Genç komedyenlerin komediye getirdikleri taze bakış açısına hayran kalmamak elde değil. Yeni yıla, hatta yeni on yıla girerken Bo Burnham için dediğimi şimdi de diyorum: Bu on yıl içinde komedi sahnesi çok büyük ölçüde değişecek. Aynısını Daniel Sloss için de rahatlıkla söyleyebilirim. Burnham’ın yaptığı gibi şovlarla değil, şakalarının ta kendisi ile kendine has bir bakış açısı ortaya koyuyor: “Duyar kasmayan” “politik doğruculuk.”
Daniel Sloss’un incelediğim komedyenler arasında üst sıraları taşınmasının sebebi uzun stand-up serileri değil. Yanlış anlamayın, bu şovların komik olduğu aşikar. Fakat YouTube’da gezinirken denk geldiğim ve sizle de az sonra paylaşacağım video olmasaydı, bu yazı tamamen farklı olurdu.
2016 yılında Conan’ın şovunda stand-up yapan Daniel Sloss’un kadınların âdet dönemleri hakkında yaptığı bu şaka benim için komedyenin farkını ortaya koyan şakaların başında geliyor. Resmen “ey ahali, feminizm budur” diye dağlara taşlara bağırasım geldi! Kadınların ve erkeklerin sadece hemcinslerinin lehine yaptığı şakaların geride kaldığının habercisidir bu: 2016 yılında bir erkek tamponların lüks eşya olarak vergilendirmesiyle dalga geçiyor, üstelik bunu bir ustalıkla yapıyor. Hem de kimseyi gücendirmeden, kimseye bulaşmadan; zaten olayın kendisi aşırı saçma, şakayı tamamlamak için kimseyi gücendirmeye gerek yok. Daniel Sloss, buram buram politik doğruculuk kokmayacak şekilde, belirli mantık çerçevesinde herkesin varabileceği bir sonucu esprili bir dilde dile getirmeyi başaran bir komedyen.
Aynı konuda bir kadın konuşsa “işte kadın komedyenler de hep kadınsal şeylerden konuşuyor” denilebilirdi. Gelin görün ki kadınların yaşadığı problemleri toplum ve hatta politika eleştirisi altında eleştirmek erkeklere de gayet yakışıyor. Metnin içinde kadınların âdet döngüleriyle ilgili alışık olduğumuz şakalar var mı, tabi ki de var. Ne var ki politik doğruculuğunu duyar kasmadan yapan Sloss, bu şakalarını çok ince işlemiş. “Eğer denersek hepsini aynı zamanda öfkelendirebiliriz.” şakası o kadar inceydi ki seyircinin çoğu kaçırdı. E güzel yapılan espriye de gülmeyeceksek neden stand-up izliyoruz?
Dark
Daniel Sloss’un otuz yaşına gelmeden iki Netflix bir HBO şovu olduğundan dolayı yaşadığım imrenme duygusundan bağımsız olarak söyleyebilirim ki, şovları iyi. Üstelik üç şovunda da gelişme gösterdiğini görmek mümkün. Komedyen incelerken en zevk aldığım kısım da bu; eğer bir komedyen her yeni şovunda gelişiyorsa ne iyi. Hele ki Daniel Sloss kadar genç bir komedyende bu çok önemli.
Dark’ın da ilk ve ikinci yarısı arasındaki ton farkı çok bariz ve dürüst olmak gerekirse biraz beklenmedik. Yani gargara tadındaki penisinden ölüm ve acı ile baş etmeye dayalı derin bir şova nasıl geçti inanın bir fikrim yok. Arada pedofili şakaları vardı, yakaladınız mı? Şovun ilk yarısı yedi hikaye ve bunlara bağlı şakalardan oluşurken ikinci yarısı komedyenin ölümle baş etmesi ve kara mizahın en berbat anlarında onu nasıl mutlu ettiğini anlatıyor. Bu kısım didaktik özelliğinden de ötürü şovun genelinden daha derin. Sloss’un usta diyebileceğimiz kalitedeki hikaye anlatımı ve mizahşörlüğü olmasa afallayabilirdik. Ne var ki Dark, bir komedyenin ilk “büyük” şovu için hiç de fena değil.
Kardeşinin engelliliği ile ilgili yaptığı şakalar, tam olarak duyar kasmadan yapılan modern bir politik doğruculuk. Kardeşinin durumunda gülecek bir şey bulmamanın “kendi haline gülmek” kadar insancıl bir duyguyu onun elinden almak olduğunu anlatan Sloss’un şovunda duyar kasmaya izin yok. Sloss hanesinde kara mizah, üzücü bir durumdan kurtulmanın ideal yolu.
Jigsaw
Jigsaw’da ise Dark’a nazaran bütünlük var. İki şov Netflix’te bir dizi halinde verilmiş, eğer olur da imkanınız olursa ikisini art arda izleyin. İki şov arasındaki kurgu farkı, Sloss’un bir komedyen olarak kısa sürede ne kadar büyüdüğünü de gösteriyor. Jigsaw’da Sloss malzeme çıkarmak için daha da kişisel bir alana yönelmiş. Genel olarak şovun içinde Hitler ve veganlık hakkında da şakalar olsa da, Jigsaw genel olarak mutlu ilişkilerin imkansızlığı hakkında. Hikaye anlatıcılığında usta olan Sloss o kadar ikna edici ki söylediğine göre şovunu izledikten sonra insanlar ilişkilerini bırakıyorlarmış.
Şovun ilk yarısındaki hikaye sayısı ikinci yarısından yine daha fazla. Fakat bu kez ilk yarısında Dark’a göre daha az hikaye var. Üstelik bu hikayelerdeki şakalar şovun ikinci yarısında bağlanıyor. Bir türlü ayrılmayı beceremediğiniz sevgiliniz aniden ölse ne güzel olur gibi karanlık bir şakayı, şovun ikinci yarısında ilişkiler hakkında derin ve kişisel bir acıdan bahsederken yapıştırması ve buna benzer metodlar ile şovun bütünleşmesini sağlamış. Öyle ki şovun son yarısındaki yapboz örneği, şovun ilk yarısındaki kara mizahı anlamlandırıyor.
Bütün bu kişiselliğin ve kurgunun yanında, kendisi hakkında çok takdir ettiğim o “duyar kasmadan” yaptığı “politik doğruculuk” Jigsaw’da da var. Tıpkı tamponların haksız vergilendirilmesinde olduğu gibi, veganlığın da aslında eğitimli insanların mantık çerçevesinde hemfikir olması gerektiği bir olgu olduğunu, fakat gösteriş budalası insanlar yüzünden yanlış anlaşıldığını çok iyi aktarmış. Şakalarına alınmak serbest, fakat Sloss gelip de sahnede veganlığı savunurken hangi vegan bu adamı eleştirebilir ki? Adam şakanın hedefini de göstermiş, bu şakaya gösteriş budalası veganlar alınabilir demiş. Daha ne olsun!
X
Bir buçuk saat süren X ise Jigsaw gibi başlayıp Hannah Gadsby’nin Nanette’i gibi bitiyor. İzninizle şovun bitişinden başlayacağım. Tecavüz konusunu iki komedyenin tamamen farklı açılardan ele alışı tabi ki normal; biri tecavüzü yaşamış biri olarak acısını anlatırken, diğeri ise tecavüzü yaşayan arkadaşının hikayesi sayesinde kendi sorumluluğunun farkına varıyor. İkisi de aynı tarafta, fakat bakış açıları, doğal olarak, birbirinden çok farklı. Gadsby’nin aksine Sloss, travmanın başrolü olmadığı ve genel olarak kara mizahta uzmanlaştığı için böylesine trajik bir konuda bile mizah sayesinde biz seyirciye bir rahatlama sağlıyor. İki komedyeni böyle karşılaştırmak istemezdim. Ancak konular bu kadar benzerken Gadsby ve Sloss’un yaklaşımlarındaki bu farklılığın bir komedyenin iyi ötekinin kötü olduğu anlamına gelmediği, her insanın konuya farklı açıdan yaklaşmaya hakkı olduğunu belirtme gereği duydum.
X’in sonunu aradan çıkardığımızda ise geriye klasik Daniel Sloss şakaları kalıyor. Kara mizah olarak Dark ve Jigsaw’ın bir tık üstüne çıktığı için X’i daha başarılı bulduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Jigsaw’da kurgusunda bütünlüğe önem verdiğiniz görmüştük, X’te bunu daha da pekiştirmiş. Daha şovun başında söylediği üzere, kendisi seyircisini huzursuz hissettirmek konusunda çok başarılı. Pedofili şakaları dahil yaptığı kara mizah X şovunda yine mevcut, yine komik ve yine şaka olarak kabul edilebilir seviyede.
Toksik masküleniteye karşı yaklaşımı ile diğer şovlarında olduğu gibi “duyar kasmaya” karşı bir duruş sergilemiş, bu sefer kendisine gelecek duyarın kaynağının erkekler olacağını siz de tahmin edebilirsiniz. Kendi toksik maskülenitesiyle dalga geçebilen ve daha da önemlisi düzelmeye çalıştığını söyleyen bir komedyen görmek şaşırtıcı; genellikle erkekler ve komedyenler arasında savunmaya geçme eğilimi daha fazla. Komedi on senenin sonunda çok farklı olacak derken boşuna demiyordum.
“Her konunun şakası yapılır, tabi şaka seviyeli ve kaliteli ise” lafı aklıma direkt Daniel Sloss’u getiriyor. Kara mizah seviyorsanız ya da bu tip tehlikeli konularda nasıl yüzleşmeli görmek istiyorsanız kendisini muhakkak izleyin. Yalnız kendisini daha önce hiç izlemediyseniz Dark, Jigsaw ve X sıralamasıyla izlemeniz gerekiyor. Daniel Sloss, sadece “alınmayın kardeşim” demeyen, akıl ve mantık çerçevesinde mizahını yapan, kendini sonradan değil anında savunabilen kaliteli bir komedyen. Yahu adam daha otuzuna gelmedi, çıldırmamak elde değil!