Önce olayı netleştirelim. Marvel Entertainment‘ın CEO’su Isaac “Ike” Perlmutter, Donald Trump’ın Amerikan savaş gazileri için düzenlediği bir hayır işine 1 milyon dolar gibi yüklü bir rakamda bağış yaptı. Kağıt üzerinde ne kadar naif duruyor, değil mi? Ama aslında işin esası öyle değil. Amerika’da bireylerin politikacılara yapabilecekleri bağışın maddi bir sınırı var ve bu sınır, çoğunlukla bu tip kanuni boşluklardan faydalanılarak deliniyor. Yani Perlmutter’in direkt Trump‘a 1 milyon dolarlık bağış yaptığını söylemek, pek de anlamsız olmaz.
O hâlde bunu netleştirdiysek, adama geçelim. Kim bu Ike Perlmutter? Kendisi Marvel Entertainment‘ın CEO’su olmasına rağmen, duruma ciddi bir şekilde göz attığınızda bir hayli de yabancı sayılabilecek bir adam. Kendisi ToyBiz isimli oyuncak şirketi üzerinden, iflasın eşiğinde olan Marvel’a 1997 yılında sahip oluyor. 2000’li yıllarda Marvel Disney’e satılınca, muhtemelen anlaşma gereği koltuğunda kalıyor. Marvel Comics’e bizzat karışmadığı gibi –o tarafı Tom Breevort ve kendisi Trump’ın sınır dışı etmek istediği etnisiteye mensup olan Axel Alonso yönetiyor-, geçtiğimiz günlerde yaşanan bir yeniden yapılanmayla, Marvel Studios üzerindeki kontrolü de bertaraf edildi. Perlmutter bilinen bir muhafazakar –Trump haricinde, Trump’ın Cumhuriyetçi başkan adayı yarışında rakibi Marco Rubio’ya da bağışta bulundu bu sene– ve denilene göre de çalışması zor, egzantrik bir adam.
Biz Kevin Feige‘nin artık Perlmutter’e rapor vermiyor hâle getirilişiyle ilgili makalemizde, şöyle anlatmışız Perlmutter’i;
Yeni yapılanmayla, Marvel Studios bunlardan kopartıldı ve direkt olarak Disney CEO’su Alan Horn’a bağlandı. Yani bir anlamda, Disney içerisinde özerk bir yapıya erişti kendisi. Peki bunun bize yansıyan kısmı ne? Bunun için Ike Perlmutter’i tanımak gerek. Perlmutter, oyuncak kökenli bir iş adamı. Marvel’ı zor durumda satın alıp, parlatan insan kendisi. Aynı zamanda da egzantrikliğiyle biliniyor. Kevin Feige’nin işini çok zorlaştırdığı, defalarca dile getirilmiş bir dedikoduydu. Ama dedikodu olmayan, kesin olan şey, kadın kahramanlara karşı olan muhafazakar tutumuydu.
Kendisinin Sony ile olan ve sızdırılan yazışmalarında, kadın süper kahraman filmlerinin tutmayacağına dair inancı net bir şekilde gözüküyordu. Aynı zamanda bizim daha önce yazdığımız Black Widow oyuncaklarının piyasaya çok nadir sürülmesi de Perlmutter’in şahsi politikalarından yola çıkmıştı denilene göre. O yüzden, Feige’nin artık Perlmutter’dan bağımsız olması, kadın süper kahramanların daha çok filme taşınmalarını sağlayabilecek bir hamle olarak görülüyor. Ayrıca eklemek gerek, Edgar Wright’ın Ant-Man’den ayrılmasının sebebi olarak da yukarıda saydığımız komite gösteriliyordu; o yüzden o noktada da yönetmenlere daha fazla bağımsızlık katacak bir yapılanma da olabilir bu.
Elbette, çizgi romanlarda çeşitliliği çok vurgulayan, son yıllarda farklılaşmanın bayraktarı olarak gösterilen Marvel’ın CEO’su “Bu Müslümanları ülkeye almayalım“, “Meksika’nın tecavüzcüsü geliyor buraya, kaliteli adamı değil“, “Başkan olursam Meksika ile aramıza duvar çekeceğim” gibi lafları ciddi ciddi eden bir adama bağışta bulununca, internet kazan kaldırdı halkı olarak. Perlmutter’in Rubio desteği çok olay olmamıştı, çünkü para babası insanların Amerika’da devletin ekonomiye müdahalesinin minimal olmasını isteyen Cumhuriyetçi cepheye yakın olması yeni bir şey değildi. Ama işin içerisine açıkça ayrımcı Trump’a destek girince, renk değişti. İnternet mecraları sallandı, hashtag’ler başlatıldı, boykot çağrıları yapıldı…
Şimdi bunlar gayet doğal gözükebilir. Sansasyonalist basın, zaten bu tip hashtag’leri yaratmak, bir parçası olmak için devamlı dünyaya ateş açıyor, bir tanesi belki tutar diye bekliyor. Yalnız genelde hiçbir zaman bu yoğunlukta tutmuyor. Daha da mühimi, yukarıda da dediğimiz gibi, sızdırılan e-maillerden Perlmutter’in zaten bu konularda hoş bir insan olmadığı biliniyordu. Dürüst olmak gerekirse, o zaman çıkan laflara hakim birinin, bugün o adamın Trump’a da para verdiğini öğrenmesi şaşırtıcı bir şey değil.
Peki o hâlde nereden yükseldi bu fırtına? Benim bir komplo teorim var. Müsaadenizle, alüminyum şapkamı takmak istiyorum burada. Şunu düşünün, siz Disney’nin CEO’su Bob Iger‘sınız. Filmlerinizle, ürünlerinize çeşitlilik katmanın gişeyi arttırdığını, iyi PR olduğunu çözmüşsünüz zaten; birkaç senedir Princess and the Frog, Brave, Moana, Frozen gibi işlere yürüyorsunuz. Vakti zamanında aldığınız şirketin bir CEO’su var. Bu adamla politikalarınız uyuşmuyor; ama uyuşsa dahi, seviyor, anlaşıyor olsanız, tutup adamın kanadının en kâr yapan, en başarılı, en marka değeri yüksek kısmını ondan kopartıp, direkt kendinize bağlar mısınız? Ya da şöyle diyeyim, bir adamı sevmiyor, ve kovabiliyor olsanız, komple şirketi baştan yapılandırmaktansa, bir kişiyi kovmak daha kolayınıza gitmez mi?
İşte bence, Perlmutter’in sözleşmesi, kendisini koruyor. Disney açıkça yollarını ayıramıyor yani Perlmutter’le. O yüzden de, kendisini kamu mahkemesinde yargılayıp tüketmek, istifaya getirmek istediler. Disney’nin internet basınını bunun için örgütlemesi zor bir şey değil. Sektörün içini de az çok bildiğimizden söylüyoruz, sırf Disney Civil War’a iki gün önceden gösterim verebilir, iki özel röportaj ayırabilir diye buna ateşle, roketle girebilecek onlarca site var. Benim komplo teorim de Disney’nin bunu kullanarak, Perlmutter’in üzerinde baskı oluşturmak istediği yönünde. Belki fazla uçuk bulursunuz, bilmiyorum. Ama her halükarda yolun sonu, Ike Perlmutter’in istifasıyla biteceği için, çok da abes bir düşünce gibi gelmiyor bana…