Kevin Feige ve ekibi, milyar dolarlık Marvel Cinematic Universe hanedanını yaratırken oldukça doğru bazı kararlar verdiler. Robert Downey Jr.’a ikinci bir şans vermek, inanılmaz büyük bir risk olduğu kadar doğru da bir karardı. Infinity Saga onunla başladı, onunla bitti. Her karakter seyirciye yavaş yavaş tanıtıldı, bu tanıtımların yapıldığı her film karakter özelinde ayrıştı. Iron Man filmleri bilim kurgu oldu, Captain America’lar savaş veya ajanlık hikayeleri anlattı. Bu karakterlere “I can do this all day” veya “We have Hulk” gibi akla kazınacak replik ve sahneler verildi.
Tutmayınca tutmadı, başarısızlık kabul edildi. “I’m always angry” repliğini unutamadığımız Hulk’ın solo filmleri bitti, Thor: Ragnarok’ta yancılık yaptı ve hatta belki Thor da yan karakter yapılmalıydı. Spider-Man evrene girerken Tony Stark mentorü oldu, yan karakter mantığı yine çalıştı. Kahramanlara tek tek ısınarak ilerlediğimiz Marvel Cinematic Universe, Sonsuzluk Taşları’nın da tek tek toplanacağı bir hikaye arkı kurdu, “It’s all connected” sloganı ile milyonlara film sonu jenerik izletti.
Risk almamakla eleştirildi ama aslında az ve öz risk alıyordu. Infinity War’da evrenin yarısını yok etti, ilk kez bir Marvel filmi kötü sonla bitti. Sonra Iron Man’in Thanos’a son vereceği film geldi, Far From Home’la Marvel Cinematic Universe’ün ilk çağı sona erdi ve iki yıllık bir mola verildi. Aha, bir doğru karar daha.
Genel olarak ilk üç fazında “üç doğrunun bir yanlışı götürdüğü” Marvel Cinematic Universe, Multiverse Saga’da ise tahammül sınırlarını zorlamaya başladı. Sıfırdan MCU’ya adapte olan insanların şimdi ise tanıyıp sevdikleri, artık bir beklenti sahibi oldukları bu evrenin yeni dönemine adapte olması, MCU’nun onlara hissettirdiklerini yeni yüzlerde bulması gerekiyordu. Bulunduğumuz noktada bu gerekliliklerin sağlandığını söyleyemiyoruz maalesef.
Doğru yapabilecekleri bir düzine şey vardı, bunlar da yıllardır yazılıp çiziliyor. Ben bu yazıda kendi adıma MCU’nun neleri eksik yaptığını ve hangi kritik riski almaktan kaçtığını anlatmaya çalışacağım. Bunu yaparken hakkı yenen bir MCU dizisine selam çakmayı ve çok önemli bir soruya yanıt bulmayı amaçlıyorum: Biz gerçekten The Avengers’ı mı özlüyoruz yoksa 2012 yılında sinemaya gitmeyi mi?
Şu sıralar Marvel Cinematic Universe hakkındaki yorumları okudukça Snap‘in ne kadar büyük bir risk ve hadise olduğunu unutuyoruz gibi geliyor. Yani şöyle söyleyeyim, favori filmleri sanat filmi kategorisinde olan sinema yazarı Melikşah Altuntaş bir röportajında -Geekyapar’ın Popüler Mevzular videosu olmalı- Marvel hakkındaki görüşleri sorulduğunda seriyi Infinity War’da bıraktığını söylüyordu. Finalin öyle olmasını beklemiyormuş, şaşırmış ve artık MCU da öyle bitecek sanmış. Devam filmi geldiğini duyunca hiç gidip bakmamış.
Infinity War’un böyle bir etkisi var. 7’den 70’e milyonlarca insanı sinema salonlarında şoke etmesini, Marvel hayranlarını iki yıllık bir bekleyişe sokup arada çıkan Captain Marvel’ın bile 1 milyar dolar barajını geçmesini sağlamasını ve “Thanos was right” fenomenini oluşturmasını falan geçiyorum. Infinity War, gerçekten de Marvel’ın yaptığı son iyi filmdi.
Marvel Cinematic Universe tabii ki Melikşah beyin hayal ettiği gibi bitmedi çünkü burası süper kahramanlar dünyası. Biz de o gün sinema salonundan çıkarken iyilerin bir gün kazanacağını biliyorduk. Avengers: Endgame filminde o gün geldi ve Snap‘i tersine çeviren Blip yaşandı. Snap‘te inanılmaz bir risk alan Marvel ve Disney, Blip‘te ise tam tersine çok korkak davrandı.
Far From Home’da “Ha ha, karım beni nasıl da aldatmış” veya “Bakın okul bando takımı bir anda nasıl da geri döndü” gibi komik yollarla geçiştirildi Blip. Başta dediğim gibi her film karakterinin tonunu yakalıyor MCU’da, dolayısıyla Spider-Man filminde durumun espriyle geçiştirilmesi normal. Ama bu acayip büyüklükte etkileri olan olayı, her şeyin birbirine bağlandığı iddiasına sahip ve üzerimize yığınla dizi fırlatmaya gelen MCU’da çok daha fazla görmemiz gerekmez miydi?
Mesela aldatma meselesini Spidey’nin öğretmeninin saflığında değil de, gerçekten evine Blip‘lendiğinde kocasını başka biriyle gören bir kadının geçirdiği cinnetle görmek istemez miydik? Infinity War’un finalinde düşen uçaklar ve trafiğin yarattığı kaosa Blip‘lenen insanlara ne oldu? Tony Stark’ın The Avengers’taki New York Savaşı sonrası yaşadığı anksiyeteye koskoca bir film ayırdın be Marvel Cinematic Universe, hani nerede şu Blip‘in etkileri?
Şimdi hakkını yemeyeyim, Falcon and the Winter Soldier dizisi bu söylediklerime yönelik yapılmış bir iş. Dedik ya her film kendi ana karakterinin tonunda, işte bu meseleye ciddi bir bakış atmak Captain America filmlerinin tarzından ilerleyen Falcon and the Winter Soldier’a nasip oldu. Blip‘le dönen insanların mülteci gibi yaşadıklarına, dışlandıklarına ve bu sebeple örgütlenip isyan ettiklerine tanıklık ettik.
Aynı zamanda Falcon’ın ailesi de Blip sonrası ekonomik sıkıntılar çekiyordu. Bankalar bir anda dirilen milyonlarca insana kredi vermekte zorlanıyordu. Tüm bunları gösterdiği için Marvel Cinematic Universe dizileri arasında Falcon and the Winter Soldier’ın yeri ayrıdır bende. Bucky’nin yıllardır taşıdığı katil kimliğinden arınmak için terapiye gidişini bile gösteren, gerçekçi bir diziydi.
Hani bir ara sözü edilen Damage Control dizisi vardı, bilir misiniz? Süper kahramanlar şehirlerin altını üstüne getirdikten sonra ortalığı toparlayan ekibi konu alan bir komedi dizisi olacaktı. Çizgi romanlarda aynı isimle yer alan ekipten Agents of SHIELD’da da söz edilmişti. Büyük ihtimalle Marvel Studios’un dizi tarafında ipleri eline almasıyla iyice rafa kalkan bu iş, komedi dizisi olmasına rağmen MCU’da bir açığı kapatacak ve gerçekçiliği arttıracaktı.
Bana kalırsa -hele ki Secret Invasion bile mini dizi hâline getirilmişken- The Blip kendi dizisini hak ediyordu. Milyonlarca insanın, hatta canlının geri dönüşüne halkın reaksiyonunu ve sürpriz cameo‘larla gelecek olan süper kahramanların müdahalesini görmek isterdim. Ama olmadı çünkü bunlar MCU için fazla “gerçekçi“. Ve gerçekçi olmak, daha yetişkin hikayeler anlatmak MCU için hep bir risk oldu.
Şu anda Echo dizisi ve Deadpool 3’le birlikte ilk kez +18 içerikler üretecek olan MCU, bir Disney markası için acayip risk alıyor gibi görünse de işin aslının böyle olduğunu düşünmüyorum. Bu haberleri “Oha Disney ne kadar büyük risk alıyor” diye okuyan biri varsa şunu düşünmesini isterim: Disney, bugüne kadar hangi riskleri almadı?
Multiverse Saga’nın sevilmemesinde kötü CGI’lar, ısınamadığımız karakterler ve dizi enflasyonundan çok Marvel’ın risk almaması etkilidir belki de. Çünkü Infinity Saga izleyerek büyüyen insanlara değil, hâlâ geniş Disney kitlesine oynayıp yetişkin içeriklerden uzak durdular. Kitle yaşça büyürken, Marvel büyümeyi reddetti ve bize yine sıradan orijin filmleri ile unutulacak Thor filmleri verdi. Aldıkları tek risk Nomadland’in Oscar’lı yönetmeni Chloe Zhao‘yi Eternals’ın başına getirmekti, o film de nedense o kadar sevilmedi ki sanırım MCU yoğurdu üfleyerek yemeye başladı.
Tüm bu “gerçekçilik” arayışımızda Secret Invasion umut veriyordu fakat maalesef Disney+ dizi mezarlığında kendi yerini aldı. Zaten -esasında Civil War gibi- crossover event olması gereken bu hikaye, altı bölümde eritildi ve dünyamıza yerleşmiş milyonlarca Skrull gibi evrene dev etkileri olabilecek bir mesele Far From Home’daki Blip mevzusu gibi üstünkörü işlendi. Bardağın dolu tarafını görmek isterseniz finalde dizinin devamına göz kırpılmasıyla işlerin ikinci sezonda ciddileşebileceğini umut edebilirsiniz.
Hal böyle olunca The Boys ve Invincible gibilerinin popülerliğinde yükselme olması gayet normal. Bu iki dizinin çizgi romanı olmasaydı da benzer dizi veya filmler gelirdi. Sonuçta artık süper kahraman hikayelerine alıştı insanlar ve alternatif şekillerde ele alındıklarını görmek istiyorlar. The Boys aslında koskoca bir “What If?“ yapıyor Marvel Cinematic Universe’e.
Iron Man filmi çıktığında 10 yaşında olan biri -asla kendimden bahsetmiyorum- şimdi 25 yaşında arkadaşlar. Iron Man çıktığında 20 yaşında olan birini düşünün mesela, ne kadar sıkılmıştır aynı tas aynı hamam filmlerden. Benim takip ettiğim Youtube kanalları bile değişiyor. Ben 5 sene önceki ben değilim, takip ettiğim kişiler de değil.
Peki, her şeyi böyle “yaş aldıkça insan daha karanlık ve gerçekçi hikayeler izlemek istiyor” fikrine bağlayabilir miyiz? Gerçekten de biz büyüdük ve kirlendi mi dünya? Tam olarak böyle olmayabilir, çünkü Marvel Cinematic Universe başladığında zaten Batman Begins oracıktaydı. Punisher’ın filmi vardı, 2009’da Watchmen çıkacaktı. Marvel kendini tüm bunlardan ayrıştırmak istiyor olamaz mıydı?
İstiyor olsa bile bu şekilde eski “büyüklüğünü” koruyamayacağını bence anladı. Gerçekten 7’den 70’e herkese ihtiyaçları var. Ben 15 yaşımda internet forumlarında Marvel teorisi kovalıyorken WandaVision’da yerimi dönemin 15’leri aldı. Şimdi yerlerine yenileri geliyordur ama işte Marvel’ın hepsine, herkese ihtiyacı var. Bunun için daha gerçekçi, daha farklı işlere ihtiyacı var ve bu da risk almayı gerektiriyor. Nasıl ki Thanos Ruh Taşı’nı alırken fedakarlık yaptı, Marvel da kendi Gerçeklik Taşı için bunu yapmalı.
Diyelim ki her şey hayal ettiğimiz gibi oldu, Marvel şaşalı günlerine geri döndü, X-Men dâhil oldu, müthiş crossover event‘ler gördük, hatta yeni bir Avengers ekibi bizi heyecanlandırmayı başardı. Eğer ki o Avengers filminde salondan çıkarken hâlâ maziye özlem duyuyorsak kendimize şu soruyu sormanın tam vakti demektir: The Avengers mı daha iyiydi, yoksa 2012’de sinemaya gitmek mi?