Hollywood’un bazen, bazı oyuncuları suyunu çıkarana kadar kullanmak gibi bir huyu oluyor. Daha doğrusu şöyle demek lazım aslında, Hollywood bunu yapmayı çoğu zaman istiyor, ama çoğu zaman başaramıyor. Bazen, bazı aktörler, bir projeye hayır demeyi tercih etmiyorlarmış gibi gözüküyorlar. Yaptıklarına olan ilgi de çoksa, bir anda, “yüzün eskimesi” dediğimiz doygunluğa erişiyorlar kamuoyu nezdinde.
Margot Robbie için henüz orada mıyız bilmiyorum. Ama kadının şu an kendi başına bir haber değeri olduğu, fakat oynadığı filmlerin çoğunlukla bu seviyede konuşulmaya değer filmler olmadığı garip bir aralıkta bulunduğumuzdan; kendimi sık sık bir daha asla bahsini açmayacağım Margot Robbie filmlerini duyururken buluyorum. Şimdi de olası bir tanesiyle daha karşı karşıyayız. Goodbye Christopher Robin.
Eğer isim tanıdık geldiyse, samimiyetle bravo, çok dikkatlisiniz. Christopher Robin, Winnie-the-Pooh’nun insan arkadaşının ismi. Hikaye de zaten Pooh’nun yazar A.A. Milne ve esas karakteri yazarken esinlendiği oğluyla arasındaki ilişki üzerine. Milne’i Domhnall Gleeson, hayat arkadaşı Daphne’yi de Margot Robbie’nin oynayacağı söyleniyor, o yüzden Christopher Robin’in daha genç olduğu yıllara odaklanacağız belli ki. Bunu özellikle belirtiyorum, zira ölümsüz karaktere adını veren delikanlı, bundan o kadar rahatsız ki, hayatının ilerleyen yıllarında babasıyla ilişkisini kesiyor; hatta annesini dahi çıkartıyor hayatında.
Baya kompleks bir hikaye, üstelik gerçek, üstelik yönetmeni My Week With Marliyn’e imza atmış vakti zamanında… Baya baya Oscar kokan bir proje yani. Burnuma fena hâlde Finding Neverland kokuları da geliyor bu arada, ama dürüst olmak gerekirse, My Week With Marilyn’i çeken birinden Finding Neverland kadar vahşi derecede çıplak bir iş geleceğine pek ihtimal vermiyorum. Şimdilik sadece, “fena olmayan bir kadro, fena olmayan bir yönetmen, çok ilginç bir konu” klasörüne kaldırıp, beklemeye başlayalım.
