümüz Marvel yapımları arasında en başarılı olan işlerden biridir Loki. Eğer bu diziden istediğin neyi aldın da tam anlamıyla tatmin oldun derseniz, rahatlıkla müzikleri derim. Kullanılan enstrüman ve ses efektlerinin çeşitliliği, bilim kurgu, fantastik tema ve gerilimin harikulade birlikteliği… Bu dizinin müziklerini uzun uzadıya konuşabilirim ama ne demek istediğimi sanırım anladınız. Ayrıca besteci Natalie Holt‘a da buradan -evet buradan- selam olsun, harika bir iş çıkartmış…
Loki dizisi yolculuğunun yarısını tamamlamış, bizlere yeni yeni ipuçları bırakmış ve hikâyede yeni kapılar açmaya devam ederken gelecek bölümlerde neler göreceğimizi fazlasıyla merak ediyorum. Peki ya siz, üçüncü bölümü nasıl buldunuz? Loki dizisi sizin için genel anlamda nasıl gidiyor?