Geçtiğimiz Ocak ayında size Love, Death & Robots animasyonunun geleceğinden bahsetmiştik, hatırlarsanız. Ama şöyle bir durum var ki, şahsen ben bu kadar güzel olmasını beklemiyordum. Evet. Daha ilk bölümünden itibaren beni ekrana kilitledi ve daha ne olduğunu anlamadan ikinci sezonu beklerken buldum kendimi. İnanılmaz.
Çıktığı ilk günden beri birçok bölümünü tekrar tekrar izledim. Hatta bazen “Acaba bunun oyunu olsa, şunun filmi olsa, onun dizisi olsa çok güzel olmaz mıydı?” diye düşünmedim değil, ama yine de oldukları halleriyle çok daha güzeller bana kalırsa; form değiştirmelerine hiç mi hiç gerek yok.
Eğer hala Love, Death & Robots izlemediyseniz, size bir güzellik yapmaya geldik. Ne işiniz varsa derhal bırakmanız için ikna etmeye ve hemen şu anda bu diziye başlamanız için beş sebep sayacağız, savulun!
İşin Mutfağında Usta İsimler Duruyor
Love, Death & Robots’un, Tim Miller ve David Fincher’ın elinden çıkacağı gerçeği, ilk duyduğum zaman beni bu diziyi beklemeye en çok iten şey olmuştu. Zaten yüksek ihtimalle de çoğu insan da, bu iki isim için diziyi açtılar ilk deneyimlerinde. Ama her iddiasına varım, devam etme sebepleri aslında dizinin kalitesiydi.
Sadece bu iki isim bile bize yeter ve artarken Love, Death & Robots bize çok daha fazlasını verdi. Daha birkaç ay önce ayıla bayıla övdüğümüz Spiderman: Into The Spiderverse’ün, Zootropolis’in ve daha birçok ünlü oyun ve animasyonun yapımcıları, animatörleri, ses sanatçıları ve daha niceleri dizinin her bölümünde ayrı ayrı rol alıyorlar ve dizinin kalitesine kalite katıyorlar -ki bu da bizi bu geniş yelpazenin yarattığı şahaneliğe getiriyor:
Farklı Hikayeler ve Hikaye Anlatıcılığı
Love, Death & Robots’un belki de en büyük avantajı, 18 bölümünün de birbirinden farklı 18 değişik hikayeye sahip olması. Bu hikayelerin her biri birbirinden bağımsız ve kendi bağımsızlık cumhuriyetlerinde güzel. Anlatılan hikayelerin genelinde gelecek, bilim-kurgu ve fantastik ögelerinin üzerine yoğunlaşılsa da, hiçbirini izlerken bir diğerini hatırlamıyorsunuz. 18 farklı hikayenin hepsini beğenmeniz tabii ki pek olası değil ama Love, Death & Robots bir animasyon açık büfesi. İçerisinde çok seveceğiniz birçok bölüm olduğunu şimdiden söyleyebiliriz.
Animasyon Çeşitliliği ve Kalitesi
Bu size pek de avantaj gibi gelmeyebilir; ama inanın, bu kadar fazla çeşitliliğin içinde insanlar sevecek bir bölüm illa ki buluyorlar. Gerçekçi üç boyutlu animasyonlardan, pastel iki boyutlu animasyonlara kadar değişen bölümler arasında mutlaka seveceğiniz bir tanesi olacaktır. Ayrıca bu şekilde hangi tarz animasyonlardan hoşlandığınızı keşfetmeniz, hakeza, mümkün. Hangi tarzda olursa olsun bütün animasyonlar oldukça kaliteli, hepsi ayrı bir tat. Özellikle Beyond the Aquila Rift gibi gerçekçi animasyonların olduğu bölümlerde çok büyük bütçeli oyunlara ve filmlere taş çıkarmış doğrusu.
Herkesin damak zevkine göre bir aroma var anlayacağınız.
Muhteşem Karakterler
Her bölümün farklı olması, karakter sürekliliğinde bir dezavantaj gibi görünebilir. Sonuçta bir karakteri tanımak ve onu sevmek için 17 ile 10 dakika arasında değişen zaman aralığınız var. Muhtemelen birbirine bağlı bölümleri olan çoğu dizi için bu süre inanılmaz yetersiz kalırdı. İşte tam da bu noktada antoloji dizimizin bir-sıfır öne geçme durumu başlıyor ve Love, Death & Robots bu dezavantajın da başarıyla üstesinden gelip bize harika karakterler sunuyor. Sonnie, XBOT 4000, K-VRC, Siri ve Zima gibi karakterlerin her biri uzun bir süre boyunca daha konuşulmaya devam edilecek. Hatta biraz daha ileriye gidelim; muhtemelen bu karakterler için özel dizi istenecek, hepsinin replikleri çok uzun bir süre daha interneti meşgul edecek. Demedi demeyin.
Zima Blue
Eğer bu listeyi hazırlarken özellikle bir bölüm üzerinde durmasam çatlardım. Sizi Love, Death & Robots izlemeye teşvik etmek için Zima Blue bölümü ile tanıştırayım. Animasyonun pastel renkleriyle bir sanatçının yaşamını anlatan hikayesi arasındaki muhteşem uyumu gerçekten inanılmaz övülesi. Zima’nın mükemmel seslendirmesi sayesinde bölümü izlerken bambaşka diyarlara gidip anlattığı hikayenin sonunda beyninizden vurulmuşa dönüyorsunuz. Genel olarak eğlenceli olduğu için izlediğim dizinin, böylesine güçlü bir mesajla izleyenlerinin karşına çıkartması beni fena şaşırttı. Zima Blue kesinlikle son zamanlarda izlediğim en iyi animasyon yapımlarından bir tanesi. Eğer Love, Death & Robots izlemeyecekseniz bile Zima Blue’yu açıp kesinlikle izlemelisiniz. Bunu yapmalısınız!
Bunu daha önce de söyledim, yine söylüyorum, hep söyleyeceğim; animasyon severler olarak harika bir zamanda yaşıyoruz. İşte bu antoloji serisi de, savımı kanıtlamaya yetiyor da artıyor bile. Peki, siz Love, Death & Robots izlediniz mi sevgili geekler? İzlemediyseniz bir an önce izlemeye başlamanızı; çoktan bitirdiyseniz de yorumlarda fikirlerinizi belirtmenizi dört gözle bekliyoruz.